Bölüm on beş: Nolan

361 46 536
                                    

Başlıktan da anlaşılacağı gibi Nolan bebeğimi getirdim

Bu bölüm bana kızar mısınız bilmem çünkü asıl kaos başlıyor..

Oy verip yorum yapmayı unutmayın,

İyi okumalar!

-

Edebiyat dersinin bitişini çalan zil belirtti. Oturduğum sıradan yavaşça kalktım ve çantamın kolundan tutup omzuma attım, sınıftan çıkmaya hazırlandım.

"Liam."

Dersin öğretmeni Bayan Windle'ın sesiyle olduğum yerde duraksadım, topuğumun üzerinde döndüm arkamı. Elindeki birkaç dosya kağıdını masasının üzerine bırakırken işaret parmağını gel anlamında hareket ettirip beni yanına çağırdı.

Birkaç adım attım ve masasına yaklaştım. Sandalyesine oturdu ve nefesini verdi. Bana hayal kırıklığıyla baktığında neler olduğunu çözmeye çalışıyordum.

"Ders notlarından haberin var mı?" diye sormasıyla konunun canımı sıkacağı anlaşıldı.

"Düzelteceğim." Verdiğim cevap yeterli olmamıştı, bunu inanmadığına dair attığı bakışlarla anlamak mümkündü. "Söz veriyorum."

"Bir süre için iyi ilerliyordun, şimdi tekrar notların düşüyor. Bu dengesizliğin için bana geçerli bir neden verebilir misin?"

Bahsettiği bir süre Theo'nun notlarını kopyaladığım için iyiydi. Şimdi uğraşmıyordum, canım çalışmak istemiyordu. Hatta son birkaç gündür kitapların kapağını açmıyordum.

"Sadece.." dedim ama bana açıklamam için izin vermedi.

"Bu yılının trajik geçmesini istemiyorsan güzel bir düzen oturt kendine. Son sınıf olduğunu unutma, birkaç ay sonra mezun olacaksın." Başımı salladım. "Lütfen." Altını çizerek kullandı kelimeyi, bu beni elbette ikna etmemişti ama kurtulmak adına olumlu cevaplar verdim.

"Merak etmeyin, tekrar iyi bir öğrenci olacağım. Bana inanabilirsiniz."

Eminim ki yemi yutmamıştı. Yine de, "Umarım." dedi ve önündeki bilgisayarı açıp gitmeme izin verdi.

Rahat bir nefes alarak ayrıldım sınıftan. Kapının dışında tam birkaç adım atmıştım ki telefonum çaldı. Koridorda yürümeyi kesmeden telefonumu çıkardım cebimden ve daha fazla çalamadan açtım kim olduğuna bakma ihtiyacı duymayarak.

"Evet?"

Sordum, bununla beraber Mason'ın heyecan dolu sesini duydum telefonda. Arayan o'ymuş.

"Dostum hemen her nerdeysen kütüphaneye gel. Büyük sürpriz seni bekliyor."

Meraklandım ve tıpkı onun gibi heyecanlandım. Ne sürpriziydi bu?

"Geliyorum." dedim bir çırpıda ve telefonu kulağımdan çekip aramayı sonlandırdım.

Adımlarımı hızlandırdım ve yönümü kütüphaneye saptırdım. Dakikalar içinde birkaç koridor aştım ve kütüphanenin kapısına yaklaştım. Kapıyı iterek açacağım sırada Theo sesini duyurdu bana.

"Kütüphaneye heyecan içinde gideceğini hiç düşünmemiştim." Sırıttı, yanıma geldi ve kapının yanındaki duvara tek omzunu yaslayıp kollarını önünde birleştirdi.

You Should Know I'll Be There For You | ThiamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin