Sabahın ilk saatlerinde uyanmadım. Kapı çalma sesine de uyanmadım ve hayır telefon sesine de uyanmadım.
Ağzım ayrık fosur fosur uyurken boğazıma kaçan sinekle uyandım.
Birden ayaklanıp hunharca öksürmeye başladım. Boğazımdan sinek zorla da olsa fırlayıp yere düştü. Ne salak bir canlıydı bu böyle. Hala hareket eden ayağını görünce yerdeki terliğini alıp sineğin şaftını kaydırdım. Tam tuvalete gid-
LAN SAAT 9.30 DA RANDEVU VAR.
Hızlıca telefondan saate baktım. 8.40.
Daha sonra üzerimdekileri süzdüm. Düz siyah ve hafif oversize bir bluz vardı. Üstüm iyiydi. Altıma da rahat olmak amacıyla bir pantolon geçirdim.Saçlarım benden bağımsız bir biçimde folklor grubu kurmuş ve adeta kolbastı oynuyordu.
Ulan kısacık kestiriyorum ki sırf rahat kullanabilmek için yine de işimi kolaylaştırmıyorsunuz.
Saçımı elimle düzeltip şarjdan telefonumu ve komodinimin üzerindeki silahımı aldım.
Koşar adımlarla oradan çıkıp postal tarzı siyah botumu giyindim. Ayaklarım ne kadar da küçüktü. Sadece 44 numaracık.
44 MALATYA MALATYA MALATYA BULUNMAZ EŞİ-
KAYISIKafamda boş boş şarkılar söyleyen sesi durdurum yol kenarında olan fırına girdim. Açtım ve doymam gerekiyordu. Bundan dolayı bir sandviç alıp parasını ödedim.
Hem sandviçimi yiyip hem de araba kullanıyordum. Kesinlikle bu bir yetenektir.
Tam sakince yolda ilerlerken önümdeki adamın ani freniyle ben de fren yaptım.
GEBERİYORDUM ULAN MAGANDA HERİF.
Ne zaman trafiğe çıksam bu tip insanlarla karşılaşıyordum. Ama kavganın en son çözüm olduğunu bildiğim için arabamı sürmeye devam ettim.
Hastane otoparkına gelince arabamı sessiz bir biçimde park ettikten sonra koşarak hastaneye girdim.
''Hanımefendi merhaba Deniz Tuna Dolunay. DNA testi için gelmiştim.''
kadın şaşkınlıkla bana baktı. Sonra kendini düzeltip
''2. Kat 288 numaralı oda ef-''
cümlesini tamamlanmasına izin vermeden merdivenlere yöneldim.
Dakik bir insandım ve geç kalmayı sevmezdim. 1dk 30sn. 53 saniye içerisinde merdivenleri tamamlayıp kalan sürede de odayı buldum. Üzerimi düzeltip içeriye girdim.
Saate baktığımda saat 9.30du. Tam zamanı.
Daha sonra kafamı kaldırıp içeridekilere baktım.
''DNA testi için gelmiştim.'' dedim yumuşatmaya çalıştığım sesimle. Ardında karşıda oturan ve ufak duran çocuk konuştu.
''Sen erkek arkadaşı mısın?'' Dedi sorgulayıcı bir biçimde. Kaşlarımı çattım.
''Ben kızım ve hayır kendisiyim.''
Bunun üzerine çocuğun gözleri büyüdü ve kafasını eğdi. Kalan kadın ve adama da baş selamı verip sevgili aileme döndüm. Babam olacak adama bakıp kafamı omzuma yatırdım. Tehlikeli bir biçimde gülümseyip ona yaklaştım ve
''Böh!'' birden gerileyip bağırdı. Salak.
Yerime oturunca küçük olan çocuğa baktım. Gülmemek için kendini tutuyordu ve şu anda domatese benziyordu. Doktor boğazını temizleyip konuşmaya başladı:''İlk olarak hoş geldiniz. Bira daha bekleyelim lütfen Simay hanım geldikten sonra kanları alalım.'' Dedi. Omuz silktim. Yapacak bir işim yoktu. 3 dakika 36 saniye sonra odaya bir şey girdi. Minicik ve renkli bir şeydi. Geviş mi getiriyor yoksa sakız mı çıkıyor diye düşünürken konuşmaya başladı. Ya da can çekişmeye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunayın Uğultusu
Actionİntikam uğruna kuvezde yerleri değiştirilen iki suçsuz bebek. Bebeklerden biri büyüyüp asker olursa ve bunu öğrenirse ne olur? Peki o asker hiçbir duygu hissetmiyorsa. Onun bir hastalığı var ve duyguları yok. Asker /aile kurgusudur.