Öncelikle yaşanan depremden dolayı çok üzgün olduğumu belirtmek isterim. Aynı deprem alanına babam da yardım olarak gitti ve hem oradan hemde televizyondan izlemek çok üzücüydü. Umarım bir an önce enkaz toplanır ve yaralılar iyileşir. Tüm Türkiye'nin başı sağolsun.
Bölüme başlamadan oy ve yorum atmayı unutmayın. Keyifli okumalar>3
***
Kaybetme korkusu.
Yüreğimi yakan ateş her seferinde daha da harlanırken tek hissettiğim şey korkuydu. Korkuyordum. Acar'ı kaybetmekten. Gözlerine artık uzun uzun bakamayacağım, kokusunu artık alamayacağım düşüncesi beni deli ediyordu. Dün onu öylece kanlar içinde görmek değilde kalbinin altından vurulmuş olması beni mahvederken oracıkta bayılmıştım.
Gözlerimi açtığımda serum takılı kolum sızlarken yan koltuğumda oturan Açelya hemen başımda bitti. Yastığı arkama koyup beni geriye yasladığında gözyaşlarım yanağımda kurumuştu. Açelya elini elimin üzerine koyduğunda diğer eliyle saçımı okşadı.
-Açelya. dedim titreyen sesimle. "Ona birşey olursa ben dayanamam."
Yüreğim acıyordu. Öyle bir acıydı ki bu ne olursa olsun geçemez gibi geliyordu. Yaraları kapatmak için yara bandı kullanırız yara bandını kaldırınca da izi çıkar. O iz bize her zaman o yarayı hatırlatır. Yarayı kapatan şey bile bize o acıyı hatırlatır.
-Güzel bebeğim benim, ameliyatta şuan sağ salim çıkacak yorma kendini. dedi Açelya elini yanağıma getirip okşayarak. "Senin miden nasıl oldu bakayım?"
-Fazla bulanmıyor öyle reglim yaklaştı ya zaten birde üşüttüm. dedim elimi karnıma getirerek.
-Yine de çok bulanırsa doktoru çağıralım muayene etsin, yıpratma kendini. dedi Açelya yüzüme bakarak.
Odanın kapısı tıklanıp açıldığında gelen hemşire serumu çıkarıp odadan çıktı. Hemşire dinlenmemi söylemiş kendimi yormamamı söylemişti. Yattığım yerden kalkıp Açelya'nın getirdiği gri tişörtümün altına eşofman giyip üzerime siyah bir hırka attım. Odadan çıkıp hava almak için dışarı çıktığımda bankta yalnız oturan Akın'ın yanına oturdum.
Kızarmış gözleri yere bakarken yüzü gülmüyordu. Sessizdi, yorgundu ve uykusuz görünüyordu. Oturduğum yerde eğilip Akın'ın omzuna elimi koyduğumda sırtını sıvazladım. Başımı omzuna yasladığımda ağlamamak için adeta direniyordum.
-O iyi olacak değil mi? dedim ağlamamak için burnumu çekerek. Akın sessizce bir nefes verip gülümser gibi oldu.
-Uyandığında buradan çıkmak için kavga edeceğine eminim.
Akın'ın dediği şeye tebessüm ettiğimde Akın burnunu çekip kalkmak için yeltendi. Başımı omzundan ayırıp elimi sırtından ayırdığımda ellerimi dizimde birleştirdim.
-Bunu ona yapan kim?
Dediğim şeyle Akın olduğu yerde duraksadığında bir müddet yüzünü bana çevirmedi. Aynı soruyu tekrar sorduğumda Akın yüzünü bana dönüp üzerinden çıkarmadığı kanlı gömlekten elini ayırdı.
-Bu gömleğe bulaşan kanın bedelini ödeyecek birileri elbet var. Sen kafanı dinle uyu yenge.
Akın bana geri söz hakkı tanımadan gözümün önünden kaybolduğunda oturduğum yerden kalkıp ameliyathane kapısının önünde durdum. Acar'ın annesi ve Ayşin abla yan yana oturmuşken Ayşin ablanın daha ne zaman geldiğini bile bilmiyordum. Gözlerim Cansu'yu aradığında onu göremeyip Ayşin abla ve Sultan annenin yanına gittim.
-Güzel kızım iyi misin sen? dedi Sultan anne ayağa kalkıp bana sarılarak. Aynı şekilde bende Sultan anneye sarıldığımda gözyaşlarım yavaştan akmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMÜN NEFESİ
ChickLitBazı şeyler vardır ki, zorunda kalırsınız. En sevmediğiniz insanlara muhtaç olursunuz. Bazen hiç umut etmediğiniz insanlar sizin hayatınızın bir parçası olur. Hep, en sevdikleriniz tarafından parçalanırsınız. Oysa en son çürüyen organ kalp değil mid...