20

409 23 2
                                    


*

⭐️
Jungkook'tan;


Nereye gittiğimizi, beni nereye sürüklediklerini bilmiyordum. Muhtemelen bana attığı konuma gidiyorduk, yarın demişti ama onu kızdırdığım için üşenmeden evime kadar gelip, beni yaka paça çıkararak kendisi getirmek istemişti o yere. Neresi olduğunu bile bilmiyordum, açıp konuma bakma fırsatım olmamıştı çünkü.

Ellerimi arkamdan birleştirip bağladılar, bir de yetmiyormuş gibi ağzımı da iğrenç bir kumaş parçasıyla bağlamışlardı. Resmen beni şuan kaçırıyorlardı, hem de filmlerde gördüğüm gibi. Bu tür bir şeyin hayatım boyunca başıma geleceğini hiç düşünmemiştim. Ben hayatım boyunca zaten neyi yaşamam dediysem en alasını yaşamıştım bu yüzden artık bir şeylerin gerçekleşebilme ihtimalini kabul etmem gerekiyordu.

"Aslında seni yarın bekliyordum ama ne derler bilirsin," dedi tam karşımda oturmuş, gözlerini bana dikmiş bir şekilde keyifle sırıtarak, "bugünün işini yarına bırakma!" Bir bacağını ötekinin üzerine atarak kendini rahat edebileceği bir pozisyona getirdikten sonra kafasını camdan dışarıya çevirdi, öyle keyifli öyle mutluydu ki..

Konuşamıyor olmamı fırsat bilerek yol boyunca sürekli olarak laf sokmaya çalıştı bana, bir şeyler söylüyor kendi kendine kahkaha atıp söylediği şeylerle kendini eğlendiriyordu sadece. Taehyung'u düşündüm, böyle bir babanın nasıl böyle kalbi güzel bir oğlu olabilirdi?

Yol boyunca Tae'mi düşündüm, kalbi güzel oğlanımı.

Sevgilimi, biriciğimi, hayatımı, hayatımı güzelleştiren, dünyam olan o adamı düşündüm. Neler yaşamıştık biz böyle? Biz neleri yaşamak zorunda bırakılmıştık?

En başından beri biliyordum, benden ayrılmak istemediğini, ayrılırken bile bana söylediği yalanları, beni bırakıp gitmesine rağmen bir dakika olsun beni bırakmadığını.. Hepsini hissetmiştim.

Kalbimin tamamını kaplayan kalbinin güzelliği beni bir kez bile yanıltmamıştı. Ben onu çok ama çok seviyordum, ben ona deliler gibi aşıktım..

Bu saçma sapan olayların içinden nasıl çıkacağımı, çıkacağımızı bilmiyordum sadece, babasının yüzünden bizim hayatımız mahvolmuştu. Yol boyunca bana söylediklerini düşündüm, beni ilk görmeye geldiği zaman ayrıldığımızı duyduğunda verdiği tepki, dünyanın en mutlu adamıymış gibi davranmasından aslında onun yüzünden olduğunu anlamalıydım, gerçi hissetmiştim de..

Taehyung'un yaşadıklarını düşündüm, onu saçma sapan bir hayatı yaşaması için zorluyordu, onu bir kadınla evlendirmek istiyor, onun hayatını tamamen sadece kendi itibarı için mahvetmek istiyordu. Buna izin vermeyecektim, veremezdim.

Babasından korkuyordum evet ama korkuyor olmam onun karşısına dikilip hesap sormayacağım anlamına gelmiyordu.

Mesela beni şu an nereye götürdüğünü bilmiyordum ama az çok tahmin edebiliyordum da, muhtemelen beni bir çöp parçası gibi öldürüp kenara atacaktı..

Ama korkmuyordum, nedenini bilemesem de yapabileceği bu şeyden zerre kadar korkmuyordum. Ben Taehyung'a bir şey yapmasından, ona zarar vermesinden korkuyordum.

Ona dokunmamasını istiyordum, zaten çok yakmıştı canını bir daha yakmasın istiyordum.

Düşüncelerimin içinden beni çekip alan yine o duymaktan bile tiksindiğim sesti, Taehyung'un babası arabadan inmiş kapının önünde eğilip bana bakıyordu. "Keyfin nasıl küçük bey, kahve ister misin?" Gözlerimi devirdim söylediği şeye, sinirlenmesi umurumda değildi, sanki yol boyunca düşündüklerim ona karşı olan korkumu alıp götürmüştü.

MY STARLİGHT | TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin