Setie

47 5 0
                                    

“Şey, affedersiniz! Ben bir Seth’e bakayım!” dedim ve sandalyeden kalkıp Seth’in peşinden gittim. Onu mutfaktaki tezgaha yaslanmış keskin soluklar alıp rahatlamaya çalışırken görünce yanına gittim. Kollarımı boynuna dolayıp vücudumu onunkine yapıştırıp gözlerine baktım. “Seth, kızın kötü bir niyeti yoktu.”

“Bunları her yerde duymaktan sıkıldım!” dedi aksi ses tonuyla.

“Bence sıkılmamalısın. Bence gururlanmalısın. Çünkü herkesin bu tarz şeyleri söylediği kızın gözü senden başka kimseyi görmüyor. Çünkü sana delice âşık. Çünkü sana hapsolmuş durumda. Çünkü sensiz nefes bile alamıyor. Çünkü onun gözünde senden başka erkek yok!”

Elini kafamın arkasına dayayıp beni kendine çekti ve özlemle öpmeye başladı. Diğer elini de sırtıma açarak yerleştirdi ve bütün gücüyle beni kendine daha da bastırdı. Ağzından kaçan inleme ise onun çoktan havaya girdiğini gösteriyordu. Ama şuanda toparlanmak zorundaydık.

“Seth! Seth, dur!” dedim ve kendimi geriye çektim. Uzanıp elini tuttum ve onu çekiştirdim. “Hadi masaya dönelim lütfen! Hem doymadığına eminim!”

“Beni nasıl ikna edeceğini biliyorsun!”

Yemekten sonra biz kızlar daha da çok anlaşmıştık ve bütün korkularım gitmişti. Kendimi fazlasıyla rahat hissediyordum. Seth’in annesi beni o kadar çok sevmişti ki bunu her bakışında iliklerime kadar hissetmemi sağlamıştı. Bende hepsini o kadar çok sevmiştim ki benim öz ailem gibi oluvermişlerdi.

“Sana bir liste çıkaracağım, tatlım.” Dedi Ashley. “Bütün alınacakları yazıp sana buradan gitmeden veririm. Seth’in boşluğu olmasa da seni yollar ve sende buraya gelirsin. Birlikte ilk baş bu eksikleri tamamlarız olur mu?”

“Tabii ki!” dedim. “Aslında Seth’in boşluğu olacağını sanmıyorum. Bu yüzden biz planlarımıza Seth’i karıştırmayalım. Yoksa bu çok uzayacak. Ben aslında bunu-”

“Seni hayatta buraya tek yollamam! Bunu unut!” dedi Seth ve hepimiz dönüp ona baktık. “Dom bunun için izin vermek zorunda. Hem onunla konuştuk. Bana kendi koltuğunu teklif etti.” Şaşkın bir şekilde ona baktım.

“Koltuğunu mu teklif etti? Ve sen bana bunu söylemedin?”

“Sürprizdi.” Dedi gülerek. “Yani o yüzden hazır buradayken annemlerle düğün tarihini ve yerini de ayarlayın. Bir ay içinde düğünün olmasını istiyorum.”

“Ah, Seth!” dedi annesi. “İki elimizi bir pabuca sokmayacaksın herhalde. Bir ayda hangi birini yapmayı düşünüyorsun? Ev aldın mı? Eşyalar? Organizasyonda var bunun içinde! Aceleye getirmeyeceksin herhalde! Bu kız prenseslere yanaşır bir düğünü hak ediyor. Zaten yüzüğü evlen benimle demiş takmışsın. Daha fazla kaba olamazsın herhalde!”

“Hayır, anne!” dedi Seth ukalaca sırıtarak. “Dizlerimin üstüne çöktüm ve ona güzel kelimelerle süslü bir teklif ettim.”

“Evet.” dedim anında.

“Şampanya, baş başa bir yemek ve ona en özel geceyi yaşatmak. Bunlar var mıydı?” Seth, yüzünü buruşturup başını iki yana salladı. “O zaman hala teklifin çok berbat, Seth!”

“Seth o!” dedi Draw gülerek. “Fazlasını ne bekliyorsun ki? Adam bu zamana kadar emir öğrenmiş. Sen yine teklif ettiğine dua et. Kolundan sürükleyip Vegas’a da götürebilirdi.”

Seth, gözlerini kıstı. “Bunu daha önce neden düşüne-”

“SETH!” dedi annesi ve Seth anında sustu. “Vegas’ı unut! Bir ay içinde düğün olmasını da unut.”

“Anne!” dedi Seth itiraz eden ses tonuyla. “Ciddiyim. Bir hafta sonra demediğime dua et. Kız nüfusu olarak fazlasınız ve isteseniz her şeyi iki hafta da halledersiniz. Yarın al Derin’i arkadaşına götür. İstediği şekilde gelinliği dikmeye başlasın. Gerisi teferruat!”

Emma kafasını iki yana salladı. “Bu ne acele? Görende yarın dünyanın sonu geliyor sanır!”

“Ben yirmi altı senedir bekliyorum! Üstelik benim işimi biliyorsun. Ben bugünü dünyanın sonu olarak yaşıyorum! O yüzden ya dört hafta ya da alır Derin’i Vegas’a götürürüm.”

                      ****

Uyumak için Seth’in bekâr odasına girdiğimizde etrafı inceledim. Odada hiç ergen havası yoktu. Aslan ayaklı beyaz mobilyalı yatak odası takımı ve siyah-beyaz nevresim takımı vardı. Ama en çok hoşuma giden balkonunun olmasıydı. Yavaş adımlarla ilerleyip sürgülü cam kapıyı açtım ve balkona çıktım. Şehir ışıkları hayatımda hiç görmediğim şekilde canlıydı. Balkondaki demire yaslanıp etrafta parıldayan ışıklara baktım. O anda Seth belimden sarıldı ve eğilip boynumun çukurundan öpmeye başladı.

“Burası harikaymış, Seth!”

“Senin kadar değil!” diye fısıldadı. Elini karnımdan yukarıya doğru kaydırırken beni kendine doğru daha da yapıştırıyordu. Diğer eli de eteğimin altında özgürce dolanıyordu. Gözlerimi kapatıp kendimi ona bıraktım. “Vegas’ta evlen benimle!” diye fısıldadı. “Bir ay beklemek istemiyorum.”

“Ne fark eder ki!” dedim öpüşü karşısında güçsüzleşen sesimle. “Zaten sana aitim!”

“Henüz belgelerle değil! Bayan Black olmanı ve herkesin sana öyle hitap etmesini istiyorum!” dudakları enseme doğru kaydığında nefesimi tuttum. Ama sonra beni kucaklayıp odaya soktu ve penceredeki storları indirdi. Karşıma geldiğinde parmaklarını omzumdan aşağıya kaydırıp yukarıya geri çıkardı. “Teninin kadife gibi oluşuna bayılıyorum!” ellerini belimin iki yanına koyup beni kendine çekti. “Belinin inceliği ise aklımı başımdan alıyor! Sanki her tuttuğumda kırılacakmış gibi!” gülümsedim. Ama o ciddiydi. Eli sırtıma doğru kaydı. Eteğimin incecik olan fermuarını bulup indirdi. Etek uçuşarak yere düşünce eli yukarıya kaydı. Badinin eteğine taktığı başparmaklarıyla badiyi yukarıya sıyırdı. Kollarımı kaldırdım. Anında çıkardı. Şimdi karşısında kırmızı dantelli çamaşırlarımla kalmıştım ve ayağımdaki çizmeler! Eğilip çizmeyi çıkardım ve yatağa girdim. Anında oda yanıma uzandı. Ona sıkıca sarıldım. Dudaklarından öpmeye başladım. Çenemden nazikçe tutuyor, beni ne kadar çok sarsa da kendine yapıştırsa da yetmiyor gibiydi. Ellerimi tutup başımın üstünde tuttu ve üstüme gelip dudaklarını dudaklarımdan aşağıya kaydırdı. Her bir santimimi öptü. Hiçbirini es geçmedi.

“Seth!”

Tepki vermedi. Sadece daha da fazla etkilemişim gibi yoğunlaştı. Elimi elinden kurtarıp saçlarının arasına götürdüm. Yukarıya doğru gelip dudaklarımı dudaklarıyla kapattı ve bende bu fırsattan istifade ellerimi karınlarımızın yapıştığı yere soktum. Kot pantolonunun düğmesini sabırsızca çözdüm, fermuarı hızla indirdim. Ellerimi beline götürdüm. Pantolonunun belinden tutup aşağıya indirmeye çalıştım. Gözlerini gözlerime çevirdi.

“Derin!” bileğimi tuttu. “Dur!”

Şaşkınlıkla “Neden?” diye sordum. Yoksa benden artık bıkmış mıydı?

“Henüz değil, sakin ol ve bana bırak yeter!” dedi.  

Hayatımı Geri Verebilir Misin? (Komando Serisi-ll-)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin