bloodline - Ariana Grande
Bodybag - Charlotte Lawrence
Haberi Bile Yok - Berkay Altunyay
Way down We Go - KALEO
Bells in Santa Fe - Halsey
28.Bölüm | "Merhaba Sina"
Normalde hiç susmazsın, neden şimdi hiç konuşmuyorsun?
Sana onun yanlış insan olduğunu söylememe rağmen onunla birlikte oldun ve şimdi bak ne haldeyiz. Bizi bu çukurun içine sen çektin Sina, sana defalarca bunun çok büyük bir hata olduğunu söylememe rağmen bizi buna sen ittin.
Peki şimdi ne yapacağım? Bu çıkmazdan nasıl çıkacağım? Eski hatalarımın yankısından nasıl kurtulacağım?
Nasıl yaparsın bilmiyorum ama ben senin elinden tutan kişi olmayacağım. Yalanlarının sende açtığı yaraları bu sefer sarmaya ne gücüm yeter ne de öfkem buna müsade eder. Yalnız başınasın Sina.
Artık gerçekten tek başımaydım.
Kartı elbisemin beline sıkıştırarak mutfağa gittim. Garip bir şekilde mutfak normale göre boştu, yani sadece birkaç kişi vardı ve onlarda meşgul görünüyordu. "Kolay gelsin arkadaşlar, herkes nerede?" şeflerimizden birisi beni fark edince işini bırakıp bana döndü, "Özgür Şefim ve Cengiz Bey, Umut'la birlikte Melis Hanım'ın yanına, bara geçti." dediğinde başımı salladım. "Umut nasıldı, yani ben dışarıdayken size zorluk çıkardı mı?" şef başını iki yana salladı. "Umut çok yetenekli bir genç kız, iyi eğitilmiş ve terbiyeli bir kız. Size benziyor Sina Şefim." bu söylediğine gülümsemiştim. Umut ile benzerliklerimiz olsa bile o benden çok farklıydı.
"Ben gidip çocuklarımı bir kontrol edeyim." şef bana güldüğünde bende ona gülerek bir baş selamı verip oradan ayrıldım. Restoranın ön kısmına geçtiğimde, Umut ve Cengiz barın arkasında bir şeyler hazırlarken, Özgür ve Melis barın önünde bilgisayarla ilgileniyordu. "Ne yapıyorsunuz bakalım evlatlarım!" derken her şeye rağmen neşeli görünmeye çalıyordum. Biraz fazla neşeli olmuştum sanırım çünkü etraftaki birkaç kişi bizim olduğumuz tarafa bakmıştı.
Aslında bu yersiz neşemin sebebi Ahter'i yok sayarak olanları bir kenara itiyor olmamdan kaynaklıydı.
Zaten hep bunu yapmıyor muydum? Beni rahatsız eden her şeyi bir kenara itip, onları asla dönüp bakmayacağım bir defterin sayfalarını tek tek işliyordum. Sonra da o defteri bir daha asla açmamak üzere rafa kaldırıyordum. Yaptığım şey tam olarak bundan ibaretti.
Yok saymak.
"Sina, bende şimdi seni çağıracaktım. Derin düğün için birkaç dekorasyon örneği atmış. Aramızda evlenen tek kişi de sen olduğuna göre karar vermemize yardımcı olman gerekiyor." Melis bilgisayarı bana doğru çevirince Özgür ve onun arasına girdim. "Ben bu beyaz olanı sevdim ama Melis fazla sade olduğunu düşünüyor." Özgür'ün gösterdiği dekorasyonu incelerken göz ucuyla da Cengiz ve Umut'a bakıyordum. Umut, Cengiz'e portakal sıkmayı öğretiyordu. "Şimdi bunu ikiye bölüp koyuyorsun, sonra da bardağı şöyle yapacaksın," bardağı alıp mevye sıkacağının altına koydu. Ancak yanlış yapıyordu çünkü mevye sıkacağının zaten bir aparatı vardı. Bunu ona söyleyip hevesini kırmak yerine Melis'in gösterdiği dekorasyonları incelemeye devam ettim.
"Bence Özgür'ün seçtiği çok güzel ama Derin'in tarzına uyması için kristaller eklenebilir. Her yere kristal detaylar koyabilirsiniz. Derin'in karakterine ve tarzına gayet uygun olur." Melis'in kardeşi Derin, tıpkı Melis gibiydi. Ancak Melis'ten daha süslüydü. Şaşaya oldukça önem veriyordu. Gösterişi severdi ancak hiçbir zaman dozunu kaçırdığını görmemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çift Kişilik [Tamamlandı]
Romance[1. Kitap Tamamlandı] Ben, Sina Dağhan Sağyaşar. Bu size uzun geldiyse bana kısaca Sina diyebilirsiniz. Ancak "Siğna" şeklinde uzatarak okumazsanız gerçekten sevinirim. Bu konuda biraz takıntılıyım. Sina, Arap Yarımadasının Mısır ile birleştiği yer...