30

319 15 6
                                    



*


Sonsuz mavilik, uçsuz bucaksız gökyüzü önümde uzanırken derin derin nefesler çektim içime.

Son kez diye düşündüm, bu güzelliği son kez görebildiğim için şanslıyım dedim, bu güzelliği son kez kendime göstermeyi seçtiğim için teşekkür ettim içimden kendime.

İnsan çok sevdiği birinin yokluğuna alışmayı nasıl başarabilir? Hani diyorlar ya, zamanla unutacak, zaman her şeyin ilacı, geçecek, alışacaksın..

Alışamıyor bence, alıştığını zannediyor sadece. Öyle bir şey ki bu, kelimelerle tarif etmenin en zor olduğu yaşanmışlık. Dünyaya gelişin bir kuralı, ama insan için en zor olanı.

Sevdiklerine veda etmek, onların acısıyla bir ömür sürdürmek kolay değil, bunu daha önceden yaşamamış olan insanlar için o kadar kolay ki böyle şeyleri söyleyebilmek, o kadar kolay ki onlar için alışacaksın demek..

Ben kokusuna alıştığım birinin yokluğuna nasıl alışırım?

Ben yanımda görmeye alıştığım, elini tutmaya, yüzünü sevmeye, saçlarını okşamaya alıştığım birinin yokluğunu nasıl kabullenirim?

Ben ömrümü adadığım birinin ömrümden gitmesine nasıl alışırım?

Bana deseler ki, evinin düzenini değiştirdin zamanla gözün alışır, ben bunu kabul ederim.. ama o evin içinde, benimle birlikte bir ömür yaşamayı kabul etmiş bir insanın yokluğuna alışamam.

Ben birlikte güldüğüm, birlikte ağladığım, zorluğa birlikte göğüs gerdiğim birinin yokluğuna nasıl alışırım?

Bedenim, ruhum, kalbim, ellerim, gözlerim her bir zerrem ona alışmışken, yokluğunu nasıl kabullenirim?

Kabullenemedim.

Kabul edemediğim için ben gitmek istedim.

O bana gelmiyorsa dedim, ben ona giderim.

Defalarca kez tekrarladım bunu ona, belki duydu belki duyduğu halde duymazlıktan geldi bilmiyordum ama o gelmediği için ben ona gitmeye karar verdim.

Yokluğuna alışamadığım için, yok olmak istedim.

Gökyüzüm kapkaranlıkken parlamayı seçemedim.

Kendimi sonsuzluğa karıştırmak istediğim yerdeyim. Sonsuzluğa karışırsam belki ona giderim, bu dünyada mutlu olamadıysak belki gökyüzünde bir yerde bizi bekleyen çok güzel bir hayat vardır.. 

En başında beni terk ettiği, ilk başta beni mahvettiği yerdeyim.

Çok sevdiğimiz restoranın terasında, beni ilk kez yıldönümümüzde terk ettiği, bana mesaj atıp beni burada beklediğini söylediği yerdeyim.

Yeniden başlamamız için beni çağırdığı ama benim hiç gidemediğim o yerdeyim.

Yeniden başlamayı beklerken sonumuz için buraya geleceğimi düşünmemiştim, yeniden yeşereceğiz derken solgun bir çiçek gibi çürümeyi istememiştim.

Ama buradaydım ve belki benim son diye düşündüğüm bu şey bizim için yeni bir başlangıç olurdu.

Derler ya, her son yeni bir başlangıçtır..

Ya da şöyle mi demeliyim, yeni başlangıçlar için hep bir son gerekir.

Ya da, bir son yazılmadıkça yeni bir başlangıç için yol yanlış olur mu demeliyim?

Ne demeliyim? Bir bitiş yaşanacaksa bunun iyi bir bitiş olması için ne söylemeliyim?

Bilmiyordum ama içim o kadar huzurlu ve rahattı ki, yaşanacak olan bu son benim için iyi sonuçlanacaktı.

Yapacağım ya da yapmak için harekete geçtiğim hiçbir şeyden pişmanlık duymayacaktım.

Çünkü Taehyung yoktu ve benim artık yaşamak için hiç bir sebebim kalmamıştı.

Dayanırsın dediler, alışırsın, unutursun..

Her bir zerresi ezberimdeyken nasıl unuturdum?

Dayanamadım, alışamadım, unutamadım..

Daha fazla katlanmak istemedim yaşadığım bu acılara, etrafımdaki kimse canımın ne kadar yandığını, kalbimin her saniye nasıl sızladığını ya da içimin ne denli acıdığını bilmiyordu. Tahmin edemezlerdi, düşünseler bile akılları bunu düşünecek kadar yeterli olmazdı çünkü artık benimde ne zihnim ne kalbim bu acıyı kaldıracak kadar güçlü değildi.

Her saniye nefes alırken ölüyormuş gibi hissediyordum, her dakika ruhum biraz daha çürüyor, bedenim zayıflıyordu.

Dayanamıyordum artık ve gitmeye karar verdim.

Ufak bir adım attım uçurumun kenarına, restoranın teras kısmından uzaklaşmış, demir korkulukların bitişinde sonsuz maviliği almıştım önüme.

Derin bir nefes çektim yine, soğuk rüzgar çivi etkisi yaratıyordu bedenimde ama pek umurumda değildi. Korkmuyordum ya da en ufak bir tedirginlik hissetmiyordum.

Hissettiğim tek şey derin bir özlem ve huzurdu.

Ufak bir adım daha attım, ayakkabımın uçları uçurumun kenarında boşlukta sabitlendi.

Mutluydum. Sevgilime gideceğim için, ona kavuşabileceğim için mutluydum.

Yüzüme yerleştirdiğim gülümsemeyle bir adım daha attım.

Ayağım boşluğa denk geldiğinde kendimi kurtarabilmek adına en ufak bir çabada bulunmadım.

Kendimi sonsuz maviliğin, sonsuza dek sürecek boşluğuna bıraktım.

Sonrası derin bir karanlık ve sonsuz huzurdu.

MY STARLİGHT | TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin