*⭐️
Jungkook'tan;"Kookie!" diye bağırdı Taehyung. "Gel buraya, kaçma benden." ben ondan kaçıyordum, Taehyung arkamdan beni kovalıyordu. Birlikte duşa girmek istemişti ama ben istememiştim, aslında istiyordum sadece onunla uğraşmak ve onu sinir etmek istemişti canım.
"Ya Taetae, istemiyorum." dedim koltuğun arkasına geçip Taehyung'u karşıma alarak, "Zorlama beni, git yıkan işte." dil çıkardım ona ve bundan sonra olacakları merakla beklemeye başladım. Onu sinirlendirmeyi çok seviyordum. "Oyun oynamayı çok seviyorsun değil mi?" dedi yalandan kızgın bir tonla, gözlerini kısmış koltuğun diğer tarafından bana bakıyordu.
"Evet.. çok seviyorum," dedim şirince gülümseyerek, "seni de çok seviyorum."
"Bende seni çok seviyorum, hadi gel duşa girelim." diyerek elini uzattı bana. "Gel-mi-yo-rum." dedim heceleye heceleye.
"Peki, öyle olsun." dedi ve arkasını dönüp banyoya yöneldi, bir an yüzüm düşmüştü, bu kadar çabuk pes edeceğini düşünmemiştim çünkü, üzülmüştüm.
"Bunu sen istedin Jeon Jungkook!" diyerek bir anda döndü ve üzerime doğru koşmaya başladı, bir anda neye uğradığımı şaşırdığım için yerimden kıpırdayamadım ama üzerime doğru koşmaya başlayınca kaçmak için hareketlendim. Geç davrandığım için yolun yarısında beni yakalamıştı, belimden kavradığı gibi tuttu ve omzuna atarak beni banyoya taşımaya başladı.
"Tae.." dedim nefesim kesilmişti bir anda, "Ya, ne yapıyorsun.. çuval mıyım ben?" Konuştuğum an popoma yediğim şaplakla susmak zorunda kaldım.
"Sus bakayım sen!" dedi, kocaman olmuş gözlerimle etrafıma bakıyordum ama sırtında taşıdığı için Taehyung beni göremiyordu.
Banyoya girdiğimizde küvetin içine kıyafetlerimle oturttu beni, "Bak şimdi, bu beni dinlememenin ve benden kaçmanın cezası." dedi ve üzerimde kıyafetlerim varken suyu açıp sırılsıklam olmamı sağladı. Bir de beyefendi kollarını birleştirmiş keyifle beni izliyordu.
"Ya Taehyung! deli misin sen?" diye bağırdım sulardan kendimi korumaya çalışırken. Hem gülüyordum hem de alttan alttan ona bakıyordum. "Deliyim güzelim, sana deliyim." dedi ve kendi de kıyafetleriyle birlikte küvetin içine, yanıma geldi. Karşıma oturup beni dizlerimden çekerek kucağına oturmamı sağladı. "Manyaksın sen." dedim kucağında, dudaklarının üzerine fısıldayarak. "Manyağım, senin manyağın." dedi benim gibi fısıldayarak. "Benim, evet." dedim ve dudaklarına minik bir öpücük kondurdum. Tepemizden akan su pek umurumuzda değildi, minik minik onu öpüyor suların akıp gitmesine izin veriyordum.
Sırtımdaki elleri üzerimdeki ince kazağı sıyırıp tenime sürtündü, elleri sırtımda gezinirken kendimi öne ittirerek belimi yay gibi gerdirdim. Bedenim dokunuşları için çok hassastı.
"Oynama benimle Taetae." dedim dudağını ısırarak. "Sen benimle oynadın ama." dedi geri çekilip suratıma gözlerini kocaman açmış bakıyordu. Onu böyleyken, bana böyle bakarken yemek istiyordum.
"Buna söyleyecek bir şeyim yok." dedim şirin şirin gülümseyerek. Sırtımdaki elleri bu kez üzerimdeki kazağı çıkarmak için hareketlendi, tek hamlede kazağımı çıkarıp banyonun zeminiyle buluşturdu. Dudakları bu kez boynumda dolaşıyordu, akan suyun bıraktığı damlalar bedenimde süzülürken Taehyung hiçbirini umursamadan minik minik öpücükler konduruyordu. Bacaklarımı belinin arkasından birbirine doladım, bedenlerimiz bir bütün gibi olmuş küvetin içinde oturuyorduk.
"Su boşuna akıyor Taetae." dedim mırıldanarak. "Kookie!" dedi yalandan kızgın bir sesle, "Şu durumdayken," dedi ellerini açıp pozisyonumuzu gösterdi, "gerçekten suyu mu düşünüyorsun?"
"Ne yapayım ama, boşa mı harcayalım suyu? Dünyada su bulamayan bir sürü insan var." dedim gözlerinin içine bakarak, haklıydım. "Senin güzel kalbini öperim bak." dedi be eğilip tam kalbimin üzerinden, göğsümden öptü. "Tamam minik bebek, kapatalım suyu." Uzanıp suyu kapattı.
"Minik bebeğin seni çok seviyor." diyerek kafasını bana çevirdiğinde dudaklarına kapandım. Bir yandan onu öpüyor, bir yandan da üzerindeki gömleği çıkarmaya çalışıyordum. Çıkarmayı başardığımda onun gibi banyonun zeminiyle buluşturdum gömleğini.
Dudaklarımızı ayırmak istemiyordum ama önümde beni bekleyen bedeni dudaklarımı bekliyordu, ondan dudaklarımı ayırıp minik öpücükler kondurmaya başladım köprücük kemiklerine. Kokusu her öpücüğümde burnuma doluyordu, onu her öptüğümde derin bir nefes çekiyordum içime kokusu zihnime kazınsın diye. Dünyadaki her şeyi unutsam da onun bu kokusunu unutmama imkan yoktu.
Bilincim yerine geldiğinde gördüğüm şeyin bir rüya olması yakmıştı canımı, bu bir rüyaydı ama Taehyung'la yaşadığım bir anın rüyasıydı.
Hatırladığım tek şey burnuma dolan tanıdık koku, bir de karanlığın arasında "Yanındayım." diyen Taetae'min sesiydi. Emindim, onun yanıma geldiğine emindim. Beni hastaneye getirdiğine, bayıldığım an yanıma gelip kucağında beni taşıdığına emindim.
Ama gözümü açtığımda yoktu.
Tersine, gözlerimi açtığımda, tam olarak kendime geldiğimde karşımda gördüğüm ilk kişi siyah takım elbiseli koruma olmuştu. Onu tanıyordum, Taehyung'un babasının yanındaki korumaydı o. Neydi adı.. Namu.. hayır, Namjin'miydi? Namjoon. Evet Namjoon. Peki şimdi burada ne işi vardı?
"Ne işin var burada?" diye mırıldandım, sesim pek net çıkmamıştı ama duyduğunu ve söylediğim şeyi anladığını bakışlarından görebiliyordum.
"Ne demek ne işin var?" dedi bilmiş bilmiş, "İnsan bir teşekkür eder, buraya kadar getirdim seni." ne demek buraya kadar getirdim? beni buraya getiren Taehyung değil miydi?
"Sen.. sen mi getirdin beni hastaneye?" diye sordum, yaşadığım hayal kırıklığı o kadar büyüktü ki..
"Evet," dedi, "Senin sokağından geçiyordum tesadüfen bir baktım yerde yığılmış biri yatıyor koşarak geldim ki sendin.." anlatıyordu ama bana bu anlattıkları inandırıcı gelmiyordu.
Taehyung'du yanıma gelen, tanıyordum, biliyordum. Kokusunu tanıyordu zihnim, kokusunu biliyordu tüm hücrelerim.
"Sonra seni taşıdım buraya kadar getirdim, uyanmanı bekliyordum." dedi yanımdaki sandalyeye oturarak.
"Anladım.." diyebildim sadece, belki de doğruyu söylüyordu? Belki de ben onu Taehyung olarak görmek istemiştim ve zihnim bana oyun oynamıştı. Sanırım gördüğüm, duyduğum her şey bir rüyaydı.
"İyiysen çıkalım, seni evine götüreyim bu halde tek başına gidemezsin." dedi bana bakarak, gerçekten o iyi biriydi. Hala onun neden Taehyung'un babasıyla çalıştığını anlamıyordum, o adam gibi birisinin neden yanında duruyordu ki?
"Ben tek başıma gidebilirim, teşekkür ederim sana yük olmak istemem." dedim, yattığım yerden kendimi kaldırmaya çalıştım ama bedenim hala fazla güçsüzdü, Namjoon'un yardımı olmadan yatakta oturur pozisyona geçemedim.
"Ben anladım, seni evine ben götüreceğim itiraz istemiyorum. Bu halde nasıl gideceksin? Yine düşer bayılırsın bir yerde." dediğinde biraz da olsa hak vermiştim, iyiydim ama tek başıma gidecek kadar iyi hissetmiyordum.
"Peki, teşekkür ederim." dedim yeniden, "Ben iyiyim, çıkabiliriz bence." ayaklarımı yataktan sarkıtıp yere bastım, soğuk zeminle buluşan çıplak ayaklarım bir an beni şaşırtsa da sonradan hatırladım ki evden çıkarken ayakkabı giymeyi unutmuştum.
"Bekle burada, arabamda yedek ayakkabı vardı sana getireyim." dedi kalkıp çıkışa yöneldi. Namjoon'un hemen arkasından yanıma bir hemşire geldi.
"Merhaba, bay Jeon." dedi elindeki deftere bir şeyler yazarken. "Merhaba." dedim ve ne söyleyecekse söylemesini bekledim.
"Az önce buraya gelen beyefendiden numarayı almayı unuttuk, rica etsem sizden alabilir miyiz?" diye sordu, Namjoon'un numarasını mı istiyordu benden? ama bende yoktu ki.
"Namjoon'un mu?" dedim, "Onun bende numarası yok, birazdan gelecek kendisine sorsanız."
"Hayır, Namjoon değildi adı. Sizi buraya getiren beyefendiden bahsediyorum." Ama beni buraya Namjoon getirmişti, öyle demişti bana.
"Burada yazıyor, Adı Kim Taehyung'muş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MY STARLİGHT | TAEKOOK ✓
Fanfiction"Beni hiç bir zaman bırakmayacağını söylemiştin?" "Ne güzel kandırmışım değil mi seni? Sen de ne güzel inanmışsın bana?" * * #taekook #vkook #jungkook #taehyung #düzyazı #semetae #ukekook