26

306 17 5
                                    




*


Jungkook'dan;

Bunun bir rüya olmasını istememiştim.

Ona koşarak gidip sarıldığımda, kollarımın arasında büyük bir boşluk oluşmasını beklememiştim.

Onu öpmek, çok özlediğim kokusunu içime çekip ciğerlermin her bir zerresini onun kokusuyla doldurmak istemiştim.

Olmadı.

Canımı yakan bu gerçekten yaşadığımı zannettiğim anların bir rüya olması değildi, asıl canımı yakan rüya görüyor bile olsam onu gördüğüm an kalbimde hissettiğim duyguları gerçekten uyandığımda da hissediyor olmamdı. Rüyaydı gördüklerim, rüyaydı yaşadıklarım. Ama hissettiklerim..

Her bir parçası, her bir zerresi gerçekti. Onu ilk gördüğüm an delicesine çarpan kalbimim sesi, gözlerimin içindeki ışıltı, onun kokusunu yeniden içime çekebileceğimi düşünmem ve onu yeniden öpebileceğimi düşünüyor olmam ve bunu heyecanı tamamen gerçekti.

Sonra son bulmuştu hepsi.

Geldi sanmıştım, gelip beni yeniden yaşamamız için buldu sanmıştım. Yanılmışım.

Çok uzun zamandır onu rüyamda görmemiştim, çok uzun zamandır görmeyi beklemiştim ama hiç gelmemişti bana, ne rüyama, ne yanıma.

Gözlerimi açtığımda, Namjoon'un evinde buldum kendimi, sabah kavga edip ayrıldığımı düşündüğüm evde. Namjoon'un bana sert çıkışlarından sonra onlara bir şeyler söyleyip evden çıkarak Taehyung'a geldim sandım. Ama yanılmışım.

Yine tuhaf şeyler dönüyordu, yine bir şeyler yolunda gitmiyordu.

Evde hiç kimse yoktu, yattığım kanepeden kendimi kaldırarak etrafa mahmur gözlerle bakmaya başladım, benim burada tam olarak işim neydi? Ya da şöyle sormalıyım, ben nasıl oldu da burada bu şekilde uyuyorum?

Az önce gördüğüm rüyayı düşünüyordum, ayaklarımı kanepeden sarkıtıp soğuk zeminle buluşturdum. Dirseklerimi dizlerime yaslayarak kafamı ellerimin arasına aldım, saç diplerimi yerinden sökmek ister gibi çekiştiriyordum. Öyle çok canım acıyordu ki bu nasıl tarif edilir bilmiyordum.

"Uyanmışsın." Duyduğum ses Namjoon'a aitti, sesini duyduğum an kafamı kaldırıp ona baktım, elinde bir bardak su ve bir kaç hap tutuyordu. Önce kendisi için getirdiğini düşündüm ama uzun zaman önce ilaçlarını içmeyi bırakmıştı çünkü vücudundaki kırıklarda yaralarda düzelmişti, ufak tefek morluklar ve çizikler vardı sadece.

Suyu bana uzatınca benim için getirdiğini anladım, "Al şunları, ağrı kesici iyi gelir." elinde tuttuğu ilaçları avucuma koyarak içmem için işarette bulundu.

"Evde neden kimse yok?" diye sordum.

"Kim olacaktı evde?" diye sordu, soruma karşılık olarak. Bir an afalladım.

"Jimin ve Jin?" dedim, içtiğim ilaçlar boğazımda kalacak diye korktum birden, kendimi çok kötü hissetmeye başlamıştım. Nedenini bilmiyordum ama sanki gerçekten yolunda olmayan bir şeyler vardı, bir şeyleri yanlış yapıyormuşum, bir şeyleri hep yanlış anlamışım gibi korkunç bir his oluştu içimde.

"Ha onlar mı?" elini sallayıp anladığını ifade edercesine bir hareket yaptı. "Jimin ufak bir işi olduğunu söyleyip gitti, Jin'de markete gitti gelir birazdan."

Karşımdaki koltuğa kurulup oturdu, öyle rahat öyle vurdum duymaz davranıyordu ki sanki bir kaç saat öncesinde kavga eden biz değildik, gerçi ona kavga denemezdi ufak bir sürtüşme demek daha doğru olurdu ama yine de onun bu tavrı tuhafıma gitmişti.

MY STARLİGHT | TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin