Omuzumda hissettiğim sızı ve ıslaklık anlık gözlerimin kararmasına sebep oldu kafamı iki yana sallayıp içinde bulunduğum şoktan çıktım hemen arkamda tir tir titreyen kadını düşündüm ona bir şey olmasına asla izin veremezdim gerekirse burada delik deşik olurdum da onun tek damla kanının dökülmesine izin vermezdim "Mu-Mu-Murat vuruldun" dedi ağlamaktan buğulaşan sesiyle "şşş güzelim sakin ol iyiyim tamam mı birtanem iyiyim korkma" dedim sesimin titrememesine özen göstererek Asmin'e varlığımla güç vermeliydim karşımızda sayıları giderek artan adamlar bağırıyorlardı ve ellerindeki keleşi rastgele her yere ateş ediyorlardı "ASMİN" diye bağırdı içlerinden biri kaşlarım kendinden bağımsız çatıldı kafamı hafif Asmin'e döndüm donmuş şekilde uzakta da olsa karşısındaki adama bakıyordu "ne oluyor Asmin?" dedim sinirden kuduran bir sesle "ASMİN!" "b-b-ba-bam" dedi artık titremekten boyut atlayan bir sesle önüme dönüp kesilen silah sesleriyle bağırdım "NE İSTİYORSUNUZ?" orta yaşların sonunda olan kısmen yaşlı sayılabilecek adam gözlerini bana çevirip kaşlarını sanki daha da çatabilecek gibi çattı "KIZIMI!" dedi sinir bütün damarlarımda kol gezerken "KIZI ASLA VERMEM O YAŞLI MORUĞA SÖYLE ONUNDA SONU BENİM ELİMDEN OLACAK!" diye bağırdım Asmin kollarını daha sıkı sardı bana, titremesi giderek artıyordu gözlerimi o adamdan bir an olsun ayırmadan Asmin'e seslendim "sakın korkma benim cesedimi çiğnemeden seni alamaz koparamaz benden benim ölüm bile bırakmaz seni" dedim ellerini sıkıca tutarken "TU Jİ XWE POŞMAN DİBİ!" "ne diyor" Asmin'e döndüğümde "hayır asla ona bir şey yapmayacaksın" diye bağırmaya başladı hıçkırıkları kulaklarımı çınlatıyordu yüreğimi canlı canlı kesiyorlar gibi canımı yakıyordu "ne dedi ASMİN!" dedim "seni öldürecek kurban olayım bırak gideyim Murat" dedi ağlamasının arasında kafamı iki yana salladım asla karımı o şerefsizlere vermem sonum bundan olacaksa da olmaz bir hışımla siperimden çıkıp ayağa kalktım Asmin koluma sarılmış benim gibi ayağa kalkmıştı hıçkırıklarının arasında çığlıklar atıyor kolumdan çekiştiriyordu "Jİ KEREMA XWE VE!" diye bağırmaya başladı önüme geçmeye çalışıyordu bütün silahlar bize dönmüştü ne gelen vardı ne giden 'demek yolun sonu ha Murat' dedim kendi kendime kendini benim için parçalayan kadına döndüm ellerimle yanaklarını kavradım "bana bir şey olursa arkana bakmadan kaç tamam mı? şoka girmiş bir şekilde kafasını iki yana sallıyordu "Tamam mı? Dedim Asmin gideceksin kendini kurtaracaksın" dedim anlından öperken "Asmin" dedi biri kafamı sesin geldiği tarafa çevirdim bizim yaşlarımızda genç bir çocuk kaşlarımı tekrar çattım Asmin fısıltı gibi çıkan sesiyle "Me-Mehmet" dedi onun ağzından başka bir adamın adının çıkması gözlerimin kıskançlıktan kanlanmasına sebep olmuştu "o kim?" dedim Asmin'e bakmadan hiçbir şey söylemedi o adam tekrar konuştu "Babana bu adam yüzünden karşı mı geleceksin Asmin?" dedi artık damarlarımda dolaşan kan kaynıyordu sinirden kendimi her an patlayacak bir bomba gibi hissediyordum kimdi de bu adam benim karımla böyle konuşuyordu Asmin'e döndüğümde o adama bakıyordu göz bebeklerimden bir kırgınlık kırıntısı geçti o adama bakamaz konuşamaz benim karım böyle şeyler yapamaz ellerimle kafamı ovuşturdum elimdeki silahın kabzasını daha da kavradım Asmin'in elinde olan elimi sıktım bana dönen bir çift karaya baktım gözlerimi kırpmadan gözlerinde saf korku vardı gözyaşları art arda intihar ediyor içimi yakıyordu o ağlarken kendimi çaresiz ve işe yaramaz bir adam gibi hissediyordum aldığım soluk ciğerlerimi deliyordu kalbim vücuduma işkence ediyordu "Ağlama" dedim fısıldayarak sesim sanki 'ağlama kurban olayım' der gibi çıkmıştı ona yalvarıyordu ellerinin tersiyle gözlerindeki yaşları sildi etrafıma baktım cadde bomboştu köşeye sıkışmıştım ne yapmam gerektiğini düşünemiyordum beynim durmuş gibiydi Asmin gözlerini benden çekip karşısına baktı "Ez ê werim lê destê xwe nede wê" dedi. Ellerimi bırakmaya yeltendi elini kıracak gibi sıkı tutuyordum ben tek bir zerrem bile ayrılmazdı bu kadından elimi kesip alsalar yine tutar onunla giderdi tek bir adım atabildi benim elini sıkmamla olduğu yerde kaldı "gitme" dedim sol gözümden bir damla firar etti öyle bir damlaydı ki eğik duran başımdan dolayı yanağıma bile düşmeden birleşik duran ellerimizin üzerine düştü ve düştüğü yeri yaktı geçti kurusa bile izi kalacak gibi kurumaya yüz tutmuş gözyaşları tekrar düştü bir bir her bir damlasından öpmek istedim ama yapamadım "ne olur gitme Asmin beni burada paramparça etsinler ama sen gitme bana en büyük işkence senin gidişin olur" bakışlarını yere indirdi omuzları hıçkırıklarıyla sarsılmaya başladım ahh be kadın seni sarıp sarmalamak için yaratıldı bu kollar gözlerim güzel gözlerine bakmak için var oldu dudaklarım sadece senin adını haykırmak için sen şimdi benim için benden vazgeçiyorsun halbuki bilmiyorsun ben diye bir şey yok iki tane sen var benim içim dışım senden ibaret "Asmin" dedim ağzımdan başka bir kelime çıkmadı boğazım düğümlendi sesim kısıldı koca dağ gibi adamım ben düşmanı korkutmak için cüssem yeter ama sevda boynumu büktü perişan etti beni ellerini ellerimden kazıyarak ayırdı arkasını döndü bana ağlayışı daha da arttı hani dizilerde çocuk parkta oynarken bırakıp giden bir anne figürü olur çocuk fark eder arkasından gitme diye bağırıp ağlar ya bütün şehri inletecek bir ses birikmişti içimde 'GİTME, GİTME ASMİN BENİ BIRAKMA' Asmin bir iki adım daha attı olduğu yerde durdu bir adım ona doğru attım karşımda bize bakan iki adam da silahını bana doğrulttu "Asmin" dedim fısıltı şeklinde bir isim nasıl daha birçok mana barındırılarak söylenirdi bilmiyorum daha bir kaç aydır tanıdığım bir kadın nasıl hayatımın bu kadar merkezine oturmuştu beni gören deli derdi eminim okuldaki arkadaşlarım öğretmenlerim görse bu kadar duygudan yoksun bir adamın bir kaç aydır evli olduğu ve sözde zorunluluktan evlendiği karısının arkasından ağladığını söyleseler kimse inanmaz dalga geçerdi ama ben Murat Kara Asmin elimi bırakıp arkasını döndüğü andan itibaren şekeri elinden alınmış küçük bir oğlan çocuğu gibi tepine tepine ağlamak istiyorum yaşamım boyunca ilk defa birine bu kadar bağlandım sanırım hep nasıl olsa bir gün beni ailem gibi terk edecekler diye kimseyi yanında uzun süre tutmayan hatta bir an önce benden soğusunlar diye elinden geleni yapmış adam küçücük bir kadın için dünyayı yerinden oynatmaya hazır bir beş dakika daha görmek için ömrünün geri kalanını feda eder Asmin arkasını dönüp bana baktı bana doğru bir adım attı koştum bir kaç adım için koştum ve ciğerlerimdeki nefes o bir kaç adıma yetmedi nefes nefese kaldım sarılıp arkamı döndüm gelen bana gelsin diye koca dünya iki kolun arasına sığar mı onu kucaklayınca bir kez daha anladım bir el ateş sesi duymamla nefes almayı bir süreliğine bıraktım kollarımın arasındaki vücut taş kesildi Asmin de benimle birlikte nefes almayı bıraktı bir kaç saniye bedenimde ıslaklık ve sızı hissetmeyi bekledim ama hiçbir şey hissedemedim kalp atışlarım dışında Asmin'i yavaşça kendimden ayırdım ve korku dolu gözlerle karşımdaki kadını taradım onunda bir şeyi yok gibiydi ellerimle omuzlarından tutup sarstım korkudan gözleri bir noktaya sabitlenmiş beni duymuyordu sonra gözlerini bana çıkardı ve gözyaşları firar etmeye başladı "iyi misin?" Dedim kafasını aşağı yukarı salladı etrafıma baktığımda sol arka çaprazımda Mert'i görmemle derin bir nefes verdim ve arkasında timi görmeyi beklemiyordum Osman abiyle göz göze geldiğimizde önce bana tebessüm etti "YETTİK ASLANIM" dedi hiçbir şeye şu anki kadar sevinmemişimdir herhalde sırtımdan soğuk terler boşalırken Mert'le birbirimize bakıp aynı anda onayladık Asmin'i tek hamlede kendime çekip başta siperde durduğum yere çöktüm onunla birlikte o ise hala yaşadıklarının şokuyla etrafına bakınıyordu silah sesleri ortamı şenlendirdiğinde geride siperde duran abilerimi görmem bir kez daha kendimi çok önemliymiş gibi hissetmeme sebep oldu yalnız değilim ben, her şeyden çok sevdiğim karım, kardeşim, timim ve komutanlarım var yüzümde yer edinen sırıtmayla keyifle çatışıyordum sanki başımın üstünden kurşunlar değil de kuşların geçtiği sevdiklerimle olduğum sohbet ettiğimiz bir ortamdaymışım gibi sanki hala devam eden bir tehlike yokmuş gibi mutluydum çok çatışma görmemiştim ama sırıtarak çatıştığım ilk ve şu anlık tek çatışmaydı karşı grup geri çekilmeye başladığında olayların adrenaliyle hissetmediğim kolum kendini belli edercesine sızladı boşta olan elimle koluma bastırdım ağzımdan kaçan ufak inlemeyle kendime geldim anlıma terden yapışan saçlarımı kan bulaşan elimle geriye ittim Asmin arkamda kendini küçültmüş sesini çıkarmadan duruyordu elleriyle kafasını kapatmış kendini soyutlamıştı ellerini tutmamla silkelendi ve bana baktı ellerine bulaşan kanımla gözlerini kocaman açtı önce birleşen ellerimize sonra gözlerime baktı durgunlaşan halim onu panik etmişti sanırım vücudum git gide soğuyordu üşüyordum sanki bütün kanım çekilmiş gibi bu kadarcık yara beni öldürmezdi ama hareket etmekte zorluk çekiyordum sırtımı siperime yasladım ellerimi iki yanıma koydum gözlerim ağırlaşmaya başlamıştı uykum geliyordu yüzüme değen soğuk ellerle kafamı kaldırıp ona baktım ağlıyor ve titriyordu "M-M-Murat kapama gözlerini beni bırakma!" içli içli ağlayışına yüzümü buruşturdum "şştt sakın ağlama güzelim iyiyim ben sadece bayılacağım" "Mu-rat korkuyorum" "korkma canımın en güzel goncası korkma birtanem" dedim saçlarının arasına parmaklarımı geçirip onu kendime çektim anlından öptüm tekrar yüzlerimiz birbirinin hizasına geldiğinde anlını anlıma dayadı gücüm git gide azalıyordu ellerim ve bacaklarım uyuşmaya başladı "kendimden nefret ediyorum şu gözyaşlarına sebep olduğum için" dedim tek nefeste göğsüm hızlı hızlı inip kalkmaya başladı "öy-le sö-yleme sakın ben senin için korktum" "korkma artık timim burada bize bir şey olmayacak seni benden kimse almayacak alamayacak" dedim son kalan takatimle gözlerim yavaş yavaş kapanırken son duyduğum Asmin'imin güzel sesiydi....
*Bir bölümün daha sonuna geldik uzun zaman olduğunun farkındayım ama 2024'e o kadar yoğun bir tempoda girdim ki bırakın bölüm yazmayı kafamı kaşıyacak vaktim bile olmuyor şu bir bölümü bile dört günde parça parça yazabildim ve mümkün olduğunca uzun yazmaya çalıştım
*Sevgili Dağ Çiçeği'm okuyucularım bu bölümü çok uzatmayı sevmiyorum bölüm hakkındaki yorumlarınızı belirtmeyi ve yıldıza dokunmayı unutmayın
*Bir sonraki bölümde görüşmek üzere kendinize cici bakınız esen kalınız sizi seven yazarınız 😘😘
**Bölüm sayısı:1470
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAĞ ÇİÇEĞİ'M
General FictionKara gözlerini yavaşça açtı ve benim kahverengi gözlerimi buldu, içimde çatlamış susuz kalmış topraklarım her gözlerime bahşettiği bakışlarda can buluyor, sulanıyordu güzel gözlerini kırpıştırdı, "ez te hez dıkım" dedi. Kürtçe olduğunu anlamıştım...