Azra kendisine silah doğrultan Mark'a doğru bir kaç adım attıktan sonra durdu. Ellerini önünde birleştirerek yere bir kaç saniye baktı. Diliyle dudaklarını ıslatıp birbirine sürdükten sonra sigara dumanını üfler gibi dışarı nefesini verirken kafasını olumsuz anlamda iki yana salladı.
Nefret ve öfke dolu bakışlarını önce Sara'ya sonra Mark'ın yoğun mavi gözlerinin yöneltti.
"Mark! -dedi ona doğru bir adım daha atarak- Hilton'ların gözde veliahtı. -eliyle onu işaret ederek- Şu haline bir bak. Beni hayal kırıklığına uğrattın." dediğinde Mark Azra'nın dediklerini umursamıyor kendisini nasıl bulduğunu ve dairesine kadar nasıl çıktığını düşünüyordu.
"Yerimizi nerden buldun?" diye sordu.
"Bunun ne önemi var? Şimdi önümden çekil!" diye Mark'a emir verdikten sonra ona bir adım daha attı.
Azra'nın bu adımıyla Mark Azra'ya doğrulttuğu silahının emniyetini serbest bırakınca Azra olduğu yerde durdu.
"Bana bak Mark! Artık sabrımın sınırındayım. Bir kez daha söylemeyeceğim. Çekil önümden! Yoksa gözümü kırpmadan senide öldürürüm." dediğinde Mark;
"Ya öylemi buna cesaret edebilir misin? Benim kim olduğumu ve şuan kimin plazasında olduğu unuttun sanırım!" dedi.
"Ben senin kim olduğunu çok iyi biliyorumda bence sende bi hatırla kim olduğunu ve şuan burda senin mekanında sana silah doğrultabiliyorsam içerde bir yerlerde sıkıntı var gibi?
"Beni nasıl bulduğunu ve aşağıdaki adamları nasıl atlatıp buraya kadar geldiğini bilmiyorum ama
ben vermediğim sürece benden kimseyi alamassın onu çok iyi biliyorum Azra.""Sara'yı bana vermeyerek ablana yani soyadına ihanet ediyorsun ki bunun cezasını çok iyi biliyorsun!"
"İhanetten bahsedene bak."
"Gövde gösterin bittiyse çekil şurdan."
"Sana benden bir şey alamazsın diyorum Azra."
"Peki öylemi? Benim kaybedecek bir şeyim kalmadı." diyerek Mark'a arkasını döndü. Evin kapısına doğru yürürken;
"İyi çocuktun Mark. Senin için üzgünüm." dediğinde kapıdan içeriye koşarak giren dört tane adamla birlikte Mark'ın ve Sara'nın etrafı tamamen sararlarken, Mark'ın beklemediği bir anda önündeki adam ona hızla iki el ateş etti. Sara Mark'ın vurulmasıyla çığlık atarak elini ağzına götürdü.
Mark yediği kurşunun etkisiyle olduğu yerde sendelerken sadece kendisine ateş eden adama ateş edebilmişti. Sara Mark'ın arkasından tutarak onu yere doğru yatırdığında vurulduğu yere baskı yapmak için hızla etrafına bakınırken birşey görememişti.
Arkasından gelen iki adamın Sara'yı koltuk altından tutarak zorla yerden kaldırmalarıyla olduğu yerde çırpınmaya ve çığlık atmaya başladı. Adamlardan biri ağzını kapatarak kol altından kavrarken diğeri ayaklarından tutarak kapıya doğru götürmeye başladılar. Azra ise asansöre binerek onları bekliyordu. Yanındaki korumaya;
"Git güvenlik kameralarını hallet." diyerek emir verdi.
Sara'yı Azra'nın bulunduğu asansöre getiren diğer iki adama bakarak;
"Sen burada nöbet tut. Kimseyi asansöre bindirme." dedikten sonra diğerine;
"Sende şüphelenen biri birileri var mı diye etrafı, katları gez. Varsa ne yapacağını biliyorsun zaten." dedikten sonra diğer dört adamıyla plazanın en üst katına çıktılar.
***
Mark aniden derin bir nefes alarak gözlerini açtığında soluğu kesilmiş gibi hissetti. Hafifçe doğrularak tişörtünü kaldırdığında can yeleğine isabet etmiş kurşunlara dokundu.
"Hasiktir!" diyerek koltuktan destek alarak ayağa kalktı. Etrafına bakındığında kimseyi görememişti.
Cebindeki telefonu çıkarıp plazadaki adamlarına haber verirken yerden silahını alıp koşar adımlarla kapıdan dışarı çıktı.Asansörün kapısında Azra'nın adamlarından birinin nöbet tuttuğunu görünce adamdan önce davranarak adamın bacaklarına doğru üç el ateş etti. Adam silahına davranacağı sırada;
"Şit. Sakın! Silahı bırak." dediğinde vurulan adam acı ve korku içinde silahını yere bıraktı. Mark;
"Azra kızı nereye götürdü?" diye sorunca korumanın cevap vermeyip susması üzerine bu seferde omzuna sıkarak;
"Bir sonraki kurşunu kafana sıkacağım?" dediğinde yerde can çekişen adam kanlı eliyle dur işareti yaparak;
"Terasss. Terasa çıktılar." dedi.
Mark asansör düğmesine bastığında asansör gelene kadar adamın Azra'ya ve diğer adamlara haber vermemesi için adamın cebinden telefonunu çıkarıp uzağa fırlattı. Daha sonra adamın silahınıda diğer eline aldı. Asansörün kabini açılınca Mark'ın haber verdiği adamları ellerindeki silahlarla görünce asansöre bindi.
Azra'nın komutuyla Sara'yı bırakan adamlar Sara'nın etrafında durarak ellerini önünde birleştirdiler. Azra Sara'ya doğru yürürken Sara içindeki korkuyu bastırmak kendisini yanlız hissetmemek için parmağındaki yüzüğe dokundu. Böylece ölürken Pars'ı yanında hissetmek istedi.
Azra Sara'nın dibinde durarak;
"Mert'i öldürdüğün gibi öleceksin. Şimdi arkandaki mermere çık ve kendini oradan aşağı at. Mert'in hissettiği her acının iki katını hissederek geber." dediğinde Sara parmağındaki yüzüğü sıkarak;
"Asla böyle bir şey yapmayacağım. Mert kendi kendinin sonunu getirdi. Bana tecavüz etmeye kalktı. Ben sadece kendimi korudum."dedi.
"Senden sonra tüm aileni geberteceğim. Bu dünya üzerinde sana dair bir iz bile kalmayacak!" dediğinde Sara Azra'nın bu sözüyle içinde hissettiği korkunun yerini öfke almıştı. Korkusuzca Azra'ya doğru yürüdüğünde dibinde durarak;
"İşte o dediğin bir kez olur. Bu hayatta beni ailemle bir tek Pars tehdit etti. Onunla birlikte akıllandım. Sen değil piyasanızdaki kim gelse aileme dokunamaz." diyerek hızla cebinden çıkardığı bıçağı Azra'nın karnına sapladı. Aynı andada bileğinden tutarak silahı yere düşürmesini sağladı. Azra'yı kendine siper edince adamlar hiç bir şey yapamadılar.
Mark asansörde adamlarına öfkeyle bağırarak;
"Olum siz nerdesiniz lan? Uyuyor musunuz? Daireme kadar çıkıp bana sıktılar. Yanımdaki kadını aldılar!" dediğinde adamların başı;
"Abi Azra hanım. Haberinizin olduğunu söyledi." diyince
"Ben size biri gelirse beni arayın demedim mi?"
"Abi haberi var diyince."
"Gerizekalılar!" dediğinde asansörün kapısı açıldı. Mark ve adamları Azra'nın adamlarına arkadan yaklaşarak silahlarını yere atmalarını söyleyince Sara Azra'yı kendine çevirerek saplandığı bıçağı karnında döndürdü.
"Bir daha kimse beni ailemle tehdit edemeyecek!" diyerek bıçağı çıkardı.
Mark Sara'yı bu vaziyette görünce şaşırdı. Hiç bir şey demeden sadece onu takip etti.
Sara Mark'ın dairesine girince Pars'ı ve Milano'yu salonda gördü. Milano Mark'ın yanına koşarken Demir'de Sara'nın kanlı ellerine bakarak;
"İyi misin?" diyerek sorduğunda Sara kafa sallarken gözlerini ayırmadan pür dikkat Pars'a bakıyordu. Pars elinde tuttuğu resimleri koltuğa koyarken Mark'a doğru yavaş adımlarla ilerledi.
Mark'ın dibinde durduğunda tek eliyle boğazını sıkarken diğer eliyle silahını kafasına dayadı. Kızaran gözlerinden akan yaşla;"Fotoğrafların sende ne işi var?" diye sordu.
〰️
Evet canlar bir bölümün daha sonuna geldik. Yorumları favları unutmayın. Yeni bölümde görüşmek üzere 🫶
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK +18 (Tamamlandı)
Mistério / SuspensePars'ın tanıdığı ve içinde var olduğu, Sara'nın tanımadığı ve içinde yok olduğu bu karanlıkta ikisinin yolları kesiştiğinde, karanlık hiç bu kadar acımasız ve tehlikeli olmamıştı.Sara'nın karanlıkla tanışması büyük bir savaşın başlamasına neden olur...