Murat'tan devam
Bir haftadır aralıksız devam eden operasyonlarla köşeye sıkıştırmıştık o itleri bizden sonra üç tim daha operasyona çıkmıştı günlerdir aralıklarla çatışmadaydık hepimizin yüzünden yorgunluğu okunuyordu kumanyalar bitmek üzereydi ama mühimmatımız vardı bir kaç el daha koruma atışı yaptıktan sonra siper aldığım kayanın arkasına sindim yorulmuştum uykususuzdum ve sanırım sulu ve sıcak yemek özlemiştim eve sağ salim dönebilirsem ilk işim banyo yapmak ve Asmin'e canımın çektiği yemeklerin bir listesini yapmak olacak yanımda duran Alparslan abiye baktım benim baktığımı anlayınca o da bana baktı ve boşta duran eliyle omzumu sıktı bu dayan az kaldı koçum demekti Alparslan abinin dilinde İrfan abiden sonra o şakalar yapan birileriyle uğraşan çocuklaşan adam gitmiş yerine ağır başlı hayattan hiçbir zevk almayan nefes alan ama yaşamayan bir adam gelmişti aynı Ahu abla gibi silahımı kavrayıp o ş*erefsizlere kurşun yağdırmaya devam ettim bitmiyorlardı bir türlü vuruyoruz öldürüyoruz ama bitmiyor hava yeni yeni ışıyordu güneş kendini dağların ardından gösteriyordu gece operasyon yapmak avantajlı bir o kadarda zordur çok daha dikkatli olmak gerekir yüzümü yeni doğan güneşe dönüp derin bir nefes aldım kaç gündür içimde bir kasvet vardı sanki boğazımda bir düğüm var ve ne kadar yutkunursam yutkunayım geçmiyordu siper aldığım kayanın arkasından kafamı çıkarıp şarjörüm bitene kadar devam ettim şarjörümü değiştirdim tam arkamı dönecekken Alparslan abinin arkasında beliren teröristi farkettim Alparslan abiyi itip silahımı kaldırdım eş zamanlı olarak ikimizinde şarjöründen bir kurşun çıktı ve yere yığılmam bir oldu kulaklarımda uğultuyla karışık tiz bir çınlama yayıldı görüyordum ama duyamıyordum hissediyordum ama tepki veremiyordum sanki her yer filmlerdeki vurulma sahneleri gibi ağır çekimde ilerliyordu gözlerimi kırpıştırıp kucağında yattığım Alparslan abiye baktım "abi" " Murat'ım koçum yorma kendini aslanım tamam mı" " ab-i" "yorma oğlum kendini abi abi diyip durma merak etme abin kurtaracak seni" karnımda hissettiğim uyuşukluk geçip yerini dayanılmaz bir acıya bıraktı sanki uyuşturmadan etimi dikiyorlar gibi gözlerimden bir kaç damla yaş düştü alnım boncuk boncuk terlemeye başladı Alparslan abinin konuşması bana güven veriyordu "laaan Osman abi Murat vuruldu çok kanıyor lan yardım ediiin" Alparslan abi tabiri caizse kendini yerden yere vuruyordu telsizden Osman abinin sesi geliyordu Ahmet komutana durumu bildiriyordu acıya rağmen gözlerim kapanmaya yüz tutmuştu Alpaslan abinin beni sarsmasıyla gözlerimi açtım tekrardan "lan Murat oğlum gözlerini kapatma lan bana bak kardeşim bende kal" "a-bi üşüyorum" " ben seni ısıtırım koçum sakın Murat'ım tamam mı abim sakın bırakma kendini ben burdayım abin burda" bir yandan da telsizde Osman abiye bağırıyordu "abi acil gelmen lazım buraya çok kan kaybediyor abi abi" " Alparslan oğlum sakin ol şuan yoğun ateş altındayız yerimden kıpırdayamıyorum farkındayım ama diğerlerinin hayatını tehlikeye atamam" Alparslan abi beni yavaşça taşa yasladı ve küfür ederek ateşe devam etti bir gözüylede beni kontrol ediyordu şarjörü bitmiş olacak ki siper olduğumuz kayaya yaslanıp beni tekrar kendine çekti "Murat oğlum beni duyuyor musun bana bak lan seni de kaybetmicem şu yaşıma kadar kaç tane tazecik gencecik aslan parçası kollarımda şehit oldu bilmiyorum ben kendi kardeşimi toprağa kendi ellerimle koydum lan ama tahammülüm kalmadı bir kişiye daha gücüm kalmadı anlıyor musun beni Muraaat" artık acım hafifliyordu çok uykum geliyordu dudaklarım kurumuştu çok susadım dudaklarımı aralayıp Alpaslan abiyle konuşmak istedim başta yapamadım sonra öksürüp sesimi buldum "a-bi abi Asmin Asmin sana emanet ağlamasın s-a-kın üzülmesin ona sa-hip çıkın abi benim size vasiyetimdir bir de M-e-ert kardeşim onu da size emanet ettim abi kendi kardeşin gibi koru kolla kimsesiziz benden başka kimsesi yok ailesi olun abi ben artık-" " sus lan yeter bu kadar konuştuğuna göre gayet iyisin hiçbirşey olmayacak sana olmaz ben burdayım lan yetmez mi?" Gözlerimin önüne Asmin'in gözleri gelince gülümsedim ve derin bir nefes verdim bu dünya kavuşmak için değildi elbet hasretlikti buda bizim imtihanımızdı hep bir şeylere hasret değil miyiz zaten hep birine hasret değil miyiz? Hep vuslat olsa hasretliğin ne anlamı kalır benim bu dünyadaki hasretliğim de Asmin'di daha ilk karşılaştığımızda gözlerimiz birbiriyle buluştuğunda başlamıştı bu hasretlik bütün aşklar mahşere kalmaz mı zaten kimi gençken ayrılır sevdiğinden kimi yaşlanınca ama bütün aşklar mahşere kalır asıl kavuşmaya hazırlanmak gerek bu dünyada her türlü ayrılacağız zaten ama hiç ayrılmayacağımız el ele göz göze diz dize olabileceğimiz bir yer biliyorum her şey mümkün orda ASMİN hasretimde vuslatımda sensin çünkü taa ebedi alemden adın ruhuma kazılıydı seni ilk gördüğümde anlamıştım bunu bana gülümseyişin utanınca kızaran yanakların heyecanlanınca alt dudağını ısırışın yemek yaparken mutlaka mırıldandığın şarkılar korkuların sevinçlerin hayallerin her şeyin benim için biliyorum çünkü bende ne varsa hepsi senin keşke ah keşke seni son bir defa görecek kadar ömrüm olsa seni kollarıma alacak kokunu nefesim yapacak kadar zamanımız olsaydı keşke seni sevdiğimi söyleyecek kadar vakit olsaydı benim galiba vaktim kalmadı sevdiceğim artık dünyamın renkleri solmaya başladı Alpaslan abiyi duyamıyordum konuşmaya hatta düşünmeye bile mecalim kalmamıştı nefes almaya bile üstüm başım kan olmuştu içi su dolu bir şişeyi delmişsiniz gibi kan akıyordu vücudumdan bir doksana yakın adamdım ama artık cüsseminde bir önemi kalmıyordu zaten toprağın altına girince fark ediyor muydu kim iri kim küçük tek bir zerremiz bile kalmıyordu küçükken yurda kuran kursu hocaları gelir çocuklara kuranı namazı öğretirdi Mustafa hoca vardı bize cenneti cehennemi öldükten sonra ne olacağını bir de şehitliği anlatmıştı ben o gün hayal kurmuştum hep şehit olmak istiyordum Mert'e söylediğim gün bütün gün ağlamıştı ben senden ayrılmak istemiyorum diye birbirimize söz vermiştik asker olup birlikte şehit olacaktık ben sözümü tutamadım kardeşim seni bu dünyada yalnız bırakmak en son isteyeceğim şey ama buraya kadar benim hikayem burada bitiyor üzgünüm
Murat gözlerini ağır ağır kapattığında dağlardan bir ses yankılandı yüreği yanan bir kardeşin sesiydi bu Mert'in karargahta da durum farklı değildi Asmin duyduğu şeyleri idrak edemiyordu kabullenmek istemiyordu hissediyordu Murat gitmemişti o Asmin'i bırakmazdı gözleri kararmaya başlamıştı ağzından iki kelime çıkıyordu Murat gitmez hem daha onu sevmek istediğini bile söyleyememişti*Evet uzun bir aradan sonra merhaba bölümleri okuyanlar iki bölüm arası amma ara veriyor diyebilirler bununla alakalı bir kaç ikaz aldım lakin okulum ve stajım çok yoğun olduğu için anca fırsat bulabiliyorum anlayışla karşılayacağınızı umuyorum teşekkürler 😊
*Bölümler nasıl ilerliyor sizce bölüm hakkındaki yorumlarınızı bekliyorum belirtirseniz çoooook mutlu olurum ona göre de bölümleri şekillendiririm teşekkürler 😊
*Bölümü okuyanlardan ricam boş geçmeyelim yorum olsun yıldız olsun birşeyler yapalım zahmet olmazsa teşekkürler 😊
*O zaman değinmek istediğim herşeye değindiğime göre kamu spotumuda yaptığıma göre bir sonraki bölümde görüşürüz Allah'a emanet olunuz 👋🏻❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAĞ ÇİÇEĞİ'M
Ficción GeneralKara gözlerini yavaşça açtı ve benim kahverengi gözlerimi buldu, içimde çatlamış susuz kalmış topraklarım her gözlerime bahşettiği bakışlarda can buluyor, sulanıyordu güzel gözlerini kırpıştırdı, "ez te hez dıkım" dedi. Kürtçe olduğunu anlamıştım...