19

377 26 6
                                    




*

⭐️
Jungkook'tan;


'Merhaba ukala Jeon, seninle konuşmak istediğim mühim şeyler var. Attığım konuma gelmeni istiyorum, eğer yarın burada olmazsan olacaklardan bahsetmek istemiyorum :)"

'📍 Konum'

Elimdeki telefona kilitledim bakışlarımı, numara vardı ekranda, mesaj gelen numara kayıtlı değildi telefonumda ama biliyordum kimden geldiğini, bana ukala diyen bir tek o vardı çünkü. Taehyung'umun babası.

Ne istiyordu bu adam benden, neden sürekli karşıma çıkıyordu son iki gündür oğluyla birlikte olmamı istemediğini üstüne basa basa, bana bağıra bağıra söylemişti ama hâlâ daha peşimdeydi, derdi neydi bu adamın? Bu olayların, yaşananların tesadüf olmadığını hissediyordum, Taehyung'un benden ayrılmasının sebebi bu adamdı. Lanet olasıca herif.

Bir şeyler dönüyordu. Kötü bir şeyler.

Öğrenmek istedim neler olduğunu, telefonuma mesaj atılan numarayı biraz tereddüt ederek de olsa aradım, aramayı başardım. Birkaç çalış sonra telefonun diğer ucundan ses geldi ama telefon çalarken yaşadığım gerginlik ve kalp atışlarımdaki iğrenç artış sinirimi bozmuştu.

"Ah!" Dedi önce neşe dolu bir ses, Taehyung'un babasıydı tahmin ettiğim gibi. "Jungkook bey beni arıyormuş, ne bu cesaret?" Ondan korkmamı mı istiyordu bu adam? Onu aramak neden cesaret gerektiren bir şey olmak zorundaydı ki?

"Bana mesaj gönderdiniz az önce.." dedim kulağımdaki telefonu sabit tutmaya çalışarak. Gerginlikten ellerim tutmuyordu resmen, tamam onu aramak ya da onun karşısına çıkmak cesaret isteyen bir şeydi belki ama adamın bunu kendi ağzıyla söylemesi sinir etmişti beni. Ondan korkuyordum evet, onunla konuşurken kalbim ağzımda atıyordu evet ama.. bu bence olmaması gereken bir şeydi. O da normal bir insandı sonuçta, ne kadar insan demeye bin şahit istese de.. o resmen yaşayan bir şeytandı, o bir canavardı benim gözümde.

"Evet, gönderdim ve yazdıklarımda ciddiyim Jungkoon." Dedi, adımı bile düzgün söyleyemiyordu ki bu adam. "Jungkook." Dedim sert bir üslupla, madem o sert ve dalga geçer gibi konuşuyordu benimle bende ona göre karşılık verirdim.

"Her neyse, sen beni dinlemiyorsun ki.." derin bir iç çekiş doldu kulağıma, belli ki onu sinir etmiştim. "Ben ciddiyim, eğer yarın attığım konumda olmazsan olacaklardan ben sorumlu değilim."

"Neden orada olmam gerekiyor? Ne konuşacağız ki biz sizinle?" Gerçekten, derdi neydi bu adamın ne konuşabilirdik ki.. dediği olmuştu, oğluyla ayrılmıştım.. hiç istemesem de kalbimi paramparça ederek ondan ayrılmamı sağlamıştı. Kesin bu işte babasının parmağı vardı, ben Taehyung'un bana söylediği hiçbir şeye inanmıyordum ki..

"Ne konuşacağız biliyor musun Jungkoon?" Dedi, görmemesini fırsat bilerek göz devirdim, adımı bile bile yanlış söylüyordu. "Oğlumun senden neden bir türlü uzak duramadığını konuşacağız mesela, sende bu kadar ne bulduğunu konuşacağız, seni niye sevdiğini falan konuşacağız, ha bir de.." dedi, kulağıma dolan sesi içimi irite ediyordu, tiksinti doluyordu içim. "Taehyung'un seni öldürmesini söylediğim meseleyi biraz konuşalım diyorum."

Beynim durdu bir anda. Ne dediğini algılayamadım, yanlış duyduğumu düşündüm, beynimin bana oynadığı oyunlar sonucu zihnim farklı şekilde algıladı sandım.

Ama duyduğum şey doğruydu ve duyduğum şey gerçekti.

"Ne.. ne diyorsunuz siz?" Dedim kekeleyerek, telefonun elimden düşeceğini sandım. "Aptal oğlumla bir anlaşma yaptım, ha belki sen bilmiyorsundur sana ne dedi bilmiyorum.." ne diyordu bu adam böyle.. neler söylüyordu?

"Ona senden ayrılmasını söyledim, evet hah.." saçma sapan bir kahkaha attı telefonun diğer ucundan, "ben ayırdım sizi, normalde sence benim salak oğlum seni bırakır mıydı? Senden ayrılmazsa seni öldüreceğimi söyledim ona.. Benim şirketim onun olacak ve ben canım oğlumun senin gibi erkekle birlikte olmasını, benim adımı lekelemesini istemiyorum. Benim gibi birinin oğlu olan Taehyung ibneymiş dedirtmem kimseye duydun mu?" Bir şeyler söylüyor, kendi kendine sinirlenip kendi kendine bağırıyordu ama umurumda değildi onun davranışları ben duyduklarımla boğuluyordum olduğum yerde. Duyduklarım zihnimde büyüyor, büyüdükçe beynim zonkluyordu adeta. Neler oluyordu böyle, neler diyordu bu adam?

"İki gün ya, bak iki gün oldu senden ayrılalı çok uzun bir zaman değil değil mi? Benim canım geri zekalı oğlum iki gündür senin peşinde, kuyruk gibi sen nereye gidersen senin arkandan geliyor, ayrılacaksın dedim hayır tamam ayrıldım diyor ama yine peşinde, yine arkanda. Bir de aptal, Namjoon'u göndermiş evime.." yine iğrenç kahkahası doldu kulağıma, bayılacağımı sandım yine duyduklarım çok ağır gelmişti çünkü bünyeme. Bu kadar şeyi, bu şekilde duymayı beklemiyordum.

"Anlamayacağımı düşünmüş, Namjoon'unda icabına bakacağım o beklesin.. ama önce sen küçük bey, yarın attığım konumda olmazsan Taehyung'un ağzını burnunu dağıttığım gibi yeniden yaparım, bu defa bak seni de tehdit ediyorum oğlum falan dinlemem onu vururum, onunla işim bittiğinde seni de arkasından yollarım." Telefon elimden kayıp zeminle buluştu, yerde taklalar attığını sesiyle anladım, dönüp bakamadım. Bakışlarım tam karşımdaki duvarda sabitli öylece bekledim. Düşünme yetimi kaybettim, duyduklarım yankılandı beynimde.

Yaşadıklarımız, iki gündür yaşamak zorunda bırakıldığımız bu iğrenç şeyler lanet olasıca bir herif yüzündendi öyle mi? Hem de bu herif benim aşık olduğum, uğruna ölmeyi göze alacağım, canımdan çok sevdiğim, biricik sevgilimin babasıydı. Bir baba, nasıl bu kadar acımasız olabilirdi? Bir baba, nasıl böyle şeyler söyleyip böyle davranabilirdi aklım almıyordu.

Taehyung'un bana söylediği her şey bir yalandı, benden babası yüzünden ayrılmış, beni öldüreceğini düşündüğü için beni terk etmişti. Kalbinden öpmek istedim, yanına gidip onu sımsıkı kucaklamak istedim, kokusunu çok özledim ben sevgilimin. Ben sevgilimi çok özledim. Gidip yanına ona sarılmak çok istedim.

Namjoon dedi bir de, Namjoon'u tanıyor muydu Taehyung? Tabi ki tanıyordu, hastanede yanımda olan oydu çünkü Taehyung göndermişti onu yanıma, benim biricik sevgilim, beni hiç yalnız bırakmamıştı. Yalnız olduğumu düşündüğüm anlarda bile yanımdaydı.

Ne düşüneceğimi gerçekten bilmiyordum, duyduklarımı sindirmeye çalıştıkça diğer duyduklarım ekleniyordu üstüne ve beynim patlayacak gibi oluyordu. Ben böyle şeyler için fazla hassastım. Ben böyle şeyleri kaldırabilecek bir bünyeye sahip değildim ki.

Yere düşen telefondan sesler geldi ama dönüp bakmadım bile, kendi kendine kapanırdı ne de olsa, o telefonu elime alıp bir daha o adamın sesini duymak istemedim. Ne yapacaktım şimdi ben? Taehyung'u beni öldürmekle beni de Taehyung'u öldürmekle tehdit ediyordu. Bu adam gerçek bir psikopattı belli ki.

Bir babanın çocuğunu öldürmekle tehdit etmesi ne kadar normaldi? Ya da bunu bu kadar rahat dile getirmesi?

Ne kadar süre öyle oturdum bilmiyordum ama dakikalarca belki de saatlerce öyle oturup duyduklarımı düşündüm, hiçbir şey yapamadım. Hiçbir mantıklı açıklama bulamadım bu yaşananlara.

Yarın dediği konuma gidecektim, yarın beni nelerin beklediğini bilmiyordum ama gidecektim oraya.

Bakışlarımı hâlâ daha duvarda sabit tutmaya devam ediyordum ki kapının alacaklı gibi çalınmasıyla oturduğum yerden sıçrayarak kalktım. 

"Merhaba küçük bey, keyifler nasıl bakalım?" Önden giren iki koruma aniden kollarımdan kavradığı gibi olduğum yere diz üstü oturttu beni, karşıma dikilen adamı görünce bile tüylerim diken diken olmuştu. Korku tüm bedenimi ele geçirmişti, Taehyung'un babası önümde dikilmiş gözlerini bana dikmişti.

"Telefonu yüzüme kapattığın için çok sinirlendim, ben o kadar önemsiz bir insan mıyım ha? Sen kim olduğunu sanıyorsun?" Karnıma yediğim tekmeyle iki büklüm olup karşısında kendimi cenin pozisyonuna sokmak istedim ama korumalar kollarımdan tutarak buna engel oldu, vurduğu yer öyle bir sızladı ki bir an için iç kanama geçirdiğimi düşündüm. "Ben gerçekten çok sinirlendim Jungkoon!" Dedi eğilip yüzümü kaldırıp ona bakmamı sağlayarak.

"Jungkook! Adım Jungkook benim." Dedim zorla konuşarak, karnımın acısından dolayı sesim zar zor çıkmıştı.

"Hâlâ Jungkook diyor, götürün şunu gözümün önünden. Bitsin şu iş artık!"

MY STARLİGHT | TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin