*Multi Medya da Murat'ım var 😍
Murat'tan devam...
Mert iki saat daha oturup hararetle bir şeyler anlatırken gözlerim kapanmamak için kendini fazla zorluyordu. Kafamı Mert'e bakmaktan bakamadığım karıma çevirdiğimde elini çenesinin altına koymuş uyukladığını gördüm bu manzara nedense gülümsememe sebep oldu Mert'e tekrar döndüğümde gözlerinde gram uyku emaresinin olmadığını anladım 'kalk git' de diyemeyeceğim için anlamasını bekliyordum derince bir nefes alıp gözlerimi art arda bastırarak açıp kapattım ve uykumu savuşturmak istedim elimi Mert'in bacağına koydum anında susup bana sonunda baktığında baygın bakışlarımla baktım ona o da önce bana sonra karşı koltukta uyuyan karıma baktı gülümsedi sonra da kolundaki saate baktı "ee Murat'ım ben kalkayım o zaman siz uyukluyorsunuz" "Allah razı olsun kardeşim" dedim kinayeyle "oğlum ne bileyim ben kalk git desene ben hızımı almışım sen durdursana beni" "ne bileyim ya ayıp olur diye şey edemedim" "duymamış olayım neyse ben gideyim sen de kızı yerine yatır iki büklüm olmuş" deyip sırıttı pişmiş kelle gibi omuzuna vurduğumda elimden kurtulup kalktı kapıya kadar onu geçirdim kapıyı kapatırken halen bana bakıp gülüyordu aptaldı falan ama seviyordum onu ne olursa olsun o adam benim canımdan öteydi salona tekrar döndüğümde yerimde durup Asmin'i izledim bir süre 'gel de aşık olma' dedim kendi kendime güzel yüzü küçük bir kız çocuğu gibi huzurlu huzurlu duruyordu uyurken, önce sehpaların üzerinde duran çay bardaklarını aldım mutfağa geçip bulaşık makinesine koydum yavaşça, içerideki meleğin uyanmasını istemezdim zaten çok yorulmuştu bugün, açıldığını düşündüğüm uykum bir esnemeyle kendini hatırlattığında düşüncelerimden sıyrılıp salona girdim Asmin'e yaklaşıp eğildim kapsama alanına girmemle çiçek kokusu beni esir almıştı, uyurken bile aklımı başımdan alıyordu ellerimi başının ve bacaklarının altından geçirip kucağıma aldım onu kaşlarını çatıp bir şeyler mırıldandı yüzümde oluşan gülümsemeyle biraz inceledim onu sonra salondan çıkıp odasına ilerledim odasını kahverengi ve yeşil tonlarında döşemiştik onunla olduğum sürede en çok yeşili sevdiğini anlamıştım sonra çayı tek şekerle içtiğini, en çok annesini sevdiğini ve özlediğini, utanınca gözlerini kaçırıp yüzünün kızardığını, gözlerinin mutlu olunca cam gibi parladığını ve bana alıştığını anlamıştım bu süreçte lambasını parmaklarımın ucuyla açtım onu çok fazla kıpırdatmadan ve aynı yavaşlıkta yatak örtüsünü kaldırdım o kadar hafifti ki o kucağımdayken bile hafifliği rahat hareket etmeme olanak sağlıyordu onu yatağa bıraktığımda benden tarafa döndü kolumu sıkı sıkı tuttu "beni bırakma Murat" diye mırıldandı gözlerim istemsiz dolarken boşta kalan elimle saçlarını okşadım "bırakmam güzelim seni asla bırakmayacağım" dedim uykusu ağırlaşana kadar bir süre başında bekledim sonra kolumu ellerinin arasından çekip eğildim ve saçlarına dudaklarımı bastırdım bu seferki öpüşüm hafif değildi saçlarının kokusu ciğerlerimi doldurduğunda iç çektim istemeye istemeye odasından çıktım ve kendi odama geldim gözlerim artık isyan bayraklarını çekiyordu onları ovalayarak yatağıma attım kendimi tüm bedenim gevşeyip aynı zamanda sızlamaya başladı uykuya direnmeden kendimi teslim ettim
Sabah kulaklarıma dolan gürültüyle gözlerimi istemeye istemeye açtım tek gözüm açık etrafıma baktım sesin mutfaktan geldiğini anladım bir hışımla kalkıp saçlarımı karıştırdım mutfağa doğru adımlarken Asmin'in sesini duydum sanırım kendi kendine söyleniyordu hafif bir tebessüm oluştu dudaklarımda görüş açıma girdiğinde yere eğilmiş tabak parçaları topluyordu koşar adım yanına ulaşıp onu kucağıma aldım kocaman açılmış gözleriyle bana bakıyordu bu haline kıkırdadım o kadar öpülesi duruyordu ki bu kadın her saniye irademi zorluyor "ne yapıyorsun?" dedi sesindeki tınının komikliğine kahkaha atmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım "ne yapmışım?" dedim anlamazlıktan gelerek "eline tabağın parçası batabilirdi beni çağırman gerekirdi neden toplamaya çalışıyorsun?" dedim sesimdeki kızgınlık belli olurken kaşlarımı çattım "uyarsan yeterdi beni sanki kucağına almana gerek yoktu gibi" dedi suratı şekilden şekile girerken "rahatsız olduysan af edersin ben düşünemedim" dedim ve yere indirdim onu başını yere eğmiş elleriyle oynuyordu çenesinden tutup kara gözlerinin kahverengilerimle buluşmasını sağladım "benim yaptığım herhangi bir şeyden rahatsız olursan sakın çekinme söyle olur mu güzelim?" dedim bakışları anında değişti ve yüzünde garip bir sırıtışla bakmaya başladı bana" Asmin" dedim bana bakıyor ama tepki vermiyordu halen gülümsüyordu gözlerini kırpmadan "canım" dedim efsunlu efsunlu bakışları daha da derinleştiğinde kendimi tutamayarak kahkaha attım gözleri kocaman olurken benden bir iki adım uzaklaştı bense hala haline gülüyordum omuzuma hafifçe vurduğunda yüzünün kıpkırmızı olduğunu gördüm "ne?" dedim kolumu ovuştururken "ya Murat" dedi sesi fısıltıdan ibaretti zor duyuyordum sanırım onu utandırmıştım boğazımı temizleyip arkamda duran tabak parçalarına yöneldim onu daha fazla utandırmak istemedim ben alacağımı almıştım hem, bakışlarının derinliği kalbimin depar atmasına sebep olmuştu derin bir nefes alıp kendime geldim parçaları toplayıp tezgahın üzerindeki çöpe attım o da masanın üzerindeki eksikleri hallediyordu bu kız beni kalpten götürürdü ama ne zaman? (siz yanmışınız oğlum 😅)kahvaltı hazır olduğunda ikimizin de sesi çıkmıyordu onun bu utangaç haline gülmek istiyordum ama onu sinir etmek de istemiyordum kahvaltı da aynı sessizlikte geçip gitti dalmış bir vaziyette çayını yudumlarken ona seslendim "Asmin" "efendim" dedi gözlerini daldığı yerden ayırıp bana baktı yüzümde hafif bir tebessümle "bugün bir şeyler mi yapsak?" "nasıl bir şeyler?" dedi "yani ne bileyim Hakkari de pek alternatif var mı bilmiyorum ama çarşıyı gezeriz yemek yeriz falan istersen tabi" dedim beklentiyle baktım ona yüzü ışıldarken "olur aslında uzun zaman oldu hiç dışarı çıkmadım" dedi yüzüm anında düşerken onu ne kadar ihmal ettiğimi anladım "haklısın evlendiğimizden beri hiç beraber bir şeyler yapmadık" dedim moralim bozulurken ellerimi tutan sıcak ellerle masada dolanan gözlerim onu buldu "o kadar doluydu ki hayatımız fırsat bulamadık hem biz bu yola girerken bilmiyorduk ki birbirimize şey olacağımızı" "ney olacağımızı?" dedim muzip bir tavırla "şey" dedi ellerini elimden çekti ona fırsat vermeden ben tuttum ellerini ve narin ellerini kaba ellerimin arasına hapsettim "aşık" dedim onun diyemediğini derken "aslında ben biliyordum" diye devam ettim kaşlarını çatıp meraklı gözlerle bana baktı "seni gördüğüm ilk an o adamın sofrasına oturduğumuzda içeri gelip bakışlarını herkesten kaçırdığında sonra gözlerimin anlıkta olsa gözlerinle buluştuğu zamanda biliyordum kalbimin bir gün sana divane olacağını" cümlelerim biterken onunda eş zamanda gözlerinden birer damla güzel yüzüne firar etti ellerim titrerken ürkekçe yüzüne dokundum ve gözyaşlarını sildim öpmek isterdim ama bununla idare etmeyi tercih ettim "sözlerimin seni ağlatmasını değil güldürmesini tercih ederim" dedim yüzümde bir gülümseme peydah olurken "seni seviyorum" diye fısıldadı gözlerinden hala yaşlar süzülürken ayağa kalkıp onu da ellerini hiç bırakmadan ayağa kaldırdım ve kendime doğru çektim göğsüme yasladığı başı kalp atışlarımı duysun istedim varlığı zaten heyecanıma heyecan katarken onunla her temasında kalbimin atışları hızlanıyor beni zorluyordu sıkı sıkı sarıldım ona bir daha sarılamayacak gibi sarıldım kokusu burnuma nüfus ederken istemsiz gözlerimi kapattım geri çekildiğimde yüzünü ellerimin arasına alıp şakaklarına ufak bir öpücük kondurdum "buraları ben toplarım sen de hazırlan hemen çıkarız" dedim yüzünde bu aralar sürekli beliren gülümsemesiyle ellerini çırptı bu kadar sevineceğini bilsem önceden teklif ederdim o odasına ilerlerken bende masayı topladım ve odama ilerledim aynada ki aksime baktım yüzümde kocaman aptal bir sırıtış vardı dağılmış saçlarımı el yordamıyla düzeltmeye çalıştım dolaptan siyah bir kot ve aynı renk kazak çıkarttım işimi bitirdiğimde koridora çıkıp vestiyere ilerledim deri ceketimi geniş omuzlarımın üzerine geçirdim boy aynasında kendime baktım valla yakışıklı adamım ha diye geçirdim içimden Asmin görüş alanıma girdiğinde üzerinde koyu yeşil bir elbise vardı saçlarını bukle bukle omuzlarından aşağı bırakmıştı yüzü her zamanki gibi kırmızının en güzel tonuydu gözlerini kırpıştırıp bana bakıyordu boğazımı temizleyip istemeye istemeye bu atmosferi bozdum kalbim kafesinden çıkıp Asmin'e koşacaktı 'sakin ol Murat sakin ol alt tarafı elbise giymiş işte her zaman giyiyor bugün ayrı bir güzel olmuş sadece' kendimi telkin ederken kapıyı açtım ve siyah botlarımı giydim Asmin de ayakkabılarını giydiğinde kapıyı kapattım ve kilitlemesi için müsaade ettim asansöre ilerlerken elini ait olduğu yere yani ellerimin arasına almayı da unutmadım apartmandan dışarı çıktığımızda el ele yürümeye başladık önce bir kaç markete girdik eve alınması gerekenleri hallettik hala yanımda olduğuna inanamıyordum etrafa gülücükler saçarak yürüyen kızdan gözlerimi çekmeden ilerledim 'sen gülünce güller açıyor be kadın' bir mağazanın önünden geçerken kafasını oraya çevirdiğini ve beğeni dolu gözlerle vitrindeki elbiseye baktığını gördüm aklımın bir köşesine ona hediye almayı not ettim karşıdan karşıya geçecekken birkaç arabanın korna seslerinden sonra gelen silah sesleriyle gözlerimle etrafımı taradım elim istemsiz belimdeki silahı kavradı Asmin'in korku dolu gözlerle bana baktığını gördüm elinden çekiştirip siper alabileceğim bir yere geçtim silahımı kabzasından çıkardım onu arkama aldığımda sırtıma sardığı kolları sıkı sıkıya beni tutuyordu "sakin ol güzelim ben yanındayım senin tamam mı?" "ko-r-ku-yorum" dedi titreyen sesiyle korku dolu sesi daha da sinirlenmeme sebep oldu kimdi ki bu itler insanlar çığlık çığlığa etrafa kaçışırken telefonu çıkarıp son aramalarda Mert'i buldum
"alo efendim kardeşim"
"......"
"Murat ne oluyor lan o sesler ne ?"
"Mert yardıma ihtiyacım var saldırıya uğradım destek lazım"
"tamam neredesin geliyorum hemen dişini sık"
"çarşıdayım meydan da elini çabuk tut kalabalıklar"
telefonu kapattığımda ıskalamamaya özen göstererek karşılık veriyordum ardımda hıçkırıklara boğulan kadın panik olmama sebep oluyordu ona bir şey olursa korkusu odaklanmamı zorlaştırıyordu etraftan gelen sesler kulaklarımda uğultudan başka bir şey değildi Asmin'in sesiyle kendime geldim ve bize yaklaşan adamla aynı anda tetiğe bastığımda vücudumda bir sıcaklık hissettim ve Asmin'in çığlıklarını......
*Evet pek saygı değer Dağ Çiçeği' m okuyucuları bir bölümün daha sonuna geldik 😅
*Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?
*Bölüm okunmalarından ve oylamalardan açıkcası memnun değilim oylama dilenecek değilim bu kitabı yazmaya başladığımda da çok büyük beklentiler içerisinde başlamamıştım sadece bir fikirdi ve yerine getirmek istediğim bir şeydi bu kitap ama doğal olarak bir emek sarf ettiğim için karşılığını da görmek istiyorum fakat istediğim sonucu elde ettiğim söylenemez lütfen buna dikkat ederseniz sevinirim beğeniyorsanız bölümü belli etmenizi temenni ederim teşekkürler 😊
*Çok fazla uzatmayayım bölümü beğendiyseniz yıldıza tıklamayı ve bölüm hakkındaki fikirlerinizi belirtmeyi unutmayınız
*Bir sonraki bölümde görüşmek üzere kendinize iyi bakınız Allah'a emanet olun 👋❤️
*Bölüm kelime sayısı:1500
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAĞ ÇİÇEĞİ'M
General FictionKara gözlerini yavaşça açtı ve benim kahverengi gözlerimi buldu, içimde çatlamış susuz kalmış topraklarım her gözlerime bahşettiği bakışlarda can buluyor, sulanıyordu güzel gözlerini kırpıştırdı, "ez te hez dıkım" dedi. Kürtçe olduğunu anlamıştım...