Elindeki çantayı tozlu masaya sertçe bıraktı. Eskimiş kilitlerini açtı ve içinden tahmin ettiğim şey çıkmadı bir sürü kablo vardı ne yani elektrik şoku falan mı yapacak kabloları İrfan abinin şakaklarına takmaya başladığında Alparslan abi kükrüyordu resmen koluna bağlı zincirleri nerdeyse duvardan çıkarmak üzereydi bizde destek olduk ona ne yapmaya çalıştıklarını anlamamıştım ama her neyse çok daha tehlikeliydi gerçi Alparslan abi İrfan abiye ne yapsalar çok tepki gösterirdi onlarınki mezara kadar dostluktu sesimiz bağrışlarımız mağarayı inletiyordu şerefsizler rahatsız olmuşlar ki kulaklarını kapatıyorlardı Alparslan abi daha da gaza geliyordu gözlerim yanımdaki Ahu ablaya kaydı yere çökmüş elleri zincirlerden dolayı yukarıda kalmıştı gözlerini İrfan abiye sabitlemişti "beni unutturacaklar" diye fısıldadı İrfan abiye baktım tekrar hafızasını mı sileceklerdi hayır olamazdı böyle bir şey İrfan abi bizi unutmaz o bizim komutanımız abimiz her şeyimiz bu yaptıkları işkenceler bir hafta daha sürdü sanırım bir hafta günün aydınlanıp karardığını mağaranın ışıyıp kararmasından anlıyorduk o günden beri İrfan abinin beynine işledi şerefsizler yavaş yavaş Ahu abla günden güne eridi gözümüzün önünde bütün timin gücü tükendi mağaraya giren çıkan belirsizdi bu aralar daha çoklardı nöbet tutanların sayısı arttırıldı bu bizim için iyiye işaretti demek ki TSK bizi bulmak üzereydi içeri yüzü gözü örtülü biri girdi mağaranın girişinde duran itlere bir şeyler fısıldadı onlar dışarı çıktı İrfan abiye yaklaştı önce uzun uzun baktı sonra bize döndü kafasındakini çıkardı Deniz'di bu bizim için gelmişti " sizi burdan çıkarmaya geldim ama havanın kararmasını bekliyoruz çok büyük bir operasyon yapılacak" dedi kafasına o paçavrayı giydi ve İrfan abiye bakıp çıktı Ahu ablaya baktım tepkisiz duruyordu Alparslan abi de Osman abi de herkes kimsenin mutlu olmaya bile takati kalmamıştı akşam olduğunda kurşun sesleri duymaya başladık sanırım operasyon başlamıştı ard arda kuvvetli patlamalar oluyordu helikopter sesi duyduk daha sonra kapıdakiler bir anda yere yığıldı içeri bizim aslanlar girdi " jandarma özel harekat " dedi.Hepimizin yüzünde yorgun ve buruk bir gülümseme peydah oldu.Ellerinde bulunan kaskları ve çelik yelekleri üstümüze giydirdiler yanlarında getirdikleri bez sedyeye de İrfan abiyi koydular Ahu abla İrfan abinin yanına gitti bez sedyenin ucundan tutuyordu hepimiz İrfan abi için endişe ettik korktuk canımızdan can koptu ama Ahu abla ayrı parçalandı belki o işkenceleri İrfan abinin vücuduna yaptılar ama Ahu abla sanki kendisine yapılmışçasına hissetti onların arasında şuan buna beyin yoramayacağım bir bağ vardı bir arkadaştan,timden,aileden çok daha fazlası bunları düşünürken helikopterin yanına gelmiştik bile teker teker helikoptere bindik herkesin yüzüne tek tek baktığımda bir kez daha içim gururla doldu hani bize ülkeyi savunuyorlar ama karşılığını da maaşla alıyorlar diyenler var ya onlar gelsede şimdi burda görse bizi para için yapılacak bir şey mi herkesin yüzü kanla boyanmış gibiydi gözlerimiz kanlı ve kapkara gözüken yüzümüzün içinde ışık gibi parlıyordu hepimizin içinden her şeye rağmen eve dönüyoruz dediğine eminim ve bunun verdiği rahatlık vardı üstümüzde hepimizin omuzları çökmüştü artık dik duramayacak kadar yorulmuştuk helikopterin hareketiyle başımı önüme eğdim ve gözlerimi kapattım sarsıntıyla uyandım etrafıma baktığımda üsse geldiğimizi anladım teker teker helikopterden indik bir gözümüz sürekli İrfan abinin üstündeydi karşımızda Ahmet komutan vardı bizi karşılamaya gelmişti sanırım Alparslan abi Ahmet komutana doğru adımladı ve sarıldı güçlü durmaya çalışıyordu fakat onunda güçlü durmaya takati kalmamıştı belli ki Ahmet komutanda Alparslan abiye sıkı sıkı sarıldı "evinize hoşgeldiniz" dedi sesi titriyordu gözü arkada helikopterde boylu boyunca yatan İrfan abiye kaydı hızlı adımlarla helikopterin yanına gitti ve önünde durdu yan tarafındaki askere yüksek bir sesle " sağlık ekibine söyle buraya gelsinler" dedi bize dönüp "sizde araca geçin herkes evine istirahat edin izin işlerinizi ben halledeceğim" dedi tereddütle gidip gitmemek arasında kaldık Osman abi Alparslan abinin omzuna elini koyup "merak etme iyi olacak artık güvende" dedi bizim için gelen araca bindik belki sizler için çok uzun zaman değildi ama bizim için orda olduğumuz zaman asır gibiydi sanki Hakkari sokaklarını ilk defa görüyormuşçasına bakıyordum etrafıma sanki biz yokken değişmiş gibiydi bu şehir halbuki değişen hiçbir şey yoktu karargahın önünde durduğumuzda düşüncelerimden sıyrıldım ve yatakhaneye gittim eve gitmeden yüzümü yıkayıp üstümü değiştirsem iyi olacaktı Asmin beni böyle görürse eminim ki kızın kalbine inerdi nasıldı acaba benden sonra ne yapmıştı özlemiş miydi beni babası ve o sattıkları yaşlı moruk peşine düşmüşler miydi korkmuş muydu ben yokken alışmış mıydı buraya bir günü nasıl geçmişti yüzümde elimde olmadan aptal bir sırıtış olmuşta yanımda bir anda beliriveren Alparslan abiyle yüzümdeki gülümseme düz bir ifadeye büründü bu haldeyken bunları düşünüp sırıtmam salakçaydı ama iyi şeyler düşünmeye yüzümün birazda olsa gülmesine ihtiyacım vardı buna hakkım yoktu belki de İrfan abi hastanedeydi canıyla cebelleşiyordu hepimiz yorgunduk yaralıydık işkence görmüştük aç kalmıştık susuz kalmıştık ama işte iyi şeyler olmasına salak saçma şeyler düşünmeye ihtiyacım vardı kafayı yemek üzereydim yeni asker olmuş birine göre bu yaşananlar çok fazlaydı bana böyle şeylere asla alışılınmazdı ama yine de onlar benden daha tecrübeliydi omzuma dokunan elle irkildim Alparslan abi "çok fazla düşünme kafayı yersin" dedi korku filmlerini aratmayan sesiyle sonrada çıktı gitti odaya baktığımda benden başka kimse kalmamıştı aynaya baktığımda bu karşımda duran adam çok yabancıydı bana göz altlarım çökmüştü yüzümde kesikler morluklar ve çürükler vardı dudağım patlamıştı elmacık kemiklerim aldığı darbeler yüzünden şişmişti zayıflamıştım sanırım ve de çok yorgundum bu yaşananlar ağır gelmişti bünyeme her ihtimale karşı eğitilmiştik ama yinede sahada öyle olmuyormuş bunu anladım karargahtan çıkıp lojmana doğru yürüdüm ağır ağır kaburgalarımdaki ağrı yürümeme dahi izin vermiyordu merdivenleri zar zor çıkmıştım sonunda kapının önüne geldiğimde zili çalacakken elim havada kalmıştı içimi saçma bir heyecan kaplamıştı onu en son evlendiğimiz gün görmüştüm sonra da operasyona çıkmıştık zaten kafamı sağa sola silkeleyip zili çaldım sessizce bekledim biraz sonra "kim o " diye bir ses duydum içimi az önceki heyecanın iki katı bir heyecan sardı saçmalama oğlum Murat kendine gel ve kıza cevap ver "Murat ben" dedim kapının kilitleri sesli bir şekilde koridorda yankılandı kapı açıldığında karşımda Asmin'i görmemle kalbime bir şeyler oldu ona ben yokken birşeyler olmuştu ama güzelde olmuştu beni görünce gözleri kocaman olmuş ağzı açık kalmıştı bir anda içimden gelerek sarıldım ona omuzlarım daha fazla dik duramadı çöküverdi ben uzun zamandır ilk defa nefes aldığımı hissettim benim bir kalbim varmış ve atıyormuş bu sarılmayla anladım kollarımı beline sardım çenemi omzuna yasladım o hiçbir şey yapmadı şaşırmıştı sanırım ben bu sarılmayla bir şey daha anladım kalbimin hizasındaki kalbinde en az benimki kadar hızlı attığını...
*Merhaba herkese uzun bir ara oldu farkındayım ama telafi edilecektir. Bundan sonra çevremdeki okuyucularında(yiğenim sıkı bir takipçim) baskısıyla sık sık bölüm yazmaya karar verdim okuldan fırsat buldukça
*Yeni bölümümüz hakkında ne düşünüyorsunuz? Umarım beğenmişsinizdir
*Bölüm hakkında kitap hakkında fikirlerinizi beyan ederseniz çok mutlu olurum benimde ileriki bölümlerde ona göre dikkat etmem için çok iyi olur
*Bölümü beğendiyseniz oylamayı unutmayın hepinize kucak dolusu sevgiler bir sonraki bölümde görüşmek üzere Allah'a emanet olun
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAĞ ÇİÇEĞİ'M
General FictionKara gözlerini yavaşça açtı ve benim kahverengi gözlerimi buldu, içimde çatlamış susuz kalmış topraklarım her gözlerime bahşettiği bakışlarda can buluyor, sulanıyordu güzel gözlerini kırpıştırdı, "ez te hez dıkım" dedi. Kürtçe olduğunu anlamıştım...