Alparslan, Ahmet komutanın kapısına elini uzatıp açmak için yeltendiğinde yanında kendisine tekmil veren askerle ona doğru döndü "geçebilir miyim komutanım bu dosyaları Ahmet komutanıma iletmem gerekiyor" dedi Alparslan kenara çekildi yaşadığı şu son beş dakikadan hiçbir şey anlamamıştı kapının açıldığı sıra kafasını kaldırıp Ahmet komutana baktı kendisine şaşırmış bir şekilde bakıyordu Ahmet komutan kiminle konuşuyordu ki diye düşündü kaşlarını çatıp kapanan kapının ardından baktı kendisini toparlayıp kafasında bin bir soru işaretiyle karargahın çıkışına yöneldi arabasına binip her zamanki mekanına geldi gelirken de altın kadeh çiçeğinden almayı unutmadı o bu çiçeği çok severdi arabadan inip ayaklarının onu ezberlediği yere götürmesine izin verdi neredeyse her gün geçtiği yerlere ilk defa geliyormuş gibi baktı amaçladığı yere gelince uzun uzun baktı ona anlamsız bir huzursuzluk vardı içinde için için onu kemiriyordu Alparslan pek duygularını dışarı yansıtmayı beceremezdi yok bir şey derdi ama ne fırtınalar kopardı içinde saldırır bağırıp çağırırdı ama tek derdi anlaşılmaktı konuşmadan anlaşılmak onu bu hayatta gerçekten anlayan iki kişi olmuştu ikisini de kaybetmişti şu dünyada kahrını çeken iki kişi olmuştu ikisini de toprağa vermişti bulutlanan gözlerini silip öfkeyle elini yumruk yaptı uzun uzun baktığı mezarın yanına çöktü o koca adam sanki bir dağın yıkılışı gibi yığıldı o mezarın yanına elindeki altın kadeh çiçeklerini mezarın üzerine bıraktı elinin içiyle mezar taşında yazan ismi sevdi tozunu eliyle topladı sızlayan burnuna inat küçük bir tebessüm saldı sevdiğine " 'Leyla'm' ben geldim hayırsız kocan geldi" dedi titremesine sinir olduğu sesiyle çok özlemişti onu, içinde her gün harlanan sönmeyen bir ateşle özlüyordu onu sevdiğinin mezar taşına baktı hülyalı hülyalı "çok yoruldum" dedi gözlerinden akan iki damla yaşla sanki biri çıkıp güçsüzlüğünü yüzüne vuracak gibi hemen sildi gözlerini etrafına bakındı kimsecikler yoktu mezarlıkta insanlar nasıl sevdiklerini bırakıp gidebiliyor diye geçirdi içinden insan sevdiğini burada nasıl bırakır biricik güzeller güzeli karısı vefat ettiğinde mezara sarılıp bırakmamıştı gömün demişti beni de gömün Leyla olmadan bu Dünya'nın ne anlamı var ki nefes almak yükten başka bir şey değildi morgun önünde teşhis için çağırdıklarında inanmamıştı karısı Leyla'sı onu evlerinde bekliyordu İrfan'a dönüp ne işim var benim burada karım evde beni bekliyor demişti Leyla'yı gördüğünde elini morgun duvarına geçirip kalk evimize gidelim Leyla demişti ama Leyla mavi gözleriyle bakmamıştı ona deli adamım deyip sakalsız yüzünü okşamamıştı Leyla ilk defa sözünü dinlememişti Leyla'sı karşısında gibi kafasını kaldırıp göğe baktı Alparslan, sarı saçları arsızca rüzgarda dalgalanıyor mavi gözleriyle ona bakıyor gibiydi bembeyaz tenine tezat kırmızı yanakları ve dudaklarıyla tam karşısındaydı "neden bıraktın beni" dedi fısıltı şeklinde Leyla ile göreve başladığı ilk zamanlar tanışmıştı Leyla da onun gibi kimsesizdi gördüğü anda kendisine çekmişti Alparslan'ı genç kız o günden beri onunla yattı onunla kalktı Alparslan ne yana dönse onun güzel yüzü çok geçmeden Leyla da onu sevdi evlendiler mutlu olurlar sandı Alparslan ama Leyla'sı hastaydı kanserdi dünya başlarına yıkıldı ama Alparslan umudunu yitirmedi pes etmedi Leyla'nın gücünün bittiği yerde o eli kolu olacaktı çünkü, öylede oldu Leyla kanseri yendi bir çocuğu olsun istiyordu sevdiği adamdan her şeye rağmen o bebeğin onlara umut olacağını biliyordu tedavi görmek istedi tüm risklere rağmen Alparslan bile vazgeçiremedi o Leyla'nın tersine sadece sevdiği kadın yanında olsun istiyordu ondan bir çocuk talebi olmamıştı sağlıklı olsun bir ömür beraber olsunlar yeterdi onun için ama Leyla'yı durduramadı çocuk ona da iyi gelir diye düşündü Leyla'nın sağlığını tehdit etmediği sürece Leyla o gün Alparslan'ı son defa göreceğinden habersiz eşini işe uğurladı Alparslan huzursuzdu işini çok seven koşa koşa giden adam karargaha gitmek istemiyor mızmızlanıyordu Leyla onun bu haline çok güldü hastaneye gidip gelecekti uzun zamandır tedavi görüyordu içinde bir kıpırtı vardı güzel şeyler olacaktı hissediyordu nereden bilsindi gidip dönemeyeceğini hastaneye gittiğinde doktor müjdeli haberi vermişti bir can vardı içinde canından bir parça içi içine sığmayarak çıkmıştı hastaneden bir an önce Alpaslan'a söylemek istiyordu bizim artık bir bebeğimiz olacak demek istiyordu dolmuş durağına giderken ne olduğunu anlamadan bir şey oldu sağ tarafında bir acıyla ayakları yerden kesildi bir kaç takladan sonra sert bir şekilde düştü yere gözleri acıyla sulandı yaşlar yüzünü boylu boyunca kaplayan kana bulaştı yanına koşuşturan insanlara "bebek" diyebildi sadece Leyla melek yüzlü kadın bu dünyadaki tüm iyi ve güzel şeylerin vücut bulmuş hali artık gerçekten melek olmuştu Alparslan çok sonra öğrenmişti Leyla'nın hamile olduğunu iki kez kahrolmuştu beylik tabancasını alıp kafasına dayamıştı da İrfan elinden zor almıştı neden diye haykırmıştı koca adam neden benim Leyla'm o bu dünya için fazla iyiydi o günleri düşününce elini yumruk yapıp alabildiğine sıktı birkaç kez daha sevdi avuç içiyle Leyla'nın mezar taşını hep öyle severdi avuç içiyle yanaklarını okşardı Leyla'nın o da gözlerini kapatıp huzur bulurdu ne zaman aktığını anlamadığı yaşları elinin tersiyle sildi derin bir nefes alıp gücünü topladı kendince ayağa kalkmak için mezar taşına yaslandı sanki koca bir kayayı kaldırıyor gibi ağır ağır doğruydu yerinde arkasında hissettiği varlıkla döndü "ne işin var senin burda"...
*Eveeeet Alparslan'ın hikayesini de işlemiş olduk böylelikle nasıl beğendiniz mi?
*Hikayede geçen çiçeğe şaşırmış olabilirsiniz neden gül papatya falan değil de antin kuntin bir çiçek adı yazar derseniz hemen açıklık getireyim
Altın kadeh çiçeği dokunuldugunda çevresine çok hoş bir koku bırakırmış ve anlamı "umut" demekmiş araştırırken gördüm ve çok hoşuma gitti Leyla'yı yansıttığını düşündüm ayrıca çiçeğin görünüşü sarı Leyla'nın saçlarıda sarı dış görünüş olarakta bağdaşıtırdım teşekkürler dipnottu bu
*Mümkün mertebe her karakterin hikayesine yer vermeye çalışıyorum çünkü aklınızda canlansın ve hayal dünyanızda karakter hakkında boşluklar olmasın istiyorum baş karakterler Asmin ve Murat diye hikaye sadece onların etrafında dönsün istemedim
*Bu bölüm Biraz kısa oldu farkındayım ama bu ilham denilen şey gerçekten de varmış bu bölümü yazarken üretkenliğim kayboldu şansına Alparslan'cım 😀 😊 😇 onun dışında hikayemizi okuyup geçmeyin lütfen etkileşimde de bulunun sizleri seven ponçik bir yazar
Hepinizi canı gönülden öpüyor sağlıklı günlerde görüşmek üzre Allah'a emanet ediyorum ❤️🧡💛💚💙💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAĞ ÇİÇEĞİ'M
General FictionKara gözlerini yavaşça açtı ve benim kahverengi gözlerimi buldu, içimde çatlamış susuz kalmış topraklarım her gözlerime bahşettiği bakışlarda can buluyor, sulanıyordu güzel gözlerini kırpıştırdı, "ez te hez dıkım" dedi. Kürtçe olduğunu anlamıştım...