Areum, avuç içindeki saçlarına bakarken sıkkınca nefes verdi. Yaklaşık iki haftadır kemoterapi gördüğü için kullandığı ilaçlar saçlarının dökülmesine neden olmuştu. Her elini saçına attığında bir avuç saç geliyordu neredeyse. Areum, avuç içindeki saçlarına öyle dalmıştı ki tıklatılan kapıyı duymadı. Jungkook, içeri girip kızın yanına yaklaştığında neden bu kadar moralsiz gözüktüğünü net bir şekilde anlamıştı.
Şevkatle genç kızın omuzuna dokunduğunda Areum, kendine gelerek başını kaldırıp sevgilisine bakmıştı. Elindeki saçları kucağına bırakarak işaret diliyle konuşmaya başladı. "Saçlarımı kessek iyi olacak. Böyle çok kötü gözüküyor." Jungkook, gülümseyerek başını salladı. "Her halinle güzelsin, çilek kız." Areum, yutkunarak başını eğdi. "Kesmek istiyorum."
Jungkook, bir kez başını sallayarak yatakta kızın yanına oturdu. "Pekâlâ, eğer öyle daha rahat edeceksen dediğin gibi olsun." Areum, gülüseyerek Jungkook'a baktı. O'nu ve kendisini olabildiğince üzmemeye çalışıyordu. Jungkook'un yanında olduğu çoğu zaman hastalıklarını-hatta kendisini bile unutuyordu. O'nunla karşılaştığı için kendisini çok şanslı hissediyordu.
Bu halde bile mutlu hissediyorduysa tek sebebi Jungkook'du. Jungkook, kızın dudaklarına uzanarak minik bir öpücük kondurmuştu. Areum, Jungkook'un yüzünü elleri arasına alarak yanaklarını hafifçe sıktı. "Hiç gitmek istemiyorum ama gitmem gerekiyor. Jim-na'ya fizik tedavisini uygulamam lazım. Tekrar geleceğim, beni bekle tamam mı?"
Areum, burnunu Jungkook'un burnuna sürterek yüzünü şirince buluşturdu. Jungkook, istemeye istemeye yerinden kalktığı sırada Areum, konuşmaya başladı. "Saçlarımı ne zaman keseceğiz?" Jungkook, gülümseyerek kızın sorusunu cevapladı. "Gelince halledeceğim." Areum, bir kez başını sallayarak gülümsedi. Jungkook, arka arka yürüken kıza eliyle öpücükler atıyordu.
Areum, gülerek kısa bir an başını eğdi. Jungkook'un sırtı kapıya çarptığında mecburen durmak zorunda kaldı. Areum, tedirgince yerinde dikerek Jungkook'a baktı. "İyi misin?" Jungkook, gülerek başını salladı. Ardından kıza öpücük atmaya devam ederek yavaşça odadan çıktı. Areum, neşeyle gülerek bir süre sevgilisinin arkasından bakmıştı.
Kendisini yorgun ve bitkin hissettiği için uyumak istiyordu. Saç tutumlarını yatağın yanında duran çöp kovasına attıktan sonra yatağa uzanmış ve gözlerini kapamıştı. Bir kaç saat uyumanın ardından tıklatılan kapısı ile yavaşça bilinci yerine geldi. Gözlerini açıp doğrulurken kapıdan içeri giren bedenler dikkatini çekmişti. Babası ve üvey annesi gelmişti.
Şaşırmıştı çünkü babası çağırmadığı ya da zorunlu olmadığı sürece o'nu görmeye gelmiyordu. "Minik Areum! Görüşmeyeli uzun zaman oluyor." Areum, bakışlarını babasından çekip Mina'ya bakmaya zahmet etmedi. "Kızım, nasılsın?" Areum, komodinin üzerinde duran kağıt ve kalemi alarak babasına cevap verdi. "İyiyim. Neden geldiniz, bir sorun mu var?"
Kemoterapi'ye başladığı ilk zamanlar Jungkook, bu durumu babasına haber vermiş ve babası Areum'u görmeye gelmişti. İki haftanın ardından ilk kez geliyordu. "Merak etme bir sorun yok, güzelim. Mina, seni görmek istediğini söyledi." Mina, eşine dönerek gülümsedi. "Bana bir kahve, minik Areum'a da bir tane çilekli süt alıp gelir misin, bebeğim?" Woo-hyuk, başını sallayarak odadan ayrıldığında Mina, Areum'a odaklandı.
"Böyle kötü durumdayken insanlara nasıl hissettiğini söyleyip derdini anlatamıyorsun. Kalem ve kağıt olmasa nasıl insanlarla iletişim kurarsın merak ediyorum? Hayatın boyunca babana ve bana fazlalık oldun, neyse ki Tanrı sonunda buna bir son verecek. Öleceksi-" Areum, başını eğmiş kadının dedikleri şeyi umursammaya çalışırken, odaya giren Jungkook, Mina'nın sözünü kesmişti.
"Tanrı, sizin gibi kirli düşünceli insanların neslini ne zaman tüketir, ben de bunu merak ediyorum?" Mina, kaşlarını çatarak Jungkook'a cevap verecekken Jungkook tekrar konuştu. "Çıkın dışarı." o sırada içeri giren Woo-hyuk, kaşlarını havalandırarak Jungkook'a baktı. "Neler oluyor?" Mina, dudaklarını büzerek yalandan üzüntüsü ile kocasının koluna girdi.
"Bu adam beni odadan kovuyor." Jungkook, Woo-hyuk'un konuşmasına izin vermeden kendisi konuştu. "Eşiniz az önce Areum ile dalga geçip kanser olduğu için mutlu olduğunu belirten bir konuşma yaptı. Bu hastanede böyle bir terbiyesizliğe yer yok. Lütfen ikinizde dışarı çıkın." Areum, bakışlarını Jungkook'a odakladı. "Doğru mu bu, Areum."
Areum, not defterine yazmak istediklerini yazarak babasına uzattı. "Doğru fakat bunun umrunda olduğunu sanmıyorum. Umrunda olsaydı yıllar önce o'nunla bağını keserdin. Başından beri Mina'nın bana yaptığı psikolojik şiddetin farkındasın ama bilmemezlikten geliyorsun." Woo-hyuk, not defterini komodinin üzerine bırakarak bir süre kızına baktı. Areum, işaret diliyle konuştuğunda Jungkook, o'nu tercüme etti. "Beni hiç bir zaman anlamadın."
.
.
.
.Öptüm seni şap şup muahh (:♡