Çocukluğum 35

1.9K 147 4
                                    

Tunç önündeki çay bardağına gözünü dikmiş gergince oturuyordu. Kafeye girince cam kenarına oturmuştu ikisi de. Selim amca ikisine çay söylemiş şimdi de gelen çayı içiyor camdan dışarıya bakıyordu.

Tunç ise karşısındaki adamın söze gitmesini bekleyecekti. Kendisi konuşmayı başlatmak istese de ne diyeceğini bilemediği için karşı tarafa bırakıyordu.

"Emine ile evlilik kararı alınca babası konuşmak için beni buraya çağırdı."

Tunç konuşmaya başlayan adam ile gergince yerinde dikleşti.

"Böyle bende senin gibi ne yapacağımı bilmiyordum."

Tunç gülümsedi. En azından sakin sakin konuşuyorlardı. Bu da bir şeydir.

"Emrah evde çok benimle konuşmuyor. Utanıyor mu kızgın mı bilmiyorum? Bizim hanım desen bana kızgın. Günlerdir seni bekletiyorum konuşmuyorum diye kızıyor."

Tunç alt dudağını kemirdi. Markalarını yurt dışına açarken bile bu kadar gergin değildi.

"Haklılar mı sence Tunç"

Tunç gergince yerinde oynadı. Fazla heyecan yapmıştı. Hani hoca sözlüye kaldırmak için listeden seçerde sen her bakışları listeye gidince böyle kalpten gidersin yaa işte şu an tam öyleydi.

"Yani şimdi ne diyeceğimi bilemedim Selim amca"

Şimdi oturup adamın yüzüne haklılar hatta az bile yapmışlar diyemezdi. Selim sesiz bir şekilde güldü. Sonra çayından bir yudum aldı ve konuşmaya başladı. O da artık kaçamayacağını ve bu konuşmayı er yada geç yapması gerektiğini biliyordu.

"Biz Emine ile çocuğumuz olsun çok istedik. Yıllarca denedik Allah'ım nasip etmedi. Yıllarca bir bebeğin hayalini kurduk. Allah'ım sonunda bize bir evlat verdi."

Aklına o zamanlar gelince yüzünde hüzünlü bir gülümseme oluştu. O zamanlar her gün Allah'a bir evlat için dua ederdi.

"Tek çocuk olunca ve o kadar zaman bekleyince ikimizde Emrah'ın üstüne çok düştük ama Emine benim kadar değildi. Ben Emrah düşecekte canı yanacak bir şey olacak diye yıllarca peşinde gezdim. O ağlamasın canı acımasın diye ben kendimi ona siper ettim. Her kararına ve istediği her şeye evet dedim"

Tunç'un aklına Emrah'ın küçüklük zamanları gelince gülümsemeden edemedi. Çok net hatırlamasa da bildiği ve emin olduğu tek gerçek Emrah'ın şımartılarak ve gerçekten tek çocuk olarak büyütülmesiydi.

"Ama şimdi sizin gittiğiniz yol çok tehlikeli. Evet zaman değişti bizim zamanımız ile şimdiki zaman arasında büyük fark var."

Tunç ciddiyetle Selim'i dinliyordu.

"Ama yine de istediğiniz gibi olamuyor. Bu ilerleyeceğiniz yolda Emrah çok üzülecek. Ben onun gözünden akan yaş için dünyayı yakarım. Onun üzülmesini istemiyorum ama seninle oldukça ağlayacak. İnsanlar onu dışlayacak üzülecek. Ben buna izin vermeyeceğim. Ben oğlumun mutlu olması için her şeyi yapacağım. Belki şimdi bana kızacaksınız ama belki zamanla beni anlarsınız. Evlat için gerekirse ben kötü olurum."

Tunç gergince yerinde dikleşti.

"Selim amca ikimizin de istediği Emrah'ın mutlu olması. Bende Emrah mutlu olsun diye her şeyi yaparım. Selim amca senin dediklerini bende düşünüyorum. Biliyorum üzüleceğiz, insanlar belki çok kötü bir şey yaptığımızı düşünecek ama bizim tek istediğimiz şey beraber olmak ve biz üzülsek bile beraber olmayı göze aldık."

Tunç biraz bekledi derin bir nefes aldı ve konuşmaya devam etti.

"Beraber olmazsak hayatımızın çok güzel olacağını nereden biliyoruz. İkimiz ayrılınca hayat bütün güzelliklerini bize mi verecek? Yine ağlayacağız yine güleceğiz. Ama ayrılmazsak evet yine ağlayacağız yine güleceğiz ama bu sefer daha farklı olacak bu sefer beraber olacağız"

Selim konuşan oğlun ile etkilenmeden edemedi. Tabii ki de düşündü de.

"Selim amca eğer sen Emine abla ile beraber olmak istediğinde babası gelip sana siz beraber olursanız mutsuz olursunuz o yüzden ayrılın deseydi ayrılır mıydın?"

Selim duyduğu soru ile yutkundu.

"Hayır"

Sesi titremişti.

"Selim amca benim aşkımın seninkinden bir farkı yok."

Tunç'un gözleri dolmadan edemedi. Selim ise utanarak bakışlarını eğdi.

"Biz birbirimizi seviyoruz. Hem de çok seviyoruz. Tıpkı dünyadaki her aşık gibi. Bizim onlardan farkımız yok."

Sonra gözünden bir yaş düştü.

"Aşk aşktır cinsiyeti yoktur."

Selim ise bakışlarını kaldırmamış öylece masanın desenine bakıyordu.  Tunç böyle konuşunca utanmıştı. Dediklerinden, düşüncelerinden ve kendinden utanmıştı. Her şeye hep kendi bakış açısıyla bakmıştı. Aklındaki tek düşünce Emrah'ın üzüleceği olunca diğer her şeyi silmişti.

Tunç ise kafenin onu boğduğunu hissetti.

"Selim amca sen söylediklerimi düşün. Bir fr öyle konuşalım."

Sonra ayağa kalktı.

"Ben biraz hava alsam iyi olur."

Konuştuktan sonra oradan çıktı. Kafenin ilerisine gitti. Dışarı çıkmasıyla gözündeki yaşlar daha çok dökülmeye başladı.

"Tunç"

Bakışları sesin olduğu tarafa gitse de gözleri dolu olduğu için buğulu görüyordu. Gözündeki yaşları silince ona doğru koşan Emrah'ı gördü.

"Tunç evde dayanamadım annem de buraya geldiğinizi söyleyince geldim. Kö-"

Hızlı hızlı konuşurken Tunç'un dolan gözlerini görmesiyle sustu.

"Tunç ne oldu?"

Eli sevgilisinin yüzüne gitti ve yol olmuş yaşları sildi.

"Babam kötü bir şey mi dedi? Nerede o bir de ben konuşayım"

Sesi sert çıkmıştı. Uzun zaman sonra ilk kez Tunç'u ağlarken görüyordu. Hem sanki kötü bir şey yapmış ağlatmak ne demek?

"Hayır kötü bir şey demedi hatta fazla sakindi."

"Ama Tunç"

Tunç derin bir nefes aldı.

"Emrah sadece bana sarıl. Hiçbir şey sorma."

Emrah sevgilisinin isteği üzerine hızla ona sarıldı. Tunç ona sarılan beden ile rahatladı. Kim ne derse desin o mutluydu. Evet üzüleceklerdi ama beraber olduktan sonra hiçbir şeyin önemi yoktu.

Çocukluğum - Gay Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin