Bu o kızdı. Yıllar önce birçok şehidin arasında muhtemelen ölü olarak getirilin kızdı.
''Sen'' dedi içine kaçmış olan sesiyle.
''Sen nasıl?Öleceğinden emindik.'' dedi hayretler içerisinde kıza doğru.
''Hayır ben ölmemiştim siz kafanızda öldürmüştünüz beni.'' Mehmet bey kaşlarını çattı. Ne demek ölmüştün? Diye düşündü.
''Siz tam olarak nereden tanışıyorsunuz?'' Diye sordu merakına yenik düşerek.
Aslan hiç düşünmeden cevap verdi.
''Beş şehit ile beraber geldi o. Hatta altı demeliyim çünkü onun da şehit olduğuna emindik.'' Aslan üstündeki şaşkınlığı hala atamamıştı. Söylenenleri tam anlamı ile ilk idrak eden kişi Kaan oldu. Şehit demişti abisi.
''Sen polis misin?'' Diye sordu kıza dönerek.
''Hayır asker.'' Diye bilmişlikle cevapladı Mert. Daha sonra yaptığı hatanın farkına vardı. Kimse ona onun asker olduğunu söylememişti ki.''Sen nerden biliyorsun.'' Diye sordu genç kız.
''Sadece tahmin.'' Diye mırıldandı Mert. Ama orada bulunan herkes biliyordu Mert'in yalan söylediğini. Şu sıralar bir haller vardı onda.
...
Evin önüne geldiklerinde gördükleri arabalar ile duraksadılar.
''Doruk ve İlteriş abim gelmiş.'' Dedi Mert heyecanla. Aslan ise hala hayranlıkla bakıyordu kıza. Gurur duymuştu kardeşi ile. Kızın gözleri ona dönünce yakalanmış olmanın verdiği suçluluk ile hafif bit tebessüm edip başını eğdi. O dik başlı vurdumduymaz Aslan bu kız karşısında pamuk gibi oluyordu. Nedenini bilmediği bir sebepten ısınıvermişti bu kıza.
Kız bunun karşısında başını hafif eğerek selam verdi. Kimdi şu abiler öğrenmesi gerekiyordu artık
'Gazamız mübarek olsun' dedi içinden ve eve doğru yürümeye başladı.
...
Doruk dördüncü kez yine kolunun altındaki zorla sarıldığı kardeşini çıkarttı yüzüne baktı ve saçını karıştırdı.
Kız Doruk'un elinden bir türlü kurtulmaya çalışıyor ama canı acır diye bir şey de yapamıyordu.
''Kız hani minicik olacaktın sen. Herkesin küçük küçük kardeşleri var. Sen benim kadarsın ayol.'' Dedi.
''Gerçi hala küçüksün ondan dolayı sana ufaklık diyeceğim.'' Dedi. Bunun üzerine hepsinin gözü ona döndü. Mert
''Ufaklık?'' Dedi ve kahkaha atmaya başladı.
''Bu haha ufaklık haha?'' Dedi kahkahaların arasında.
''Küçülüp cebine girsin.'' Dedi devamında.Herkesin ona dik dik baktığını fark edip sustu.
Sessizliği bozan Deniz'in çalan telefonu oldu. Doruk'un kolundan kurtulup gelen aramaya baktı.
Fırat Albay
Hemen telefonu cevapladı.
Emredin albayım
Deniz kızım tayin yerin belli olduNeresi olduğunu öğrenebilir miyim?
Albay derince ve sıkıntılı olduğu belli olan bir nefes verdi. Bunun üzerine kızın kaşları çatıldı.
Hatay Yayladağı kızım. Üç gün sonra görevin başlayacak. Yolun açık olsun.''''Sağ olun Komutanım.'' Dedi ve telefonunu kapattı kız. Daha sonra kafasını geriye doğru yasladı. Timini buradaki görevde kaybetmişti.
''Deniz Komutanım hile yapıyor.''
''Asker nasıl yenersin beni.''
''Benim de hünerlerim var Komutanım.''
''Bu gün yemekler Deniz komutanımdan.''
''Komutanım tuzun köftesi var.''
Kız kafasında yankılanan sesleri dağıtmak amacıyla başını iki yana salladı.
''Ne oldu.''Diye sordu Doruk yanında oturan kardeşine.
''Tayin yerim belli olmuş.'' Dedi kız sıkkın bir biçimde. Herkesin yüreğine bir ağırlık çökmüştü.
''Nersiymiş?'' Diye sordular hep bir ağızdan.
''Hatay Yayladağı.'' Dedi kız ve bunu demesi herkese yetmişti.
Nihal hanımın gözünden bir damla yaş peydah oldu. Daha sonra ikinci üçüncü...
Ve bir hıçkırık kaçtı dudaklarının arasından. Hıçkırığın üzerine eli ile ağzını sim sıkı kapadı. Kimse duymaz Diye düşündü. Ama herkes ilk hıçkırığını duymuştu bile.
''Orası tehlikeli mi ki. Hatay güzel memleket. Şükretmelisin bence. Sen kadınsın diye seni öyle kolay yerlere göndermişler.'' Dedi Mert arsızca. Tüm gözler tekrar ona dönünce gerildi. Deniz'in bakışlarını görünce nefesini tuttu.
''Ben orda tüm timimi şehit verdim.'' Dedi kız tane tane ve zorlandığı belli olan bir ses tonuyla.
''Yani dikkatli olsaydınız bir şey olmazdı.'' Dedi yine ve yine o arsız tarafını belli ederek. Artık tüm herkes gerilmişti.
'' Biraz olsun şu çeneni kapat ve birisinin o boş sözlerini dinlemeye mahkum etme.'' Dedi kız sabrının son demleri ile.
''Sen kimsin de benimle böyle konuşuyorsun torpilli.'' Dedi alayla. Bu bardaktaki son damlayı taşırmıştı. Etin ete değme sesi yükseldi ortamda. Hayır ona vuran kişi Deniz değildi. Ona vuran kişi Nihal hanımdı.
''SEN NASIL BÖYLE AHLAKSIZ BİR ŞEY OLDUN.''Dedi Mert'e doğru Nihal hanım. Bunun üzerine Mert parmağı ile Deniz'i göstererek.
''Bu iki günlük aptal kız için mi bana bağırıyorsun. Hah.'' Dedi Mert ne dediğini bilmezce. Nihal hanım bu sözlerin üzerine iyice kızardı.
''DEFOL DEFOL VE KENDİNE GELENE KADAR GELME EVİME.'' Dedi Nihal hanım oğluna. Mert sinirle yürümeye başladı. Deniz'in önüne gelince kafasını ona çevirdi.
''Her şey senin yüzünden. Pişman olacaksın bu yaptığına.'' Dedi ve hışımla evden çıktı. Kendini aşmıştı artık. Ne yaptığını bilmiyordu.
Sürekli olarak Deniz'in canını acıtmak onu üzmek istiyordu. Hatta elinden gelse onu öldürebilirdi bile. Bir banka oturup cebindeki telefonu çıkarttı. Biraz gezinip ne yapacağını bilmezce bakındı etrafa. Daha sonra aramalar kısmına girdi. Gözleri biraz numaraların üstünde gezindi. Gördüğü numara ile sırıttı. Hemen numaraya basıp telefonun açılmasını bekledi.
''Alo. Sana harika haberlerim var.''
__________________________________________
HAYIRLI RAMAZANLAR GUZZULARIMMMM. UMARIM BÖLÜMÜ BEĞENİRSİNİZ. BEĞENİRSENİZ YILDIZ BUTONUNA BASMAYI YORUM YAPMAYI VE ÇOK SEVİLDİĞİNİZİ UNTMAN EMİ.
![](https://img.wattpad.com/cover/336632204-288-k523402.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunayın Uğultusu
Aksiyonİntikam uğruna kuvezde yerleri değiştirilen iki suçsuz bebek. Bebeklerden biri büyüyüp asker olursa ve bunu öğrenirse ne olur? Peki o asker hiçbir duygu hissetmiyorsa. Onun bir hastalığı var ve duyguları yok. Asker /aile kurgusudur.