6

587 37 5
                                    




*

⭐️
Jungkook'tan;


Taehyung'un babasını gördüğümde yüzümdeki umutlu bakışların yansıması olan gülüşüm soldu, yerini korkuya bıraktı.

O adamın burada, bizim evimizde ne işi olabilirdi ki? Taehyung'la birlikte olduğumu, onunla 5 yıldır sevgili olduğumuzu biliyordu ama bir kez olsun yanımıza gelme zahmetinde bulunmamıştı. Bir kez olsun evimizin kapısını çalmamıştı. Yanımıza gelmek şöyle dursun, bir kez bile bizimle bir araya gelip konuşmamıştı bile. Bizi onaylamadığını biliyordum, birlikte olmamızı istemiyordu. Ama nedenini hiçbir zaman öğrenememiştim, Taehyung söylememişti bana hiçbir zaman. Zaten kendisi de babasıyla görüşmüyordu ki nereden bilebilirdi nedenini?

Acaba Taehyung'a mı bir şey olmuştu? Yoksa onun benimle konuştuktan sonra başına bir şey mi gelmişti?

"Taehyung'a bir şey mi oldu?" diye sordum titreyen sesimle, korku dolu bakışlarım önce Taehyung'un babasına ardından arkasında bekleyen korumasına kaymıştı. Sorduğum soruyla beni son derece rahatsız eden bir kahkaha attı, boş salonda yankılandı o kahkahası. "Ben de aynı soruyu sana soracaktım." Aniden yüzündeki kötü gülümsemeyi silip yerini son derece ciddi bakışlarına bıraktı. Bir anda nasıl bu kadar hızlı duygu değişimi yaşayabiliyordu bu adam?

"Anlamadım?" Kapının girişinde duruyordum içeriye ilk adım attığımdan beri, salonda beni bekleyen adamları gördüğümde içimdeki minicik umut kırıntısı tuzla buz olup uçup gitmişti. Şaşkınlıkla onları gördüğüm andan beri bir adım kımıldamadan yerimde sabit kaldım.

"Taehyung gelmedi yanıma?" söylediği aslında bir soruydu, bir cümle değil. "Normalde bugün gelecekti ama gelmedi, başına bir şey gelip gelmediğini kendim kontrol etmek istedim." Konuşurken bakışları sürekli olarak etrafta dolanıyor, evin içini baştan aşağıya gözden geçiriyordu. Cümlesini bitirdiğinde bakışlarını etrafta dolaştırmayı kesip benim üzerimde sabitledi.

"Ben.." diyebildim fısıldarcasına, nasıl söyleyebileceğimi, nasıl bunu sözlü olarak dile getireceğimi bilmiyordum. "bilmiyorum o nerede.." gözlerimin dolduğunu görmesinler diye bakışlarımı yere sabitledim, gerçi gecenin karanlığında göremezlerdi ama ben yine de başımı önüme eğdim. "Biz.. ayrıldık." sesim o kadar güçsüz çıkmıştı ki bunu söylerken, bu sesin benden çıktığına inanamadım.

Yine o tüyler ürperten kahkahası doldu kulaklarıma, çok mu mutlu etmişti bu durum onu? bu kadar çok mu istemişti ayrılmamızı?

"Güzel.." dedi sadece, sinirle kafamı kaldırdığımda bedenini çevirmeden sadece kafasını sağına döndürerek arkasındaki korumasına baktığını gördüm. "Namjoon," dedi sertçe, "Burada işimiz kalmadı değil mi?" adının Namjoon olduğunu öğrendiğim koruma "Kalmadı efendim." diyerek onu onayladı.

İğrenç gülümsemesi yüzünde sabit kalmış, duyduğu şeyle son derece tatmin olmuş bir şekilde yanımdan geçmek için hareketlenmişti. O yanımdan omzuma vurup geçmiş, arkasından yürüyen koruması bakışlarını benim üzerimde sabitlemişti birkaç saniye. Ona baktığımda yüzündeki ifade içimdeki acıyı körüklemişti çünkü bana acıyarak bakıyordu. O kadar mı acınası gözüküyordum onların gözlerinde? Yanımdan geçerken bana gülümsediğini gördüm, ya da karanlıkta tam seçemediğim için öyle olduğunu düşündüm, bilmiyordum.

"Bir dakika!" diye bağırdım aniden, elini kapının kulpuna koymuş tam açmak üzereydi ki benim sesimle durdu ikisi de. "Ayrılmamız sizi neden bu kadar mutlu etti?"

Kalbim korkudan öyle hızlı atıyordu ki, bende ki bu cesaretin bu deli cesaretinin nereden geldiğini bilmiyordum ama onun tavırları beni sinirlendirmişti, kendime hakim olamadım.

"Pardon?" elini kapıdan çekmeden bedenini bana çevirdi, Namjoon kafasını önüne eğerek sağa sola salladı, yaptığım ani çıkışı yapmamam gerektiğini hissettirmişti bana. Bu çıkışın sonuçlarının kötü olacağını hissettirmişti.

"Sizi diyorum.." derin titrek bir nefes aldım, "neden bu kadar mutlu etti bizim ayrılmamız?"

"Ne diyor bu Namjoon?" dedi beni takmayarak, korumasıyla konuşuyordu.

"Bilmiyorum efendim, şokta sanırım biz gidelim, buyurun." Namjoon dış kapıyı açıp 'efendi'sinin geçmesi için araladı ama Taehyung'un babası dışarı çıkmak yerine bana yaklaşmayı seçti.

Kalbimin vücudumun her yerinde aynı ritimde attığını hissetim.

"Bir daha sor bakalım şu soruyu.." Yaklaşıp burnumun dibine kadar girdi, korkuyordum ama korktuğumu belli etmemeye çalışıyordum. "İki kez sordum, anlamanız için yeterli bence." dedim gözlerimi gözlerinden ayırmadan. Bakışlarındaki nefreti, kızgınlığı çok net bir biçimde görmüştüm, söylediğim şeyle resmen gözlerinden alevler çıkmıştı, gecenin karanlığına rağmen çok net görülüyordu.

"Ukalasında sen.." dedi hoşuna gitmiş gibi, ama gitmemişti. Alnıma işaret parmağını vurup bir adım gerilememe neden oldu. "Benim oğlum nasıl senin gibi bir çömezi sevmiş olabilir ki, şu haline bak bir tek ukala değil, çirkinsin de.."

Ama Taehyung bana hep güzelim derdi.

"Ukala değilim ben sadece bir soru sordum.." dedim, hala daha sorduğum sorunun cevabını vermemişti.

"Evet çok mutluyum ayrıldığınız için, evet çok mutlu etti beni ayrılığınız.." dedi, kollarını iki yanına açıp bağıra bağıra konuşuyordu. "Çünkü benim oğlum senin gibilere değil, çok daha iyilerine layık. Benim oğlum erkeklerle değil, yanına yakışacak çok güzel kadınlarla birlikte olmayı hak ediyor.." Son kelimelerini üstüne basa basa suratıma daha çok bağırarak söylemişti.

"Sizin oğlunuz.." dedim, ama devam edemedim.. O beni sevmediğini söylemişken ben şimdi nasıl beni seviyor diyebilirdim ki..

"Nasıl bir babasınız siz.." dedim kurmak istediğim cümleden ayrı, başka bir cümle kurarak. "Bir baba oğlunun ilişkisi bittiği için mutlu olur mu hiç, bir baba oğlu için böyle şeyler düşünür mü? Üstelik oğlunuz kadınlardan bile hoşlanmıyorken?"

"Ne dediğinin farkında mısın sen velet?" bir anda yakalarıma yapışıp geri geri gitmeme neden oldu, yakalarımdan tutmasa yeri boylardım. "Benim oğlum bir kadınla evelenecek.." daha çok tutundu yakalarıma, sinirle suratıma suratıma bağırıyor hıncını çıkarmaya çalışıyordu. "Benim oğlum senin gibi ibne değil.." Son cümlesiyle arkamdaki duvara sertçe itildim. Sırtım sertçe duvara çarptığı için canım çok fazla yanmıştı, canımın acısıyla kıvranarak yere düştüm ve üstten bana bakan adama çevirdim kafamı yüzümdeki acıdan dolayı buruşmuş ifadeyle.

"Efendim, hadi buradan gidelim." Elini kaldırıp bana vurmak için hamlede bulunacaktı ama Namjoon arkadan seslenip kolunu tuttuğunda kendini toparlayıp kolunu indirmek zorunda kalmıştı. Kulağına duyamadığım bir şeyler fısıldadı ve adamın birazda olsa sakinleşmesini sağladı.

"İşim bitmedi seninle." Ceketinin kenarlarını çekiştirip üzerini düzeltti ve hızla yürüyerek evden çıktı.

Namjoon arkasından gitmek yerine bana döndü, "Kalk, hadi." Elini uzatıp yerden kalkmam için yardım etmek istemişti, elini tutup tutmamak konusunda kararsız kaldım ama duvara çok sert çarptığım için yanan canımdan dolayı kendim kalkmakta zorlanacağım için yardımını kabul ettim. O iyi birine benziyordu, neden o iğrenç adamla birlikte çalışıyordu ki.

"Teşekkür ederim.." diye fısıldadım elinden tutup beni kaldırmasına izin verirken.

"Rica ederim." dedi benim gibi fısıldayarak, "Bir daha onunla karşılaştığında böyle şeyler söyleme, bugün iyi gününde bir daha böyle şeyler söylersen engel olamam lütfen kendine zarar verecek sözler söylemekten kaçın, sana yardım edemem yoksa.." Bir abi edasıyla söyledikleri, bana yardım etmek için onu engellemeye çalışması.. O gerçekten neden bu iğrenç adamla çalışıyordu ki..

"Namjoon!" Gür sesiyle korumasına seslenen iğrenç adamın sesi yankılandı etrafta.

"Şimdi gitmeliyim, dediklerimi unutma Jungkook duydun mu?" Omzuma yavaşça ve güven verircesine vurduğunda ona gülümsedim. Neden bilmiyorum ama onun samimiyetine inanmıştım. Ona güvenmiştim.

"Teşekkür ederim." diyebildim bir tek ama beni duymamıştı, evden çıkıp efendisine gitmişti.

MY STARLİGHT | TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin