Geçen bölüm Liam'a epey kızdınız. Theo içinse üzüldünüz. Bu bölüm dolu dolu aksiyon var, kemerlerinizi sıkıca bağlayın.
Oy verip yorum yapmayı unutmayın,
İyi okumalar!
-
Liam'dan;
Geçen sefer başıma gelenlerin tıpatıp aynısını yaşıyordum. Fakat bu kez kendimi daha güçsüz hissediyordum ve irademle savaşmayı bırakmıştım. Tek bildiğim şu an karşımda Theo'nun durmasıydı. Ona ne tür sözler söylediğimin tam olarak farkında değildim bile. Ama kırıcı olduğundan emindim. Theo'yu yıkmıştım.
Ardından gelişen olayları kavramam çok zaman aldı. Parrish geri çekilmemizi söyleyip Theo'ya bir şey fırlatmıştı. Görmem için net bakışlara ihtiyacım vardı fakat baş ağrımın önüne geçebilecek diğer şey görüşümün bulanıklaşmasıydı.
Parrish yangınlarının içinden bir kez daha, "Geri çekilin." dediğinde, bu sefer istenileni yaptım, geriye doğru fazlaca sayıda adım attım ve artık duvara değdiğimde gidebilecek başka yerim kalmadığı için sadece duraklayıp olanları anlayabildiğim kadarıyla izlemeye başladım.
Bulunduğum hücrenin demir kollarından tutup eritmeye ve kapıyı eğmeye başlayan Parrish, dakikalar sonra tüm gücünü ultra seviyeye taşıyıp, kapıyı komple yerinden sökecek şekilde itti. Önüme büyük bir gümbürtüyle düşen ateş rengine bürünmüş kapı, kulaklarıma zonklayıcı bir titreşim bıraktı. Ve bu kafamın içinde yankılandıkça kendimi kaybettiğimi hissettim.
Yere çömeldim ve sadece Parrish ile Theo arasında geçen konuşmalardan bazılarını algılayabildim.
"Bu ne?" Soru Theo'ya aitti. Sesinden anlamıştım fakat neyi kast ettiğini çözmem Parrish'in yanıtıyla oldu.
"Michael kaçmadan önce şu an elinde duran iğneyi masanın üzerine bırakmış. Ve bir not."
Bu kez Theo'yla aynı anda sorduk. "Ne notu?" Benim sesim güçsüz ve yorgun, aynı zamanda hâlâ öfkeli çıkarken, Theo'nun sesi meraklı çıkmıştı. Ardından kısıkça, "Evet." diye destekledi. Sanırım aynı anda konuştuğumuz için kendini geri çekmişti.
Parrish ikimizin sorusunu da cevapladı. "Bu iğnenin panzehir olduğunu yazmış."
Panzehir, bana verdikleri değiştirilmiş kurtboğanın panzehiriyse, seve seve kabul edebilirdim. Çünkü en son dolunayın bana kattığı güç sayesinde bedenim iyileşmişti. Ama bu kez hem dolunay yoktu, hem de Kapalı Birim'de kullanılan yoğun üvez ağacı beni yitiriyordu iyileşme konusunda. İki ayrı yerden kamçılanmıştım fakat Theo şüpheci yaklaşıyordu.
"Ya ona zarar verirse?"
"Denemeden bilemeyiz. Ve baksana, o zaten kötü durumda." Parrish'in, muhtemelen doğru dürüst konuşabilseydim, benimle aynı cevabı vermiş olması iyiydi.
Theo zorluk çıkarmanın ve beni geciktirmenin aptalca olduğunu akıl edebilip, kapının üzerine basmamaya özen göstererek yanıma geldi ve eğildi. Elindeki yüksek ihtimalle Parrish'in çıkardığı ateş yüzünden hafifçe yamulmuş iğneyi koluma yaklaştırdı ve ben onun yüzüne bakarken, o sadece iğneneye dikkat kesilerek ucunu batırdı koluma.
Acıyı kesinlikle hissetmemiştim. Çıkarırken de. Ama Theo gözlerini benim zaten onda olan gözlerime kilitlediğinde, yavaş yavaş tüm olumsuz ve dehşet duygularının bedenimden sıyrıldığını, yerine rahatlama ve bilincin geldiğini en iyi şekilde hissettim. Bakışlarım ve yüz mimiklerim gevşedi. Gözlerimin önündeki saydam perde kalkıp görüşümü netleştirdi ve sanki beynimin içine koydukları ağır taş kalktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Should Know I'll Be There For You | Thiam
FanfictionLiam, her şey son bulduktan ve sürü dağıldıktan sonra asla eskisi gibi olamadı. Ta ki, o gece Theo'yla karşılaşana kadar. [06.03.2023 - ?]