Odanın kapısının tam önünde durdum. Ya kapı kilitliyse? Ya beni kovarsa? Korkuyla derin nefes alıp elimi kapının koluna uzattım ve korkuyla çevirdim. Oh! Kapı kilitli değildi. İçeriye girdiğimde zifiri karanlıktı ve Seth’in silueti yatağın ucunda oturmuş, kafasını iki elinin arasına almış bir şekilde görünüyordu. Yavaş adımlarla uzanıp tam lambayı yakıyordum ki “Sakın yakma!” dedi.
“Seth!” diye iç geçirdim.
“HAYIR!” dedi sinirli ses tonuyla. “Sakın bir kelime bile etme.”
Yavaş adımlarla tam önüne gelip dizlerimin üstünde çöktüm ve ellerimi bacaklarına koydum. Kasları öfkeden kaskatı kesilmişti. Masaj yapmaya başladım. Ama eliyle ellerimi ittirdi. Gözlerimi devirdim ve ellerimi bacaklarımın arasına sıkıştırdım.
“Konuş benimle, Seth!”
“Konuşulacak bir şey yok! Beni rahat bırak yeter!”
“Beni dışarıda bırakıyorsun! Hayatının sonuna kadar geçirmek istediğin kadına kendini kapatıyorsun. Sence bu hangi evlilik yemininde vardır, Seth! Konuşman, bir şeyleri bana anlatarak içinden atmana ihtiyacın var. Bu seni güçsüz göstermez. Bu yaşananların ne kadar kötü olduğunu anlayabilecek tek kişi burada benim. İki kere tecavüzün eşiğinden döndüm ben!”
“SUS!” diye bağırınca geriye doğru sıçradım. “SANA. TEK. KELİME. BİLE. ETME. DEDİM!”
“Peki!” dedim öfkeyle ve ayağa kalkıp odanın kapısına doğru gittim. Tam çıkarken omzumun üstünden ona döndüm. “Yalnızlığının tadını çıkar!” kapıyı çarparak aşağıya indiğimde herkesin merdivenin başında merakla ve korkuyla bakındığını görünce bizi duyduğunu fark ettim. Daha doğrusu Seth’in bağırmasını duymuşlardı.
“Sana bağıracağını sanmıyordum, üzgünüm!” dedi Olivia. Birlikte oturma odasına geçtik. Hepsi üzgün ifadeyle bana bakıyordu. Ben ise çenemi yumruğuma, dirseğimi de koltuğun koluna yaslamıştım. Bacak bacak üstüne atmış üsteki bacağımı titretiyordum. O sırada ayak sesine başımızı merdivenlerin olduğu tarafa çevirdik ve Seth merdivenlerden bana baktı. Ama ben anında başımı başka tarafa çevirdim. Merdivenden indiğini ve bana doğru geldiğini hissedince bacağımı daha da hızlı sallamaya başladım.
“Derin?” cevap vermedim. Az önce bağırması beni kırmış ve öfkelendirmişti. Yukarıda benim ona yaptığım gibi önümde eğildi ve ellerini bacağıma koydu. Hala üstünde kanlı tişörtü vardı. Herkesin bakışları ikimizin üstündeydi. “Özür dilerim!”
Tek kaşımı kaldırıp ona öfkeyle baktım. “Bu o kadar kolay değil!” onun yaptığı gibi ellerini bacağımdan ittirdim. Ayağa kalkıp camın önüne gittim. Şehrin şahane ışıklarını es geçip sabit turuncu ışığa bakmaya başladım. Omzunu cama yaslayıp yan profilimi izlemeye başladı.
“Öfkeliyim.” Dedi diğerleri duymasın diye fısıldayarak. “Videoyu gözüme soktuklarında daha da sinirlenip orayı darmaduman etmek istedim. Ama onlar bileğime kelepçe geçirmişlerdi. İçimdeki öfkeyi atamadım. Canım çok yandı. Çünkü benim kardeşim daha lanet olasıca on altı yaşında!”
Acıyla dönüp gözlerine baktım. Uzanıp boynuna sarıldım. “Biliyorum, Seth! Bu insanı delirtecek şekilde berbat bir durum. Ama kardeşine bu şekilde yardım edemezsin. O çok kötü durumda. Ona destek olmak zorunda ve onun kirli olmadığını ona kanıtlamak zorundasın.”
“Kirli tabii ki de değil!” dedi sertçe. “Böyle mi düşünüyor?”
Geri çekilirken başımla onayladım. “Uzun süren banyolar yaptığını ama kendisini hala çok kirli hissettiğini söyledi. Bak, yarın Draw’le ikiniz onu alın ve lunaparka götürüp ona sizin tarafınızdan sevildiğini gösterin ona kız çocuğu gibi davranın. Yani demek istediğim…”
Gözlerini kısıp “Anladım!” dedi. “Bu onu iyi hissettirir mi?”
“Bence kesinlikle hissettirir. Sonra onu bir alışveriş merkezine götürün ve ona ayakkabılar ve mükemmel kıyafetler alın. Ama asla ulaşamayacağı şeyleri almayın! Abartmanız onu daha da rahatsız edecek. Sonra sinemaya gidin. Dondurma yiyin ve seninle dönene kadar onunla bu şekilde ilgilenmeye de devam et. Olur mu?”
Uzanıp yanağımdan okşadı ve sonra ailesinin gözlerinin üstümüzde olmasını umursamadan eğilip dudaklarımdan öpmeye başladı. Bu masum ve rahatlama öpücüğüydü. Yanağımdaki eli çeneme kayınca öpüşü derinleşti. Ama sonra geri çekilip gözlerime baktı. Elimi uzatıp tişörtünün eteğini tutup çekiştirdim.
“Kurtul şu iğrenç şeyden!” elini tutup üstüne baktım. Tam tahmin ettiğim gibi parmak boğumları zarar görmüştü ve dudaklarıma götürüp her bir boğumu tek tek öptüm. “Seni seviyorum, Seth! Beni böyle bir durumda beni düzeltebilecek şey ailemin bana her zamanki gibi davranması olurdu. Fazla ilgi hiçbir zaman iyileştirici değildir. Ona zavallı gibi davranmayın sakın.”
Seth elimi tutup beni koltuğa çekince Draw’e baktı. “Derin’in bir fikri var.” Dedi. “Ne zaman uçuyorsun?”
“iki gün sonra uçuyorum.”
“Harika! Yarın kahvaltıdan önce sen, ben ve Lisa ilk sabah koşusuna çıkalım. Kahvaltıdan sonra da onunla ilgileniriz. Olur mu?”
“Tamam.” Dedi Draw. Ama sonra öfkeyle Seth’e baktı. “Onları burada tek bırakmak zorunda değildin! Steve zaten ergen züppesi! Onların başında durmak zorundaydın! Lisa’ya bunların olmasına izin vermemeliydin!”
Seth, acıyla kısılan gözlerini Draw’e odaklayınca onun şuanda ne kadar kötü olduğunu fark ettim. “HEY!” dedim öfkeyle. “Sen Seth’ten yaş olarak daha büyüksün! Dinime söven Müslüman olsa!” bu biraz farklı olmuştu ama neyse! “Seth orada hayat kurtarıyor! Bir sürü masumun hayatını! Ama sen oradan buraya uçuyorsun! Burada sende kalabilir, kardeşlerine gayet de iyi bir abi olabilirdin. Eğer burada bir suçlu varsa bu Seth değil! İkinizde suçlusunuz.”
“Bu adama bunu yapmaması gerektiğini milyonlarca kez söyledik!” diye bağırdı Draw bana parmağını doğrultarak. “Hayat kurtarıyormuş! Sikime kurtarıyor!”
Ashley ve Olivia ağzını kapatınca Seth “Doğru konuş!” diye bağırdı. Ben ise açılan gözlerimi kırpıştırıyordum. O lafa ne denirdi ki? Kahrolsun içimdeki korumacı huyum! “Laflarına dikkat et!”
“Videoyu gördün değil mi?” dedi Draw, ayağa kalkıp Seth’in önünde dikilirken. “Gördün değil mi kardeşimizin başına gelenleri! Gördün değil mi?” Seth, koltuktan kalkıp Draw’a doğru öfkeyle bakınca ikisinin de aynı boy ve aynı fiziğe sahip olduğunu ama Seth’in kaslı bir yapıya sahip olduğundan ondan daha uzun göründüğünü fark ettim. Ama kesinlikle Seth ondan daha küçük ve yakışıklı görünüyordu.
“GÖRDÜM!” dedi Seth öfkeyle. “Bunun hesabını bana mı kesiyorsun, yoksa asker olmam seni rahatsız mı ediyor? Senin gibi oradan oraya adam taşımıyorum ben! Bilmiyorsan söyleyeyim. Adam öldürüyorum! Kurşunları umursamadan bir masumun hayatını canım pahasına kurtarmak için ilerliyorum! Gerekirse koşuyorum. En azından amacım kendim değilim! Bir başkası!”
“Hadi oradan! Anneme sor! Senin telefonunu her gün yaşlı gözlerle bekliyor! Vuruldu mu? Öldü mü? Yaralandı mı? İyi mi? Aç mı? Tok mu? SOR SETH SOR! ANNEME SOR!” son cümlesinde Seth’in göğsünden vurup itince bende ayağa kalkıp aralarına girdim.
“İkinizde kesin şunu!” diye bağırdım. “Bu kimsenin suçu değildi! Birbirinizi suçlayamazsınız.”
“Derin haklı!” dedi Olivia. “Herkes kendi hayalini seçti, Draw. Sen pilot oldun, ben Profesör, Emma evlenip çocuk sahibi olmak istiyordu oldu. Kimse bunun için birbirini suçlayamaz. Herkes olmak istediği yerde!”
Draw hızla ona dönüp işaret parmağıyla merdiveni işaret etti. “Lisa’nın hayali neydi peki? İki erkek tarafından videoya alınmak mı? Erkekler için…” dudaklarını bastırdı. “…Bu benim kaldırabileceğim bir şey değil! O ki on altı yaşında. O nasıl kaldıracak söyler misiniz?”
“Desteğinizle!” dedim yine öfkeyle. “Ayrıca sizin böyle birbirinizi suçladığınızı görseydi sizi bu duruma soktuğunu zannedip birde bunun için kendisini üzüp dururdu. O yüzden bir yetişkin gibi davranıp onun için neler yapabilirsiniz onu düşünün. Bağırıp durmanız bir işe yaramayacak çünkü. Onu kaybetmek istemiyorsanız ilk önce kendinizi toparlamak zorundasınız!”
Hepsi öfkeli gözlerini yere indirdi. Haklı olduğumu biliyorlardı. Ashley, ayağa kalkıp beni kollarımdan tuttu ve kendine çekip sımsıkı sarıldı. O anneydi! Bu durum onun için içini parçalayan bir durumdu ve iki öfke krizine girmiş oğulları kavga ediyordu. Onu çok iyi anlıyordum.
“Sen mükemmel bir kızsın, tatlım! Buradayken vaktini ayırıp onunla sürekli konuşur musun? Ona iyi geleceğini hissedebiliyorum.” Geri çekilip ıslanan yüzüyle bana baktı.
“Elimden ne geliyorsa yaparım. Bunu istemene bile gerek yok! Onu asla yalnız bırakmam. Emin olabilirsin.”
Kadın gözlerini silip Seth’e döndü. “Seth! Bu kızı sakın üzme! Farkında değil misin, herkesi çekip çevirebilecek güçte. Her başarılı erkeğin arkasında olan kadın böyle bir kadın işte! Bunu hiç unutma. Şimdi ağrı kesici alıp uyumak zorundayım. Bu olay beni çok sarstı. İyi geceler!” deyip gözden kayboldu. Gözlerimi Seth’e çevirdiğimde yine gururla bakıyordu bana. Bu bakışları beni çok mutlu ediyordu, farkında mıydı?
“Üzgünüm!” dedi Draw Seth’in omzuna dokunarak. “Bu olay hepimizi mahvetti. Bu kimsenin suçu değildi.” Seth, gözlerini benden yavaşça kardeşine çevirdi.
“Evet.” dedi buz gibi sesiyle. Vay canına! Seth kolay affedebilen bir tip değildi. “Kimsenin suçu değildi. Ama bu senin benim müstakbel karıma karşı kullandığın kelimeyi affettirmez.”
“Seth, önemli bir şey değildi!” dedim hemen itiraz eden ses tonumla. Aralarına girmek asla istemiyordum.
“Hayır, Seth haklı!” dedi Draw. “Sana karşı o kelimeyi kullanmamalıydım. Sadece bizi dizginlemeye çalışıyordun.” Yanıma gelip eğildi ve yanağımdan öptü. Sonra kolumdan tutup elini bir aşağı bir yukarı sıvazladı.
“Şimdi uzaklaş!” dedi Seth öfkeyle. “O kadarı yeterliydi.” Seth, elimden tutup beni çekiştirip merdivenlerden hızla çıkmama sebep oldu. Odaya geldiğimizde bu sefer ışığı yaktı ve üstündeki kanlı tişörtü çıkarıp bir kenara attı. “Kendi abim bile olsa sana dokunuşu hoşuma gitmiyor! Öpmesi hele hiç!” derken karın kasları kaskatı olmuştu.
“O özür amaçlı bir dokunuş ve öpücüktü. Kardeşçe geldi bana. Art niyet görmedim, Seth. Sakin ol!” dedim ve eğilip Converse ayakkabılarımın bağcıklarını çözmeye başladım. O da pantolonunun fermuarını indirdi ve onu da ayağından öfkeyle fırlatıp attı.
“Sen anlamazsın!” dedi.
Kaşlarımı çatıp kafamı yukarıya kaldırıp gözlerine baktım. “Aptal değilim ben, Seth. Beni öperken art niyeti olsa hissederdim.” Dolaptan çıkardığı gri şortunu giyerken durup bana baktı. “Seth, lütfen sakin ol. Bugün yeterince gergin bir gün oldu zaten. Hem abinden beni kıskanmana gerek yok.”
“Seni kıskanmadığım tek kişi…” dedi ve eşofman ipini bağladı. Karnının altındaki seyrek tüylerine baktım. Ona neden her şey bu kadar yakışıyordu. İnce parmaklarının ipi bağlarken ki hareketini izledim. Parmakları bir müzisyen parmağı gibi uzun ve inceydi. Ama şişkin damarları ise onu vahşileştiriyordu. “…Danny! Çünkü o seni ilk gördüğü anda tek bir kategoriye soktu. O da kız kardeş!” bağlama işi bitince beyaz sporcu atletini alıp başından geçirdi ve hareketle kasılan kaslarını seyrettim.
Ayakkabılarımı çıkarıp doğrulduğumda Seth uyumaya hazırdı bile. Ben daha anca ayakkabılarımı çıkarmıştım. Seth banyoya girerken peşinden gidip kapının pervazına yaslandım. Üstümdeki kot gömleğimin düğmeleri çözerken “Danny, sana kardeş gözüyle bakıyor. Tek kardeşi sensin. Seni erkek kardeş, beni de kız kardeş görmek onu mutlu ediyor.” Dedim.
Ağzındaki köpüklerle bana dönüp “Bahsettiğim şeyde bu işte!” dedi ve fırçalama işine devam ederken ben gömleğimi çıkarıp pantolonumun fermuarını indirip üstümden çıkardım. Seth, ağzındaki macunu tükürüp çalkaladı ve bende ikimizin çamaşırlarını kirliliğe attım. Birlikte banyodan çıkınca o yatağın ucuna oturdu. Bende zümrüt yeşili saten askılı pijama üstümle şortunu giydim.
“Ama bu Danny’den başka kimsenin bana kardeş gözüyle bakmayacağını göstermez. Bence Draw’de beni o şekilde görüyor.” Makyajımı silip yatağa girip kafamı yastığa koydum. Ama o hala oturuyor yere bakıyordu. “O senin abin! Danny’ye gösterdiğin güveni ona da gösterirsen emin ol bu yüzden güvenine sahip çıkmaya başlayacak. Ama sen ona bu fırsatı vermiyorsun. O da aklında sürekli beni kıskanılacak biri olarak görecek. Buda ister istemez aklının bana kaymasına neden olacak!” Omzunun üstünden dönüp bana bakınca gülümsedim. “Yarın tempolu bir gün bekliyor seni, koca adam! Hadi müstakbel karına sarıl da uyuyalım artık!”
“Bugün beni en iyi hissettirecek şey!” dedi ve yanıma yatıp kollarını bana sımsıkı doladı. Alnımı göğsüne yaslayıp gözlerimi yumdum. Onun sıcaklığı ve kokusuyla kendimi anında uykunun kollarına bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatımı Geri Verebilir Misin? (Komando Serisi-ll-)
Romance"SETH!" diye bağırdığımda ağaçların dallarındaki kuşlar uçtu. Olduğum yerde dönüp etrafa daha da odaklanmaya çalıştım. "SETH! Neredesin?" Ses gelmeyince koşmaya başladım. Ayaklarım her toprağa vuruşunda kalbimin atışı gibi kulağımda yankılanıyordu...