4

749 48 3
                                    


*

🌙
Taehyung'dan;


Bütün gece onu izledim.

Bütün gece arkasından yürüdüm, o nereye gittiyse onunla gittim. O ne yaptıysa onunla birlikte bende yaptım, onun canı yandıysa benim iki misli canım yandı, o orada ağladıysa ben burada ağladım, ama o görmedi.

Kendi bedenini sarıp sarmalamıştı, üşüyordu. Ama yanına gidip ona sarılamıyordum, onu soğuktan koruyamıyordum. Ona sarılan ben olmalıydım, belinde kendi kolları yerine benim kollarım olmalıydı.

Aklıma gelen anılarımızla yüzümde minik bir tebessüm belirdi gizlenmiş onu uzaktan izlerken.

Acının tatlı tebessümü.

"Taetae.. baksana bana.." demişti karşımda zıplayarak, deniz kenarında en çok sevdiğimiz yerlerden birindeydik. "Bak, bak izle beni şimdi." O kadar heyecanlı ve neşeliydi ki gidip her yerinden minik minik öpesim geliyordu. Onu alıp saklayasım geliyordu öyle görünce, bebeğimdi o benim, onun bu neşesini biri görürse ondan almak ister diye herkesten saklamak istiyordum onu. Kimse onu görmesin, neşesini elinden almasın istiyordum. Onunla ilk tanıştığımda tüm neşesi çekilmişti çünkü, onun o hallerini hatırladıkça canım yanıyordu ve bir daha kimse onu o hale getiremesin istiyordum, bir daha asla üzülmesin, bir daha asla canı yanmasın istiyordum. 

Nereden bilebilirdim onun canını en çok benim yakacağımı..

"Bak şimdi iyi izle beni.." diyerek denize doğru koşmaya başlamıştı, oturduğum yerden ona bakarak ne yapacağını merakla izliyordum. Koştu, koştu ve sonunda dizlerine kadar denize girip zıplamaya başladı, aynı anda da bana el sallıyordu. Gülümseyip el salladım ona. Üzerinde kıyafetleri vardı ama umurunda değildi. Zıplamıştı ve bir anda tüm bedenini suya sokmuştu, gülümseyerek onu izliyordum ama girdiği sudan çıkmayınca, sadece denizin hırçın dalgasını görünce kalbim yerinden çıkacakmış gibi korkuyla çarpmaya başlamıştı. Tüm bedenini denize sokup gözden kaybolmuştu, görebildiğim tek şey hırçın dalgalardı. Yerimden kalktığım gibi son sürat hızla koşup onu aramak için suya soktum tüm bedenimi, korku bütün vücudumda dolaşıyordu. "Jungkook!" Sesimi çıkarabildiğim kadar yüksek tutmuştum ve avazım çıktığı kadar bağırmıştım. Etrafımda dönüp koskoca denizde küçücük bebeğimi aramaya başlamıştım, gözlerim dolmaya, korku tüm vücudumu baştan ayağa ele geçirmeye başlamıştı. "Buradayım." diyerek aniden kendini suyun yüzeyine çıkarmıştı ve çocuk gibi kahkahalar atmaya başlamıştı. Ne kadar korktuğumu anlamamıştı, ona bir şey olacak diye ne kadar endişelendiğimi anlamamıştı. Yüzerek gidip onu tuttuğum gibi sarıldım ve içime sokmak ister gibi sıkıca kavradım bedenini. "Taetae.." dedi kulağımın arkasından. "Seni çok ama çok seviyorum." diyerek yüzümü kavradığı gibi dudaklarıma yapışmıştı. Denizin dalgasına, tuzlu suyuna aldırmadan öpücüğüne karşılık verdim, kaybettim sandım daha çok öptüm. Korktuğum için daha çok öptüm. "Beni çok korkuttun." denizin dibindeki taşlar ayaklarıma batıyordu ama belime sarılı olan bacaklarını indirmesini istemediğim için sesimi çıkarmadan bu anın tadını çıkarmaya çalışıyordum. Kolları boynumda, bacakları belimde sarılı duruyordu düşmekten korkar gibi. Korkmasına gerek yoktu ki, onu hiç bırakmayacağımı, hiç bir zaman düşmesine izin vermeyeceğimi biliyordu çünkü.

Yapamadım.

Dolan gözlerimde içinde kaybolduğum anıdan sıyırdım kendimi. Bakışlarımı gecenin karanlığında deniz kenarında tek başına oturan minik bebeğime çevirdim.

O kadar çok yanına gitmek istiyordum ki, gidip ona sarılmak istiyordum. Kokusunu içime çekmek, elini tutup bir daha hiç bırakmamak istiyordum.

Ağlamamak için sıktığım dişlerim canımı acıttı, derin bir nefes alarak kafamı gökyüzüne çevirdim. Işıl ışıl parlayan yıldızları görmek benim için bardağı taşıran son damlaydı.

MY STARLİGHT | TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin