8

560 39 9
                                    



*

⭐️
Jungkook'tan;

Geçer sanmıştım ama çok ağırmış acısı, sandığımın aksine daha çok çoğalıp daha çok işliyordu yüreğime. Her geçen saniye, her geçen dakika azap gibiydi bu evin içinde. Nefes alamıyordum, her nereye baksam başka bir anı canlanıyordu gözümün önünde. Nereye çevirsem başımı, onunla ilgili güzellikler doluyordu zihnime.

Biz çok güzeldik.

Biz birlikte çok güzeldik.

Duvarlarda asılı çerçevelerimiz, içindeki fotoğraflarımız, raflardaki kitaplarımız, birlikte aldığımız, kazandığımız oyuncaklarımız..

Her şeyimiz bu evdeydi, bu ev her şeyimizdi. Birlikteliğimizin başlangıcından bitişine, acısından güzelliğine, kötüsünden iyisine her şeyimize şahit olmuştu bu ev.

Hani derler ya, dili olsa da konuşsa diye. Bu evin dili olsa, söyleyeceği şeylerden roman olurdu. Bu ev anlatsa, hayran bırakırdı kendine dinleyenleri.

Ben bu evde onsuz yaşayamazdım, eşyalarımı toplayıp başka bir eve taşınmayı planlamaya başlamıştım bile zihnimde.

Taehyung'un babası gittiğinden beri yerimden kımıldamamış öylece olduğum yerde oturup kalmıştım. Evin içini izliyordum, etrafıma bakınıyor güzel anılarımızı düşünüyordum. Şimdi Tae yanımda olsa ona sarılırdım, birlikte mısır patlatıp film izlerdik.

Belki onu öperdim bile..

Ama yoktu, bir daha da hiç gelmeyecekti bu eve.

Belki eşyalarını almak için gelirdi. İçimdeki bir ses, içimdeki bir şey eşyalarını alıp gitmesini hiç istemiyordu. Onun eşyaları buraya aitti, bana aitti. O tamamiyle, o bütünüyle bana aitti. Her zamanda öyle olacaktı.

Namjoon'un söylediklerini düşündüm, neden öyle şeyler söylemişti bana? Neden iyi davranmıştı?

Zihnim, düşüncelerim o kadar dağınıktı ki ne zaman ne düşüneceğimi bile bilmiyordum. Canım sadece ağlamak istiyordu, bütün gün ağlamak istiyordum. Hiç yerimden kalkmadan öylece oturup karşımdaki boş duvarı izlemek istiyordum. O da benim gibi kimsesiz, bomboş kalmıştı.

Kendimi bir duvara benzetiyor olmak birazda olsa tebessüm etmeme neden oldu, gecenin karanlığında karşımdaki duvara bakıp aptal aptal gülümsedim. Aynı zamanda da ağlıyordum. Hem gülüyor hem de bir yandan ağlıyordum.

Daha fazla karanlıkta oturmak istemedim, kalkıp evimizin ışıklarını açtım ve etrafı toparlamaya başladım. Eğildiğim zaman duvara sertçe çarptığım için acıyan sırtım sızlıyordu ama aldırış etmemeye çalıştım.

Kafamı dağıtmam gerekiyordu, az önce kendimi duvarla bir tutmuştum.

Çok dağınık olmayan evimizi toparladım biraz ama elimi neye atsam Taehyung geliyordu aklıma. Yastığı düzeltmeye kalksam o yastıkta uyuyakaldığı hali geliyordu gözümün önüne. Bardağı kaldırıp mutfağa getirmek için hareketlendiğimde, bunu daha önce yaptığım zaman arkamdan gelip belime sarılarak elimden bardağı alıp kendi getirdiği anlar canlanıyordu zihnimde. Neye dokunsam o vardı içinde, neye baksam o vardı orada.

Bu ev onun ruhuyla, onun güzelliğiyle doluydu.

Nefes almam gerektiğini hissettim biraz, evi toparlamakta işe yaramamıştı. Biraz dışarıya çıkıp nefes almak istedim.

Kapıya yöneldim sarsak adımlarla, ışıkları kapatma zahmetinde bile bulunmadım. Az önce karanlığa gömülü olan ev şimdi ışıklarla aydınlanmıştı, aslında hak etmiyordu aydınlanmayı, bu evde Taehyung yoksa, ev karanlığa gömülmeliydi. Bu evde o yoksa, ışıksız kalmalıydı her yer.

MY STARLİGHT | TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin