3.Bölüm | Hatanın Çözümü
⚓ 🍽️
"Uyumak istemiyorum! Üstümü değiştirmek istemiyorum! Sadece buradan çıkmak istiyorum! Çıkarın beni!" kapıya güçlü bir tekme atarak ayağımın acımasına neden oldum. Canım acımıştı, hatta belki de moraracaktı ama bunu düşünecek değildim.
"Sus artık Sina, sus ve uyu." Sezer tam olarak bir saat yirmi sekiz dakikadan beri beni odadan çıkarmıyordu. Cengiz ve Sadık ise Sezer'e tepki bile vermemişti. Sezer'in yaptığı suç sayılırdı ama ikisi de sesini bile çıkarmıyordu.
"Gerçekten daralıyorum Sezer, çıkar beni! Yalvarıyorum sana, beni duymuyor musun?" konuşmalarım, bağırmam, kapıyı tekmelemem... Hiçbiri onun zerre umurunda değildi. Beni tamamen görmezden geliyordu.
Bu tantana içinde midem iyice bulanmaya ve gözüm kararmaya başlamıştı. Öyle ki ayakta durmak bile zor geliyordu. "Sezer, benim gözüm kararıyor. Sanırım ölüyorum." kapının arkasından ayrılıp yatağa gitmeye çalıştım ama bacaklarım daha fazla dayanamadı. Dengemi sağlayamayarak sertçe yere düştüm. Ben yere düşerken büyük bir gürültü koptu ancak ben ayağa kalkabilecek kadar iyi olduğuma emindim. Ayağa kalkmaya çalışarak harcadığım birkaç dakika sonrasında Sezer ve Cengiz telaşla içeriye girdi. "Sina, beni duyuyor musun? Sina!" Sezer'i duyuyordum ama cevap verebilecek gücüm yoktu. Cengiz beni hemen kucaklayıp yerden kaldırdı. "Sadık koş Sadık! Git arabayı çıkart!" diye bağıran Sezer'in sesini duydum. Telefonu eline almış, birine ulaşmaya çalışıyordu.
Mükemmel kocan Uraz'a tabii. Başka kime olacak?
Cengiz'in kucağından arka koltuğa bindim.
Aşağı nasıl indik, ya da ne zaman arabaya bindik emin değildim. Odada ayağa kalkabileceğimi sanıyordum. Gerçek şuydu ki ayağa kalkabilecek gücüm yoktu. Gözlerim yarı açıktı ancak etrafı bulanık görüyordum. Cengiz beni kucağında sıkı sıkı tutuyordu. Öyle sıkı tutuyordu ki, elbisemin tülleri gömleğinin açıkta bıraktığı kolunda iz çıkarmıştı. Elleri o kadar çok titriyordu ki onunla birlikte bende titriyordum. Cengiz benim için endişelenmişti. Çok endişelenmişti.
Sezer kısa bir an bize baktıktan sonra tekrar Uraz'ı aradı. Uraz telefonu açar açmaz ise bağırarak öfkesini kustu. "Neredesin lan sen? Bu saat oldu! Neredesin sen?!" telefonu arabaya bağladığı için bizde konuşulanları duyabiliyorduk. Aslından bu sözleri duymak istediğim söylenemezdi. İnsanların Uraz'a bağırmasından hoşlanmıyorum.
"Ne istiyorsun? İşim var sonra konuşalım."
"Yine hangi soktuğumun işiyle uğraşıyorsan çıkıp hastaneye gel! Karım karım diye ortalarda dolanmayı biliyorsun, işine gelince karım diye koluna takıp geziyorsun. Karın hasta geri zekâlı, hem de senin yüzünden. O çok sevdiğini söylediğin karın varya, bugün saatlerce bir başkasının omzunda ağladı. İş işten geçiyor Uraz! Bir gün dönecek bir karın olmayacak anla bunu." diyerek adeta kükrediğinde irkilerek Cengiz'e yaslandım.
Gelmeyecek biliyorum ama beni önemsesin de istiyorum. Belki bir şeyleri değiştiririz diye ümit ediyorum. Her şeyi yoluna koyduğumuz hayal ediyorum. Birbirimize iyi geldiğimiz anların hayaliyle yaşıyorum. Ben bu kadar çok hayal kuruyorken acaba o da benimle, geleceğimizle ilgili hayaller kuruyor mu diye düşünmeden edemiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çift Kişilik [Tamamlandı]
Lãng mạn[1. Kitap Tamamlandı] Ben, Sina Dağhan Sağyaşar. Bu size uzun geldiyse bana kısaca Sina diyebilirsiniz. Ancak "Siğna" şeklinde uzatarak okumazsanız gerçekten sevinirim. Bu konuda biraz takıntılıyım. Sina, Arap Yarımadasının Mısır ile birleştiği yer...