Bölüme başlamadan oy ve yorum atmayı unutmayınn<3
***
Fransa'nın huzur kokan caddelerinde yavaş adımlarım ile yürürken bir anda düşünüyordum. Ne yapacaktım? Ne diyecektim? Acar ile bunu ayrıntılı şekilde konuşmamıştık. Telefonumu kapatmıştım ve şuanlıkta açmayı düşünmüyordum. Acar ile ayrıntılı bir şekilde konuşup baba tarafındaki kuzenimi arayıp anlatacaktım. Herkese anlatmaya kalsaydım yetişemeyi bırak uyumaya vaktim bile kalmazdı. Acar caddenin ilerisindeki şık görünümlü bir markete girdiğinde peşinden bende girip girişteki zengin görünümlü market arabasını alıp Acar'ın arkasından ilerledim. Küçükken market arabalarının içine binmeyi çok severdim. Bana hep eğlenceli ve zevkli gelirdi. Acar marketin içerisinde ilerlediğinde bana doğru döndü.-İstediğini al. Ne var yok bilirsin. Dediğim gibi bir kaç süre daha buradayız. dedi Acar tekrar önüne dönerek. Acar'ın dediği şey ile arabayı yemek ürünlerinin olduğu yere doğru sürdüm. Utanma duygusu olmayacaktı. Sonuçta bu oyunu ikimizde kabullenmiştik. Evde hiç bir şey yoktu ve şuan burada utangaçlık yapıp bir şey almazsam bir kaç gün evde durmaz tekrar markete gelirdik. Ve bu bizim için sorun oluştururdu sonuçta buraya her gün markete gelmek için değil işlerimizi halletmek için gelmiştik. Arabayı hemen kızartılıp pişirilmesi kolay olan bir kaç hazır şey ve ihtiyacım olan kişisel bir kaç şey ile doldurduğumda abur cubur reyonuna girdim. Elime aldığım bir kaç çikolatayı ve kuruyemiş tarzı şeyide arabaya attıktan sonra bir kaç malzeme daha alıp arabayı Acar'ın yanına doğru hızlıca sürdüm. Şuan şu araba burada düşse hayatımdaki en kötü anı yaşayabilirdim. Ağzına kadar dolmuş market arabasıyla Acar'ın yanında durduğumda Acar benimle beraber kasaya geldi.
-Bonjour bienvenue. dedi kasiyer kadın gülümseyerek. Aynı şekilde bende cevap verdiğimde Acar bir kaç süre şaşırdı. Ne sandın Acar efendi bu kız kaç sene dil okuyup kurslar gördü.
(*Merhaba, hoşgeldiniz.*)Kasiyer kadın tutan fiyatı söylediğinde Acar aldığımız şeyleri ödeyip yanıma geldi. Poşetleri de alıp dışarı çıktığımızda kapıda bekleyen takım elbiseli adamlar elimdeki poşetleri alıp önden ilerlediler. Bir kaç dakika yürüdükten sonra Acar kapıyı açtığında takım elbiseli adamlar poşetleri kapının girişine bırakıp yanımızdan ayrıldılar. Botlarımı çıkarıp içeriye geçtiğimde poşetleri mutfağa koyup üzerime rahat bir şeyler giymek için odaya geçtim. Kırmızı sweatshirt ve kareli pijamamı üzerime geçirdiğimde çantamda kapalı duran telefonumu da alıp salona geçtim. İlk olarak Açelya'ya haber verip sonrasında kuzenimi arayacaktım.
-Ben şimdi bizimkileri arayıp durumu belirtmek istiyorum Acar. Daha fazla beklemeye gerek yok bence. Ne diyeyim? dedim merakla Acar'a bakarak.
-De işte bir şeyler. dedi Acar rahatlıkla. Ne bu rahatlık koçum? Gözlerimi devirip telefonumun şifresini girdiğimde üst üste gelen bildirimler ile gözümü kapadım. Beni bu kadar sevdiğinizi bilmiyordum canım akrabalarım?? Gelen aramalara göz gezdirdiğimde beni hiç düşünmeyen teyzem bile beni aramıştı. Yanındaki kişiye iyi bak Alvina. Adam para saçıyor, tabi arayacak. Tüm aramaları geçip Açelya'nın numarasını tuşladım. Telefon bir dakikaya kalmaz hemen açıldığında Açelya'nın meraklı sesi kulağımı doldurdu.
-Kızım o haberler ne öyle. Vardınız mı Fransa'ya. dedi Açelya heyecanla.
-Sakin sakin. Vardık şuan evdeyiz. Haberlerde işte göründüğü gibi, rezil. dedim. Açelya ile telefon konuşmamız bir kaç dakika sürdüğünde telefonu kapatıp kuzenimi arayacağım sıra telefona teyzemin çağrısı düştü. Sen şimdi görürsün şıllık şey.
-Ne oldu teyze. Sen beni arar mıydın? dedim imayla. Aptal Zeliha karısı.
-Niye öyle diyorsun kızım. Sen de hiç aramıyorsun darılıyorum ama. dedi Zeliha üzülmüş gibi ses çıkararak. Ne kadar da üzülmüştür.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMÜN NEFESİ
Romanzi rosa / ChickLitBazı şeyler vardır ki, zorunda kalırsınız. En sevmediğiniz insanlara muhtaç olursunuz. Bazen hiç umut etmediğiniz insanlar sizin hayatınızın bir parçası olur. Hep, en sevdikleriniz tarafından parçalanırsınız. Oysa en son çürüyen organ kalp değil mid...