34.Bölüm | Ruhun İlahisi

49 5 0
                                    

34

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


34. Bölüm | Ruhun İlahisi

"Bütün gün burada uzanmayı her ne kadar istesem de, bence artık eve gitmeliyiz." cevap vermeyerek saçlarımı kurcaladı. Bugün kesinlikle onda garip bir şeyler vardı. Fazla sakin, fazla sessiz ve oldukça sorumsuzdu. Benim tanıdığım Uraz'ın, babası ve dedesiyle olan bir toplantıyı kaçırma olasılığı sıfırdı. Bunu asla yapmazdı.

Yani ben böyle sanıyordum.

Aslında Uraz'a bu yaptığının yanlış olduğu hakkında vaaz vermek üzereydim ki telefonu çalmaya başladığında bundan vazgeçtim. Beni dikkatle tutarak cebindeki telefonu güçlükle yerinden çıkarıp açtı. Telefonu tek eliyle cebinden alıp sonra tek eliyle hoparlöre aldığı anda bunu tek eliyle başarabildiği için onunla gurur duydum.

Muhtemelen ben bunu başaramazdım.

"Sen beni öldürmek istiyorsun. Hep aklından geçen şey bu değil mi Uraz?" Ahmet kayın babacığım biraz sinirliydi sanırım. Yani sesi çok azıcık sinirli geliyordu.

"Bende seni seviyorum baba. Nasılsın?" Uraz adama kalp krizi geçirterek onu öldürmeye çalışıyorsa, kesinlikle doğru yoldaydı.

"Deden size kıyamıyor, her yaptığınızı anlayışla karşılıyor ama babaannen öyle değil. Bugün buraya gelmedin diye dedeni doldurursa mirasını unut." Gülay babaannenin Uraz'ı sevdiğini sanıyordum. Aslında aralarına soğukluk girdiğini düşünmem için elimde bir sebep vardı. Biz Trabzon'dan döneceğimiz sabah Bulut dışında hiçbir torununa sarılmaması ilginçti.

Ancak Uraz bunu pekte umursamıyor gibiydi. Oldukça rahattı. Bu ondan beklemediğim düzeyde bir rahatlıktı. "Aras ve Cengiz oradaydı. Onlar size gerekli sunumu yapmışlardır. Benim yaptığım tek şeyin çizmek olduğunu sende çok iyi biliyorsun. Sen fark etmesende dedem bunun farkında. Babaannem her ne derse desin dedemin günün sonunda yanında tutacağı kişiler bizleriz." aslında Mehmet dede bana her zaman soğuk bir adam gibi görünse de gördüğüm kadarıyla tüm torunları onu çok seviyordu.

Arem'de severdi sanırım.

"Amacın Poyraz ve Rüzgar gibi babaannenin nefretini kazanmaksa doğru yoldasın oğlum. Ama şunu unutma, günün sonunda ben annemin oğluyum. Gözünün yaşına bakmam, hemde her konuda." her konudan kastının sadece işle ilgili olmadığına neredeyse emindim.

"Ve baba, günün sonunda bende dedemin torunuyum. Sağyaşar ailesinin üçüncü varisiyim, anlarsın ya? İyi günler." telefonu babasının suratına kapattıktan hemen sonra dudaklarıma yapışmış olması hırsını atmak için yaptığı bir hamle olmakla birlikte, açıkçası beni rahatsız etmemişti.

Belki de mazoşisttim.

Geri çekildiğimde, derin bir nefes aldım. "Sanırım," kısa bir an nefesim kesildi. "Eve mi gitsek?" gerçekten nefes kontrolüm sıfırdı. Öpüşürken nefes almayı unutuyor olmam bir gün beni öldürecekti. Bundan emindim.

Çift Kişilik [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin