Jungkook, nemli toprağın üzerinde elini gezdirirken ruhsuz bir şekilde mezar taşında yazan isime bakıyordu. Jun Areum. "Hava çok soğuk Areum üşür burada. Kıyamam ben o'na. Üstünü örtmem lazım." üzerindeki siyah montu çıkartarak mezarın üstüne örttüğünde Jimin çömelerek arkadaşının sırtını sıvazladı. "Nasıl dayanacağım bu acıya? Sensiz olmak kalpsiz yaşamak kadar zor, çilek kız."
Jungkook başını eğerek sarsılak ağlamaya devam etti. "Canım cayır cayır yanıyor.." Jimin, alt dudağını ısırarak başını sol tara çevirdi. Ağlamayıp arkadaşına destek olması gerekiyordu ama elinde değildi. Jungkook'u böyle görmek içini parçalıyordu. "Söz vermiştin. İyileşecektin. İyileşip benim evime taşınacaktın ve biz mutlu mesut yaşayacaktık. Sözünü tutmadın."
Jungkook, yüzünü ovuşturarak derin bir nefes aldı. "Bana neşeyle bakan koca parlak gözlerini, rüzgarda uçuşan siyah saçlarını, keyifle kıvrılan pembe dudaklarını, elimi sıkıca kavrayan narin beyaz ellerini özledim, çilek kız.." Areum, ardında yaşayan bir ölü bırakıp gitmişti. Jungkook'un bundan sonra toparlanması oldukça zordu. Şuan bu o'na imkansız geliyordu.
Jungkook, hissettiği acı ile elinin altındaki toprağı sıkarken başını eğdi. Acısını kelimelerle anlatılacak gibi değildi. "Ben seninle tamamlandım, yarım bırakma beni, Areum. Yalvarırım geri dön." Jungkook'un ardı ardına akan göz yaşları toprağı ıslatıyordu. "Sen gittikten sonra rengarenk olan dünyam aniden karardı. Üzerime kara bulutlar çöktü, yağmurlar altındayım. Sen yokken çok üşüyorum, Areum. Sana bakmaya bile kıyamazken bu soğukta toprağın altına bırakıp gidecek olmak ağrıma gidiyor. Giderken beni de yanına alamaz mıydın? Beni sensiz bıraktığın yetmiyor gibi.."
Woo-hyuk, dişlerini sıkarak üzgünce Jungkook'a baktı. Jungkook'un her kurduğu cümle kalbini yakıp geçiyordu. "Hayatımı anlamlandıran sendin. Sen olmadıktan sonra yaşamanın ne mânâsı var ki..?" Jimin, hafifçe Jungkook'un sırtımı patpatladı. "Yağmur başladı. Gidelim." Jungkook, hızla başını iki yana sallayıp burnunu çekerken yanında duran arkadaşına baktı. "Hayır. Areum, tek kalmayı hiç sevmez. Sıkılır burada. Gelemem. O'nunla kalacağım." Jimin, Jungkook'u zorla yerinden kaldırmaya çalıştığında Jungkook, hızla Jimin'i ittirdi.
"Burada kalacağım dedim! O'nu yanlız bırakamam. O beni bırakıp gitti ama ben yapamam." Jimin, sıkıca arkadaşına sarılarak sırtını sıvazladı. "Eminim Areum'da bu soğukta burada durmanı istemezdi." Jungkook, geri çekilerek Jimin'e baktı. "O hâlde neden burada yatıyor. Yanında olacağımı bilmiyor muydu?" iç çekerek gözlerini kapatmış ve başını eğerek ağlamaya devam etmişti. O'nsuz hayata devam edeceğini düşündükçe kafayı yiyordu. "Jimin, canım acıyor. O'nsuz geçirdiğim her an nefesim kesiyor sanki."
Jimin, anlayışla başını sallarken sıkkınca bir nefes verdi. "Geçecek, Jungkook." Jungkook, başını iki yana sallarken bakışlarını o'na odakladı. "Geçmeyecek." başını hafifçe yana yayırdığında sol gözünden bir damla daha yaş akmıştı. "Bu acı geçmeyecek." başını kaldırıp gözlerini kapatarak yağan yağmurun göz yaşlarıyla birleşmesine izin verdi.
Areum'un en büyük şansı karşısına çıkan Jungkook olurken, Jungkook'un en büyük şansızlığı canından çok sevdiği çilek kızını kaybetmesi olmuştu..
.
.
.
.Öptüm seni şap şup muaahh (:♡