Colorado

71 5 1
                                    

Sabah gözlerimi açtığımda Seth, yatağın ucuna oturmuş kafasını iki elinin arasına almıştı. Çok berbat görünüyordu. “Seth?”

Birden dönüp bana baktı. “Neden izin verdin?” dedi acıyla. “Şuan kendimden nefret etmeme nasıl izin verdin?” ne dediğini anlamıyordum. “Sana o şekilde dokunmama nasıl izin verdin, Derin? Bunu sana nasıl yaptım?” ayağa kalkıp acıyla ellerini ensesinde bağladı.

“Neyden bahsettiğini anlamıyorum!” dedim ve yataktan çıkınca çıplak olduğumu fark ettim. “Tamam!” dedim şaşkın bir şekilde ve etrafa bakındım. Ama kıyafetlerim burada değildi. Dolaba yürüyüp yeni kıyafetler almak için uzanmıştım ki kırmızı lekeler olduğunu fark ettim. Göğsümün etrafı, boynumun altı kırmızılıklarla doluydu. “Sanırım kızamık oluyorum!” dedim paniğe kapılarak.

“Cidden hatırlamıyor musun?” diye sordu Seth sertçe. Gözlerimi kapatıp kendimi hatırlamaya zorladım. Ama banyo yapmaya ihtiyacıyla banyoya gidip suyu açtım ve altına girdim. Su üstümden akarken de hatırlamaya çalıştım. Gözlerimi sımsıkı yummaya devam ederken beynimi zorladım. Her şey çok silinikti. Ama sonra birden görüntüler netleşti. Seth’in koltukta yaptıklarını hatırladım ve anında gözlerimi açtığımda Seth tam karşımda duruyordu. Gözlerime endişeyle bakıyordu. “Hatırladın!” dedi korkuyla.

“Sana kızmadım.” Dedim. “İkimizde sarhoştuk ve mantıklı düşünemiyorduk. Buna üç ay birbirimizden ayrı kaldığımızı da eklersek normaldi. O yüzden sakın bu yüzden kendini suçlu hissetme!”

“Verdirdiğimiz söz geçersizdi, Derin! Bu barbarca vermeni sağladığım bir durumdu. Çok özür dilerim! Ama bunu düzeltemem!” birden gözlerim fal taşı gibi açıldı ve suyun altından çıkıp bornozuma uzandım. Ona sarınıp banyodan ve odadan çıktım. Salona indiğimde şükür ki diğerleri uyanmamıştı. Koltuğun yanına saçılan kıyafetleri toplayıp hızlıca odaya geri çıktım. Seth, endişeyle bana bakıyordu. Ama kucağımdaki kıyafet topluluğuna bakınca endişesi kayboldu.

“Az kalsın yakalanıyorduk!” dedim gülerek. Banyoya geçip onları kirliliğe attım. Bornozu çıkarıp duşuma kaldığım yerden devam ettim. Seth’te bana katıldı. Ama hiç konuşmadık. O dün gece için kendine kızmakla meşguldü. Ben de onu ikna etmenin yollarını düşünmekle meşguldüm. Birde başımı çatlatan ağrıyı yok etme yollarını.

Dördümüz sessizce kahvaltımızı yaparken hepimizin yanında hazırda bekleyen bir su bardağı su ve ilaç vardı. Kahvaltımız bitince ilaçlarımızı anında içtik ve içki şişelerini poşete attık. Ama Begüm koltuğa yaklaştığında gözlerini kıstı. “Dün gece bu koltukta savaş mı çıktı? Yoksa Duman koltuğun yüzünü bu kadar çok kırıştırıyor mu?” deyince Seth’le aynın anda bakıştık. Buna kahkaha atmamak için alt dudağımı ısırdım.

“Duman bunu duymasın.” Dedim. “Sonra alınabilir!” koltuğa gidip üstünü düzelttim ve “Bu kadar büyütme!” dedim.

“Peki!” dedi Begüm, uzatarak. “Şuanda birbirinizle gırtlak gırtlağa değilsiniz. Bunu iyiye alabilir miyiz?”

Ben ‘Hayır’ derken Seth ‘Belki’ dedi. 
  
“Seth, belki diyorsa iyiye al.” Dedim. Birden içim ısınmıştı. Çünkü o cevabı evet olanları eğer söyleyemiyorsa ‘belki’ diye cevap veriyordu. Ama eğer hayırsa, hayır kelimesini direkt düz ve sert bir şekilde söylerdi. Onu çok iyi tanıyordum!

Seth, gözlerime bakıp “Beni çok iyi tanıyorsun!” dedi. İç sesimle aynı anda. Birbirimize aşkla bakmaya başladık. Ben bunun yürümesini istiyordum. Bitmesini istemiyordum.

Suratımızda patlayan ışıkla irkildik. Begüm, ekranı çevirip bizim birbirimize aşkla baktığımız fotoğrafı gösterdi. “Bunu yok edemezsin, Seth!” dedi kuzenim ona yalvaran gözlerle. “Yapma! Benim kuzenim güçlü bir kızdır falan filan. Ama sen de o da ilerleyen zamanlarda başkalarında birbirinizi aramaya başlayacaksınız. Olmayınca da boşluğa düşeceksiniz. Ben kuzenimi başka bir erkeğe yakıştırmıyorum. O dünya güzeli ve en iyi kalbe sahip olan bir kız. Onu sakın karanlığa itme!”

“Begüm! Onları kendi haline bırakırsan onlar için daha mantıklısı olur. Biri yirmi altı yaşında biri yirmi!”

“Yirmi bir!” diye Seth’le aynı anda düzelttik.

“Her neyse!” dedi Danny. “Sonuçta ikinizde yetişkinsiniz.” Gözüm boş olan bileğime gitti. Seth onları hala geri takmamıştı. O sırada Seth’in telefonu acı acı çalmaya başladı ve Seth, cebinden çıkarıp ekrana baktı. “Dom mu?”

Seth, başıyla onaylayıp “Efendim, kaptan?” diye açtı. Sonra dinlerken ilk gözleri kısıldı. Sonra bana baktı. Elleri yanında yumruk oldu. Çenesinde kaslar seğirdi. Ama en sonunda telefonu kapatıp cebine sokmadan önce kolumdan tutup beni merdivene doğru sürükledi. “BU BİR HATAYDI!” diye bağırınca sıçradım. “DANNY!” Danny ve Begüm koşarak yanımıza yetiştiler. Ama Seth, beni odaya gelince bırakıp cebinden kolyeyi çıkardı ve boynuma taktı. “Dom’a bu sabah bir fotoğraf gelmiş!” dedi öfkeyle. “Fotoğrafta senin ve Derin’in görüntüsü varmış! Tabii ki bu da dikkat çekmiş. Adamlar zaten bu günü bekliyordu. KAHRETSİN!”

“Sakin ol, Seth!” dedi Danny. Ama Seth ona öyle bir yumruk attı ki ete çarpan ses odada yankılandı. “Bu ne içindi?”

“Adamlar videoya almış! Benim odamın camına kurdukları ekipmanlarla beni ve Derin’i kayda almış! Her yerde Derin’i aradıklarından eminim.” Danny, korkuyla ellerini ensesinde bağladı. “Onu bizim takımda koruyabiliriz. Yanımızdan bir yere ayrılmamalı.”

“Bu… silahsız bir şekilde orduya dalmak-”

“HAYIR!” dedi Seth acıyla. “O Derin’i bulamadan önce biz onları bulacağız. Başka türlüsü olmayacak.”

“Bu çok zor!” dedi Danny yine. “Adamları tanıyorsun. Yakılan binadan kurtuldu. Çünkü hamleleri biliyorlardı. Adamlar çok güçlü! Rus mafyaları yok sadece işin içinde. En pis işleri için para savuran şerefsizlerde var!”  
  
“Biliyordum!” dedi Seth. Ama bana dönünce gözler iki kat daha öfke doldu. “BAVULUN NEREDE!” tam almak için kımıldamak üzereyken “NEREDE DEDİM!” diye bağırdı ve olduğum yerde bukalemun gibi donup kaldım.

“B-ben sanırım dolabın en üstünde!” Seth, hızla dolaba yaklaşıp bavulu aldığı gibi yere fırlattı. İkimizin kıyafetlerinden alıp bavula koydu. “Jeti hazır-”

“HAYIR! Kimliğini ortaya çıkarmaları için işi kolaylaştıramazsın! Aptal olma!” diye bağırdı. Şuanda eli ayağına tutuşmuş durumdaydı. Anlıyordum. Ama bu kadar da bağırmasına katlanamazdım.

“BANA SAKIN BİR DAHA BAĞIRMA!”

Ayağa kalkıp burnum dibine kadar gelip öfkeyle soludu. “Hayatıma girdiğin için senden nefret ediyorum! Bu korkuyu bir kez daha yaşattığın için senden nefret ediyorum!” dediği anda ona bütün acım ve öfkemle tokat attım. Kafası sağa döndü. Bunu gerçekten söylediğine inanamıyordum. “Doğru!” dedi yüzünü bana çevirmeden. “Seni sevmedim. Senden şuanda da ölesiye nefret ediyorum.”

Elimi kolyeye götürdüm. Öfkeyle boğazımı da kesse çekip kopardım ve yüzüne fırlattım. “Seninle bundan sonra hiçbir yere gitmiyorum! Beni diri diri kesseler de, lime lime etseler de seninle bir adım bile atmayacağım! Hatta ne yapacağım biliyor musun? Birini bulup ilk işim evlenmek olacak! O zaman bir daha asla karşıma çıkamayacaksın. Çünkü anca o şekilde benimle ilgili hiçbir söz hakkı sahibi olamazsın.” Gururum tavan yaptığı için gözlerine baktım. Hem de buz gibi bakışımla! “Bende senden nefret ediyorum!”

Seth, kolumdan tutup beni Danny’ye fırlattı. Hatta öyle bir öfkeyle fırlatmıştı ki Danny beni son anda tutmasa komodine çarpıyordum. “Onu sıkı tut!” dedi. Sonra da bavulu alıp odadan çıktı. Danny, beni sıkı bir şekilde tutmak istemediği için bana dönüp yardımcı ol, bakışı attı. Ona yardımcı olmaktan ziyade Seth’in beni sürükleyerek götürmesine fırsat kalmaması için ona ayak uydurdum. Birlikte aşağıya indik.

Seth, Begüm’e dönüp “Duman’ı alıp götür ve şirket için babanın bir adam ayarlamasını sağla. Derin’in peşine yine birilerinin takıldığını söyle. Ama asla gerçekte kimlerin takıldığını söyleme. Bu, bu sefer polislik işler değil. Duydun mu? Güçlü bir örgüt!”

Begüm, şuanda Seth’ten feci korkuyordu. Anında emrine uyup başıyla onayladı. Seth, onun bu itaatkârlığını görmedi bile. Sadece telefonunu çıkarıp Dom’a ayarlamaları yapmaları gerektiğini söyledi.

İlk defa yolcu uçağına biniyordum. Beni cam kenarına atmışlardı ve benim yanımda Danny oturuyordu. Uzanıp acil durum broşürünü aldım ve içindeki talimatları okudum. Sonra gülerek Danny’ye döndüm. “Uçak düşüyor olsa bunları yapabilir miydin, gerçekten?”

Danny, elimdeki broşüre bakıp “Hiç okumadım ki?” diye cevap verdi. “Ama öyle bir durum olsaydı, koridoru boşaltın, ben ABD Colorado Özel Birim Destek’e bağlı olan ajan Danny Mills, lütfen sakin olun ve bize güvenin, derdim!”

Kahkaha attım. “Üstünde paraşüt olmadığı sürece kimsenin seni umursayacağını sanmıyorum.” Danny’de güldü. Gülerken sol yanağında hafif gamze oluşuyordu. Gözüm Seth’e gitti. O şuanda bizi duyuyor, ama umursamıyordu. Benden gerçekten nefret ediyor muydu? Birden acıyla yüzümü buruşturdum. Buna katlanamazdım. “Sence gerçekten benden nefret ediyor mu?”

“Gerçekten mi? Size karşı beslemediği tek duygu varsa o da nefrettir. Buna inanın!”

Gözlerim sulandı. “Ölmemi umursamayacak kadar ediyor bence! Çünkü şuanda başım dertteyse bence yanımda olmanın tadını çıkarıyor olmalıydı.”

“Seth, istediği şeylerin tersini yapan bir kişiliğe sahip. O hep böyleydi. İstediği şeylerin sonunda yıkıma uğrayacağını sanıyor ve bu onu dehşete sokuyor. Haksız da diyemezsin. Eline ne aldıysa elinde patladı. Ona onun gibi öfkeyle karşılık vermen durumu daha da zora sokuyor. Bunu yapma. O cümleleri söylediğinde acısını sen görmedin. Çünkü göremeyecek kadar gurur yapmış durumdaydın. Ama ben gördüm.”

Kafamı cam kısmına çevirip gözlerimi yumdum. Neden hep ben alttan alacaktım ki? Almak istemiyordum. O almadan ben almayacaktım! 

Hayatımı Geri Verebilir Misin? (Komando Serisi-ll-)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin