Asmin'den devam...
Tam üç aydır çıkmıyordum odamdan annemlede sadece yemek verirken ve banyo tuvalet gibi ihtiyaçlara çıkarken görüşüyorduk yalvaran gözlerle bakıyordum ona ama babamın karşısında onunda elinin kolunun bağlı olduğunu biliyordum. Son umudum olan Mehmet'te yoktu artık beni kurtaracak bir Allah'ın kulu yoktu camımın tıklatılmasıyla heyecanla perdeyi açtım Mehmet'in kardeşini görmemle içimde solan çiçekler tekrardan yeşermeye başladı camımı açtığımda elime tutuşturulan kağıtla kalakaldım kağıdı aldım ve pencereyi kapattım
Asmin'ime
Asmin yarın akşam sekizde köy meydanında çeşmenin yanında bekleyeceğim seni benimle gel...
Mehmet
Tekrar tekrar okudum aynı satırları her harfini aklıma kazıdım gel dedi bana gel gidelim buralardan heyecanla kağıdı katlayıp kalbimin tam üzerine koydum bitti artık kabusum tek sıkıntı yarın akşam sekizde nasıl çıkacağım dışarı kapımın açılmasıyla irkilip kağıdı yastığımın altına sakladım annemin içeri girmesiyle derin bir nefes verdim annem kıyamazdı bana yardım ederdi yanına sokulup olanı biteni anlattım yardım etmeyi kabul etti yarın yep yeni bir hayata başlayacaktım mehmet'le birlikte ertesi gün olduğunda heyecandan duramıyordum odanın içinde bir sağa bir sola döndüm durdum nasıl akşam edeceğim ben yanıma alacağım çantayı hazırlamaya karar verdim vaktin geçmesi için biraz gözlerimi kapatıp uyumaya karar verdim. Ormanda koşuyor kesik nefeslerimle soluk alıp vermeye çalışıyordum ayaklarıma batan taşlarla tökezliyordum ama koşmam gerekiyordu canımın acımasıyla gözlerimden yaşlar süzülüyordu ama onları bile silecek vaktim yoktu olduğunca hızlı koşmaya çalışıyor ama canımın acısından takatim her dakika bitiyordu bir ışık hüzmesi vardı o ışığın içinde de bir adam ama daha önce hiç görmediğim biri kan ter içinde uyanıp elime göğsümde delice atan kalbime götürdüm etraf kararmıştı vakit gelmek üzereydi saatin yelkovanı hareket ettikçe heyecanım artıyordu zaman geldiğinde annemi görmenle birazda olsa içimde kopan fırtınalar diniyordu "bavê te derket derve(baban dışarı çıktı),berî ku ew bê, ji vir derkeve(o gelmeden buradan git)" elime küçük çantayı alıp seri bir şekilde tuvalet penceresinin önüne gelip derin bir nefes aldım anneme döndüğümde ağlıyordu ellerimle gözlerindeki yaşları sildim "böylesi daha iyi olacak" dedim pencereden önce çantayı sonrada kendimi attım koşarak ve arkama bakarak evden uzaklaşmaya başladım köy meydanına çeşmenin yanına geldiğimde gözlerimde etrafı taradım ama Mehmet daha gelmemişti kuytu bir yer bulup yerdeki taşlardan birine oturup Mehmet'i bekledim bir yandan da telefonumdaki saati kontrol ediyordum nerde kalmıştı Mehmet hava iyice kararmıştı ve etrafta kimsecikler kalmamıştı saçımdan tutulup geriye çekilmemle ağzımdan küçük bir çığlık kaçtı tepemde babamı görmemle istemsiz yaşlar boşalmaya başladı "Mehmet nehat, lê reberê te yê gemar hat.(Mehmet gelmedi ama azrailin geldi.)" Gözyaşlarım şiddetlenmişti ve kafamı iki yana sallıyordum sanki bu bir kabustu ve ben gözlerimi açınca herşey bitecekti bitmedi ama kabusum devam etti o güne kadar.Gözlerimi daldığı yerden çektim o günleri düşününce ağladığımı farkettim gözyaşlarımı elimin tersiyle hızlıca silip kafamı iki yana salladım benim kabusum Murat'ın bana o sofrada baktığında ilk göz göze geldiğimizde bitmişti bana söz vermişti hem o sözünü mutlaka tutardı daha kısa zamandır tanıdığım Murat'a nasıl bu kadar çabuk güvenebiliyordum bilmiyorum ama onun yanında kendimi güvende hissediyorum bazen bir yanım Mehmet'e de güvendin Asmin ne oldu sonucunda diyordu ama Murat'a olan güvenim Mehmet'e olan güvenim gibi değildi o insana öyle güzel şeyler hissettiriyordu ki onunlaylen güvende hiç olmadığım kadar cesur ve mutlu hissediyordum gerçekten eşi olacak insan çok şanslı onu her koşulda sever Murat çünkü o öyle biri bunları düşünürken ister istemez kıvrılan dudaklarımı farketmemle kaşlarımı çattım ne oluyor kızım sana ya Murat başkasıyla mutlu olacak beni sadece koruyor belki de o ormanda gördüğünde acıdı bana o yüzden evlenme teklifi etti hem kendi ayaklarımın üstünde durunca bırakacak beni öyle söylemişti peki ya arkadaşının aradığı akşam neydi öpmek üzereydi beni kalbim aklıma ihanet eder gibi delice çarpmıştı acaba sesini duyuyor mu diye çok kasmıştım kendimi dudaklarımızın arasında milim bile yoktu nefesi yüzümü gıdıklıyordu o neydi peki beni bırakacak insan birşeyler hissetmeyen insan hiç öpmeye yeltenir miydi ki kafam çok karışmıştı ama kalbim tekrar kırılmaktan çok korkmuştu Murat benim için rüyadan başka bir şey değil onun benim gibi birini sevmesi mümkün değil hem sevdi diyelim ben peki ben sevebilecek miydim o anlamda güvenebilecek miydim en önemlisi ben ona eş olabilecek miydim ben asker eşi olabilecek miydim kafamdaki düşünceleri bir yere savıp kendim için yemek hazırlamaya başladım gözlerim oturma odasındaki televizyona kaydı ekrana düşen son dakika haberiyle kalbimde ağzımda atmaya başladı "Hakkari sınırında yapılan operasyonlarda 1 şehit 3 yaralı" olduğum yere çöktüm sanki bacaklarım beni taşımamıştı gözlerimden yaşlar akarken kafamı sallıyordum hayır o değildir Murat beni yarı yolda bırakmaz o gitmez gidemez koşarak yattığım odaya gittim üzerime alel acele birşeyler geçirip evden çıkarken Osman abinin eşi Elif ablayı görmemle ona doğru yöneldim ve sarıldım ağlamam şiddetlenince kendimi zorda olsa sakinleştirdim Elif abla oğlunu aşağı katımızda oturan oğlu bizimkilerle aynı karargahta görev yapan bir askerin annesine rica edip oraya bıraktı o da ağlıyordu ama bana göre daha aklı başında ve sakin gözüküyordu belkide alıştı buna diye düşündüm ne kadar alışılınırdı Elif ablanın yerine koydum kendimi sevdiğin adam acaba bugün eve tek parça sağ salim dönebilecek mi diye düşünmek kafayı yedirir insana zamanla dışarı metanetli gözüküyordur ama içinden geçenleri asla bilemeyeceğiz lojmandan çıkıp hızlı adımlarla çokta uzakta olmayan karargaha yöneldik her attığım adımda içimden dua ediyordum Allah'ım ne olur ne olur ona birşey olmasın şehit ailelerini düşündüm ben düşüncesine bile tahammül edemezken onlar nasıl dayanıyordu buna düşüncesi dahi yürek kavururken gerçeği içim kabul etmiyordu o şehidin Murat olabileceğini olmaz olsa ben bilirdim nerden bileceksem karargaha geldiğimizde Elif ablayı takip ettim kapıda nöbet tutan askere olanı biteni anlatınca birini aradı ve bizi içeri aldı kocaman binanın içine girince kendimi labirente düşmüş gibi hissettim Elif abladan bir an bile gözümü ayırmadan adımlarımı onunkine eşitledim bir kapının önünde durduk ve kapıyı tıklattı içeriden olumlu bir dönüt aldığımızda kapıyı açtı ve içeri girdik Ahmet abinin odasıydı burası bize döndüğünde gözleri kızarmıştı kafamı iki yana salladım hayır hayır olmaz MURAT bari sen bırakma beni...
*Eveeeet bu bölümde sonuna geldik uzun bir ara oldu farkındayım aslında bölümü yazmıştım ama bir türlü yayınlamaya fırsatım olmadı lütfen kusuruma bakmayın teşekkürler 😊
*İki bölümde Asmin'in ağzından yazıldı onunda hikayesini öğrenmiş olduk bir sonraki bölüm Murat'tan devam
*Bölüm hakkındaki yorumlarınızı bekliyorum belirtirseniz çoooook mutlu olurum
*Bir sonraki bölümü kısa zamanda yazmayı planlıyorum şimdilik hoşçakalın kendinize iyi bakın 👋🏻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAĞ ÇİÇEĞİ'M
Fiction généraleKara gözlerini yavaşça açtı ve benim kahverengi gözlerimi buldu, içimde çatlamış susuz kalmış topraklarım her gözlerime bahşettiği bakışlarda can buluyor, sulanıyordu güzel gözlerini kırpıştırdı, "ez te hez dıkım" dedi. Kürtçe olduğunu anlamıştım...