5

673 42 9
                                    


*


⭐️

Jungkook'tan;


Yıldızlara baktım, gözlerimi ayırmadan sadece ışıl ışıl parlayan, gökyüzünü süsleyen ışık toplarına sabitledim bakışlarımı.

Düşünmek istemiyordum ama elimde değildi ki.

Bir saniye bile kafamdaki sesleri susturamıyordum. Beynim, kalbim her bir hücrem onun için yanıp tutuşuyor, düşüncelerim onun için dolaşıyordu zihnimde.

Bu kadarı delilik miydi bilmiyordum ama, delilikse bile bunu yapmaya devam ederdim. Eğer çok sevmek delilikse, eğer ki aşık olmak kafayı yemekse beni istedikleri kalıba sokup istediklerini diyebilirdi insanlar. En ağır sözleri duymaya hazırdım ben, deli de olurdum insanların gözlerinde, aptal da.

Kollarımla sarmaladığım bedenime daha çok sarıldım. Ay ışığının vurduğu deniz, rüzgarın yarattığı dalgayla dans ediyordu önümde. Denizin dansını izledim, yıldızların parlaklığında, ay ışığının altında sergilediği dansı seyrettim.

Bana verdiği sözü düşündüm. 'Yıldızlar kaybolana dek seveceğim seni.'

Sevmedin Taehyung.

Yıldızlar gökyüzünde sonsuza kadar kalacak ama sen sonsuza dek bana gelmemeye ant içerek beni bırakıp gittin. Ben buna nasıl dayanırım..

Aklıma gelen anılarımızla, durulan gözyaşlarım yeniden alıştığı yüzümde yerini aldı, yanaklarımı ıslatıp boynuma ulaştı.

"Kookie." Diye seslenmişti oturduğu yerden. Ben tam odaklanmış, önümdeki soğanı doğruyordum ki sesiyle ona döndüğümde, mutfakla salon arasındaki boşluktan onun televizyonun önündeki koltuklarda oturduğunu ve yan dönmüş, kafasını omzuna eğmiş bir şekilde bana seslenmek için uzandığını görmüştüm. Yüzündeki gülümseme benim için dünyalara bedeldi. Gülüşünü çok seviyordum onun, bana her güldüğünde dayanamayıp gülüşünden öpüyordum her seferinde. Bunu bildiği için daha çok gülümsüyordu, her seferinde de alıştığı için öpücük bekliyordu benden. Yine dayanamayıp onu öpeceğimi bildiği için yerinden kalkmayıp benim ona gitmemi bekliyordu. Ama bu defa gitmeyecektim. Çünkü inanılmaz derecede gözlerim yanıyordu ve her an ağlayabilirdim, ateş saçan gözlerimi kırpıştırıp önüme döndüm ona cevap verirken, "Efendim Taehyung?" Dedim, normalde ismiyle çok fazla hitap etmezdim ona, o da biliyordu. Ama o an cidden gözlerim çok yanıyordu ve onunla oyun oynayacak bir halde değildim. Garipsemiş olacak ki adım sesleri dolmuştu kulağıma. 

"Jungkook?" Mutfağa girdi ve girdiği gibi arkamdan yaklaşıp belime kollarını doladığını hissettim. Kolları olması gereken yere gelmiş gibi, yerini tanıyormuş gibi sabitlendi belime. "Sorun ne güzelim?" Diye fısıldadı kulağımın arkasından. "Taehyung.." dedim elimdeki bıçağı bırakmadan elimin tersiyle gözümü ovuştururken. "Gözlerim acıyor.."  sonunda gözlerim acıya dayanamadı ve benden bağımsız yaşlar süzüldü birer birer yanaklarıma. "Ağlıyor musun sen?" Beni çevirdiği gibi tezgahla arasına hapsetti, gözlerimi açıp ona bakamıyordum çünkü gözlerime dolan yaşlardan dolayı etrafımı göremiyordum. "Bebeğim.." dedi ve yaklaşıp sımsıkı kapattığım gözlerimin üzerine minik minik öpücükler kondurmaya başladı. Gözlerimden akan yaşları umursamadı, öptü sadece. Acısını almak ister gibi.

"O soğana bunun hesabını soracağım.." öpücüklerinin yerini elleri almıştı, akan yaşlarımı birer birer parmaklarıyla siliyor, sildiği yeri hafifçe okşuyordu. Kırılgan porselen bir bebekmişim gibi.

MY STARLİGHT | TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin