Ceza

72 5 4
                                    

Kapı birkaç kez tıklandığında hala yerde ağlıyordum. Ayağa kalkmadan uzanıp kilidi açtım. Sonra da kapıdan destek alıp ayağa kalktım. Kapı açıldığında kim olduğuna bakamayacak kadar berbat durumdaydım. Yatağıma yaklaşıp yorganı açtım ve içine girdim. Kimseyle konuşacak durumda değildim. Seth’in burada kalırken kafasına koyduğu yastığı alıp sımsıkı sarıldım. Burnumu yastığa gömdüm. Yastığın üstündeki yüzü yıkamamıştım.

“Korkağım!” dedi Seth fısıldayarak. Yastığı yüzüme daha da bastırıp hıçkırıklarla ağlamaya başladım.

“Savaşman çok mu zor?” dedim boğuk sesimle. “Her seferinde böyle mi yapacaksın? Beni en yüksek tepeye çıkarak ve sonra baş aşağı yere çakılmam için beni aşağıya mı atacaksın, Seth! Ne kadar mahvolduğumu görmüyor musun? Bunu neden yapıyorsun?”

“Savaşıyorum!” dedi öfkeyle. “Her saniye savaşıyorum. Ama seni kaybedersem hiçbir şeyin önemi kalmaz.”

“Beni hayatından tamamen çıkardığında da ölebilirim. Araba çarpar, ya da Murat gibi biri karşıma çıkar, bana kötü şey yapar! Yine bir şekilde ölürüm. Bunu değiştiremezsin! Bunu kimse değiştiremez. Sen Afganistan’a gittiğinde bende seni kaybedebilirdim. Seni hala kaybedebilirim ki kaybettim zaten. Hayatımdan çıktığını söyledin. Ama üzgünüm, Seth! Bu sefer sana sıradan bir veda edebilecek kadar güçlü değilim. O yüzden ne istiyorsan onu yap!”

Yüzüme bastırdığım yastığı çekip yatağın başlığına yasladı ve sırtını da yastığa dayayarak uzandı. “İstediğim şey yaptığım şeyle çok farklı!”

Burnumu silip gözlerimi kapatarak ona sarıldım. İrkildi. Ama bu sefer bir şey demedi. Yarasına dikkat ederek ona sımsıkı sarıldım. “Benim istediğim ve yapmak istediğim şey sabit. Ama önünde aşılması güç bir engel var ve sen her seferinde bu engeli büyütüyorsun.” Dedim fısıldayarak. Onu çok özlemiştim. “gözlerimi kapatıyorum. Her gözlerimi kapatmam da aynı yere gidiyorum. Sana! Tek sana! Tek seni istiyorum. Ama sen az önce bütün ümitlerimi yerle bir ettin. Ben seninle her şekilde olmayı kabul ettim. O engel her seferinde bana sınırı koyup canımı acıtsa, kalbimi paramparça etse de söz konusu sen olunca mazoşist ruhlu oluveriyorum. Farkında değilsin. Ama ben sana tamamen teslim oldum, Seth! Her şeyimle!”

“Hayır.” Dedi o da benim gibi fısıldayarak. “Farkında değilim! Henüz bana boyun eğdiğini hiç görmedim. Bu tezini çökertiyor!”

Elimi tişörtünden içeri sokup dudaklarımı boynuna bastırdım. “Dene!” çenemden tutup kafamı kaldırdı ve gözlerime baktı. “Sana kafa tutmak, sana teslim olmadığımı göstermez! Bunu sende gayet iyi biliyorsun. Bu ilişkimizin her seferinde de kanıtlandı. Pes eden hep ben oldum. Kazanan hep sen oldun.”

Kafasını ağırca iki yana salladı. “Asıl sen farkında değilsin!” dedi. “Beni esirin ettin! Her defasında kuralları sen koydun ve ben sadece uyguladım!” gözleri dudaklarıma indi. “Şuanda yaptığın gibi! Bana bu yüzden dokunmanı engellemeliyim! Her seferinde bunu yapıyorsun!”

Ellerimi bluzunun altından çekip çıkardım. “Dokunmuyorum!” dedim. Ama o transta gibiydi. Gözleri sadece dudaklarımda sabit kalmıştı. “Sen dokunana kadar da dokunmayacağım, öpmeyeceğim! Karar vermen için sana süre tanıyacağım. Bu gece ister bu yatakta bana hiç temas etmeden uyu. İster başka oda hazırlayayım sana! Ama lütfen, Seth iyice düşün. Ya beni gerçekten tamamen hayatından çıkar, ya da bir daha bunun konusunu bile açma!”

Yanından kalkıp odadan çıktım. Salona indiğimde gözler anında üstüme sabitlendi. Ama ben dolaba gidip oradan portakal suyu çıkarıp tezgâha koydum. O sırada Seth, indi. Düşünceli bir şekilde Danny ile Begüm’ün karşısındaki berjere attı kendini. Kafasını tamamen koltuğun arkasına yasladı.

“Ee?” dedi kuzenim meraklı bir şekilde. “Durumunuz ne oldu? Barışmayı yatakta yapmadınız mı?”

Dolaptan bardak çıkarıp onu da kutunun yanına koydum ve portakal suyu boşalttım. “Ona düşünmesi için zaman verdim. Karar tamamen onun ve o düşünürken yakınında olmayacağım. Bu işi bitirecek ya da bir daha hiç konusunu dahi açmayacak!” kutuyu salladım. “Portakal suyu isteyen?”

Begüm, Seth’e döndü. Ama Seth hala tavana bakarak düşünüyordu. “Aranızdaki çekimi görebilen bir tek ben miyim? İkinizin vücudu da birbiriniz için yaratılmış. Elektriğiniz ta bize kadar ulaşıyor. Yanınızda durmak bile yeterli aşk yaşamayı istemek için. Yani, demek istediğim siz ayrılamazsınız!”

Omuz silktim ve bir yudum portakal suyumdan aldım. “Hayat masallardaki gibi değil, kuzen! Gökten üç elma falan da düşmüyor. Bir şey güzel başlıyor ve kötü bitiyor.” Dediğimde Seth, kafasını bana çevirdi.

“İyi de gökten üç elma yağmasını kimse beklemiyor! O elmaları kendiniz de elde edebilirsiniz. Seth! Gerçekten onun başka bir adamla evlenmesini ve senin ona dokunduğun gibi o adamın Derin’e dokunmasına izin mi vereceksin?” Seth, jet hızıyla ayağa kalktı. Bu konu onu acayip delirtiyordu.

“Alkole ihtiyacım var!” dedi Seth. Hızla salonu ardından da daireyi terk etti. Danny’ye bir bakış atmam yeterli oldu.

“Alkolü alıp buraya gelin. Benimde ihtiyacım var!” dedim ve Danny başıyla onaylayıp o da Seth’e yetişmek için daireden çıktı.

Yarım saat sonra dairemin kapısı açıldı ve iki komandoda içeriye girdi. Ama sanki gelmeden önce biraz içmiş gibi halleri vardı. Danny, elindeki poşetleri orta sehpaya bırakınca Seth’de elindeki poşetleri tezgâha bıraktı. Ben Danny’ye yardım ederken Begüm’de Seth’e yardım etti. Çünkü ona gerekli alanı bırakmakta kararlıydım. İçkilerimizi alıp koltuğa oturduğumuz da bende kumandadan müzik sistemini devreye soktum. Hafif duygusal müzik çalarken bizde içmeye başladık.

Begüm’le ikimizin kafası bulanmaya başladığını gülmelerimizden anında anlamıştım. Begüm elinde şişeyi sallayıp “Evet, çömez!” dedi. “Ne hissediyorsun? İnsan alkollüyken konuştuklarına sınır koyamazmış. Belki içinde sakladığın birazcık bir şeyler vardır.”

Gözlerimi kısıp arkaya yaslanmak istedim ama yere resmen düştüm. O sırada hepimizin sehpanın etrafında yere oturduğumuzu fark ettim. Doğrulduğumda hepsi bana endişeyle bakıyordu. Bu saçma, ama bana kahkaha attırdı.

“Koltuktayım sandım!” ama sonra şişeyi kafama diktim. Büyük yudumlar aldıktan sonra “Ne mi hissediyorum?” diye sordum ve Begüm abartılı bir şekilde başıyla onayladı. “Çok şey!” dedim kahkaha atarak. “Okulu bırakmak zorunda kaldım. Hayallerim…cup! Suya düştü. Aslında yıldız olmayı başardım! Yeho! Ama…” omuz silktim. “…iş kadını olarak. Puf! Ne kadar eğlenceli değil mi? Toplantıda kurulmuş bir robot gibiyim. Evde… ah, yaşıyorum işte!” şişeyi tekrar kafama diktim. “Hayatımı geri almak istiyorum. Ama kim geri verebilir ki? Kimse! Babam beni terk etti! Her şey senin için diyordu. Hıh! Yalanlar, yalanlar ve yalanlar! Hiçbir bok benim için değildi!” işaret parmağımı aşağıya doğru salladım. “Mezarına gidiyorum ve ona, kızın hayatta! Diye bağırıyorum.” Kahkaha attım. “Ama o bana bunun için mutlu olduğunu bile söyleyemiyor. BEN BURADAYIM BABA! Diyorum. Kalk! Ama yok, gitti! Beni terk etti ve şimdi…” şişeyi bir daha kafama dikiyordum ki Danny elimden çekip aldı.

“Yeter, Derin! İyi görünmüyorsun!”

Ona bakarak kahkaha attım. “Ciddi misin? Çok zekisin, komando! Oysa ben muhteşemdim!” sehpanın üstünden başka bir içki şişesi aldım. “O sordu bende anlattım!”

“Ben onu sormamıştım. Ama o da olur.” Dedi Begüm gözlerini sabit tutmaya çalışarak. Gözlerim Seth’e gitti. O gözlerini duvara sabitlemiş içiyordu. O hala ilişkimiz hakkında düşünüyordu.

“Ee, Danny?” dedim gülerek. “Evlilik işi ne âlemde? Bak sana uyarımı yapayım, Büyük Kurt! Senin boyutunu önemsemem ve kuzenimi üzersen seni gebertirim. En azından birilerinin mutlu olması beni umutlandırıyor!” dediğimde Seth, gözlerini bana çevirdi. Ona acıyla baktım.

“Henüz yüzüğümü alıp teklif etmeden kabul etmeyeceğimi söyledim.” Dedi Begüm mutlulukla kıkırdarken. İçimizde sarhoş olmayan bir Danny’ydi sanırım.

“Yüzük mü?” dedim. “Keşke her şey o yüzüğü parmağa takmakla bitseydi. Yüzük sadece göz boyama bence! Evliliği asıl anlamlandıran şey yüzükten daha kutsaldır. Büyüktür ve servete mal olmaz. Basittir ve sadece tek kelimedir.”

“AŞK!” dedi Begüm iyice sarhoş olmuş şekilde. Kafasını öne doğru salladı. “Aşk ve evlilik. Sonra aşkın meyveleri ve tohumları!”

Gözlerimi kısıp ona baktım. “Yavaş! Orada dur! Abartıyorsun. Sen bir teklifini kabul ette meyvesiyle tohumunu sonra düşünürsün.” Danny ve Seth bize garip garip bakınca kahkaha attım. Ama feci halde sarhoştum. Zil zurna!

Hayatımı Geri Verebilir Misin? (Komando Serisi-ll-)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin