14 Nisan 2016
İstanbul/Bebek
17.40
Lüks ve çatı katı olan daireme girdiğimizde Seth beni belimden sımsıkı tutuyordu. Onunla harika geçen zamanlarıma geri dönmek gibisi yoktu. Özellikle hastaneden çıkmama yardım ettiği için şuanda onu imkânsız bir şeydi, ama daha çok seviyordum.
Daha içeriye adımımızı attığımız anda Duman üstüme atlamıştı. Ama Seth, bana bir şey olacak korkusuyla –ki bu beni her seferinde acayip mutlu ediyordu- Duman’ın patilerini yakaladı.
“Sakin ol oğlum!” dedi Seth. Duman, Seth’e kafasını yan yatırıp baktığında ikisinin şimdiden iyi anlaşacaklarını umdum. Seth, “Ben şimdi patilerini bırakacağım ve sende uslu duracak ve o patileri yerde tutacaksın.” Dedi. Evet, bunu ciddi ciddi bir köpeğe söylemişti. Ama Duman onu anlamış gibi suratına doğru bir kez havladı. “İyi! Aferin oğluma!” deyip patilerini bıraktı ve Duman gerçekten de o patileri benim üstüme atmadı.
“Bunu başarabildiğine inanamıyorum, Seth! Bu harika bir diyalogdu!”
Kaşlarını hınzırca kaldırıp “Kendimce var işte birkaç yeteneğim. Merak etme sana daha göstermediğim çok yeteneklerim var.” Dedi. Sonra dudaklarını kıpırdatarak “Yatakta!” dediğinde kıpkırmızı kesilmiştim. Allah’ım! Bu yabancılar cidden fazlasıyla rahat oluyordu.
Birlikte Amerikan mutfağı ve ada barı olan salonuma girdiğimizde her yer tertemizdi. Büyük camların önünde duran yemek masam bile yemeklerle donatılmıştı. Sonra birden konfeti patladı ve korkuyla çığlık attım.
“Sürpriz!”
“Lütfen!” dedim kuzenlerime ve iki iş arkadaşıma. “Şu sürprizler hep kötü bitiyor. O yüzden sürpriz falan yok!” dedim. Ama Begüm ve Ender yanımdakilere bakıp kalmıştı. Evet, onlara henüz hiçbir şey anlatmamış ve söylemeye gerek duymamıştım. Tek dediğim şey onlara ayın on dördünde çıkacağımdı. “Soru yok!” dedim ikisine de. “Sorunda yok. Başım dertte falan değil. Bu seferki gelmeleri tamamıyla ziyaret.” İkisi de anında tuttukları nefesi bırakıp rahat nefes alınca kafamı iki yana sallayıp gülümsedim ve koltuğa oturdum. Hepsi anında oturdu.
“Alçıları ne zaman çıkarıyorlarmış?”
Hatırlamak için düşünmeye başladığımda Danny imdadıma yetişip Begüm’e “Sonuçlara göre tarih verecekler. Ama şuanda belli değil.” Dedi.
“Arkadaşlar İngilizce konuşsak iyi olacak. Çünkü iki yabancı misafirimiz Türkçe bilmiyor.” Diye hatırlatma yaptım.
Begüm ve Ender, Seth ile Tiffy’ye bakıp özürlerini sununca Seth ile Danny’ye döndüm. Esin ile Burak’ı işaret ettim. “Köyde bana yardım eden teyzenin kızı ve damadı. Burak ve Esin.” Sonra diğerlerine döndüm. Bu söyleyeceğim Begüm ve Ender’i çok şaşırtacaktı. Ama ben hala şaşkın olduğum için bunu yüksek sesle söylemek istiyordum. Hatta bağırarak söylemek istiyordum. Ama bu şuanda imkânsızdı. “Bu iki adam Danny ve Seth. Yanındaki kızda Tiffy. Danny, abim gibidir. Seth’te erkek arkadaşım.”
“Tiffy değil! Tiffany!” dedi ama ben onu duyamayacak kadar mutluydum ve şuanda Seth ile birbirimize öyle yoğun bakıyorduk ki. Olmuştu işte! O benim artık korumam değil aşkım olmuştu. İnanamıyordum. Hiçbir şeyin sonsuza kadar sürmediğini biliyordum. Ama ilk defa bir şeyin bu kadar çok uzun sürmesini istemiştim. Onunla sonsuzluğu istiyordum.
“Erkek arkadaş?” diye soran Begüm’dü.
Seth’le aynı anda ona döndük. “Bir ilişkiye başlayıp neler olabileceğini görmeye karar verdik.” Dedim sevinçle.
“Buna çok sevindim!” dedi Begüm. “Gerçekten çok yakışıyorsunuz. Her ne kadar bu kas yığınında gözüm kalsa da kuzenim, mutlu olmanızı çok istiyorum.”
Seth, kaşlarını çatıp bana döndü. Bu yüzden onun söyleyemediği cümleyi ben dile getirdim. “Bu gerçekten bir iyi dilek mi yoksa içinden geçirdiğin bedduayı kamuflaj etmek mi?”
Begüm kahkaha attı. “Bu bana şu seksiliği tavan yapmış komandoyu tavlamana göre şekil değiştirir.” dediğinde Seth kahkaha atarken Danny resmen boğuluyordu. Ben de kahkaha atınca Tiffy ve Danny hariç herkes kahkaha atmaya başladı. Ama Seth, birden beni sarıp dudaklarını yanağıma bastırdı. Bunu Ender ve Begüm olduğu için değil, kendisine hâkim olmak için yapıyordu. Çünkü dudağımdan öptüğü an kendini kaybedecekti. Bu beni daha da mutlu etti. Gerçekten de mutluydum. Hem de o kadar seneden sonra ilk defa!
Dudaklarımı kulağına yaklaştırıp “Beni şuanda dünyanın en mutlu insanı yaptığının farkında mısın?” diye sordum. Sorduğum sorudan mı, yoksa nefesimin kulağına çarpmasından mı, bilmiyordum. Ama anında ürperdi ve bana döndü. Gözlerimin ta içine baktı. Gözleri bana en yakın sürede seninle baş başa kalmak istiyorum, yoksa yalnız olmamamız umurumda değil, der gibi bakıyordu. Vay canına! Onun bakışlarını gerçekten tanıyordum artık. Ona sakin ol, bakışı attığımda ise pis pis sırıtıp kafasını iki yana salladı.
Benim yaptığım gibi dudaklarını kulağıma yaklaştırıp “Sen bir keresinde ne demiştin?” diye sordu. “Asker psikolojisi mi?”
Anında şaşkınlıkla açılan gözlerimi gözlerine diktim. Ne? Bana açık açık söylediği şeyi anlamazlıktan geldim ve anında ayağa kalktım. “Neden sofraya geçmiyoruz. Ev yemeğini feci halde özledim. Nihal ablanın yemekleri diye demiyorum. Ama mükemmel oluyor.” Seth, pis pis kıkırdarken herkes ayağa kalkıp sofraya geçti. Ama o dudaklarını enseme sürttü.
“Yemezler, Mi amor!” dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatımı Geri Verebilir Misin? (Komando Serisi-ll-)
Romance"SETH!" diye bağırdığımda ağaçların dallarındaki kuşlar uçtu. Olduğum yerde dönüp etrafa daha da odaklanmaya çalıştım. "SETH! Neredesin?" Ses gelmeyince koşmaya başladım. Ayaklarım her toprağa vuruşunda kalbimin atışı gibi kulağımda yankılanıyordu...