Buluşturma

75 5 0
                                    

Ertesi gün kapı çaldığında kaşıktaki çikolatayı Seth’in ağzına doğru uzatıyor haldeydim. Elim yarı yolda havada asılı kaldı. Onun üstünde bir eşofman ve benim üstümde sadece onun bluzu vardı. Aynı anda koşarak merdivenlerden çıktık. O üstüne bluz geçirirken bende onu bluzunu üstümden çıkarıp attım ve etrafa bakındım. Her yer darmadağındı. Panikle etrafa bakınırken Seth, burnuma eşofmanımı ve bir bluzu uzattı. Beni tanıyordu. Hemen giydim ve odanın kapısını kapatıp öyle aşağıya indim. Seth’te elimi tutunca kapıya birlikte gittik.

“Merhaba!” dedi Danny gülerek içeriye girerken. “Yalnız bırakma sürem doldu.” Seth’le gülerek birbirimize baktık. Onun gelme amacını kesinlikle ikimizde anlamıştık. Begüm!

“Sadece bir gün mü?”

Kaşlarını çatıp “Yeterli değil mi?” dedi.

Gülerek “Senin içinse yeterli, ama başkası olsaydı kapının önüne koyardım.” Dedim. Danny, gülerek kendini koltuğa attı ve bende dağınık olan odama çıktım. Dağınık olduğu için telefonumu bulmak biraz zaman aldı ve hemen Begüm’e mesaj attım. Sonra da yerdeki kıyafetlerimizi toplayıp kirliliğe attım. Seth’in başını koyduğu yastık yüzü dışında diğer her şeyi yataktan kaldırıp kirliliğe attım. Şifonyerin en alt çekmesinden siyah beyaz nevresim takımını çıkarıp onları yatağa serdim. Yerdeki mumları ellemedim. Gül yapraklarını da. Kurumuşlardı. Ama biraz daha kalmalarında sıkıntı yoktu. Biraz da kendime çeki düzen verdikten sonra aşağıya indim. Ama Danny ile Seth konuşuyordu. Merdivenin üçüncü basamağına oturup Seth’e baktım. İnanılmaz mutluydu! Danny’de bunu fark etmiş olacak ki elini Seth’in omzuna koydu.

“Senin adına mutluyum, kardeşim. Sakın bunun bitmesine izin verme!” beni ikisi de fark etmemişti.

“Bu sefer ki farklı.” dedi Seth. “Ne Alissa ne de Alanza, ikisi de bu yaşadığım şey kadar derin değildi. anlıyor musun?”

“Demek istediğin-”

“Alissa beni terk ettiğinde ona kızdım. Ama bunu atlattım. Alanza öldüğünde yaşadıklarımı biliyorsun zaten. Ama sana bu yaşadığımı anca tek bir şekilde anlatabilirim. Telafisi olamaz. Toparlanamam ve yaşamaya devam edemem.”

O anda gözlerim doldu. Daha fazla bu konuşmaya kulak misafiri olmak istemediğim için ayağa kalktım ve onların yanına doğru gitmeye başladım. Ben gelince ikisi de susup imalı bakışlarını birbirlerine kenetlediler. Ama sonra Danny, gözlerini bana çevirdi. Onu sakın üzme, der gibi bakıyordu. Onun yerinde olsam bende öyle bakardım. Çünkü Seth, açık açık ben olmadan mahvolacağını söylemişti. Bu yüzden yanına oturup dudaklarımı boynuna bastırdım. Kokusunu içime çektim. Gözlerimi Danny’ye çevirdim.

“Sevgilim yine sana emanet, Danny! Onu tek parça istiyorum. Mazerette istemiyorum. Sadece sevdiğim adamı üç ay sonra yanımda görmek istiyorum!”

“Bizde bunu istiyoruz.” Dedi Danny.

“Neyse!” dedim ve ayağa kalktım. “Siz özlem giderin ben size bir şeyler yapmaya çalışayım.” Tam gidiyordum Seth, bileğimden yakaladı. “Hey arkanı döndüğünde beni görebileceğin şekilde sana yakın olacağım.”

“Telefonla yemek sipariş ederiz. Yanımda kal.” Dedi.

“Peki.” Dedim mutlu ses tonumla. “O zaman pizza sipariş edip geliyorum. İçecek olarak ne istersiniz?” ikisi de omuz silkti ve bende gözlerimi Seth’in eline indirdim. Hala sımsıkı bileğimden tutuyordu ve bırakacakmış gibi de görünmüyordu. Uzanıp dudaklarından öptüm. “Sadece iki dakika!” gözlerime bakıp yavaşça elini bıraktı. Bu bakışı gözlerimin daha da dolmasına sebep oldu. Benden ayrılmak istemiyordu. Bende ondan!

Hep birlikte pizza yiyip kahkaha atarken Seth ve Danny bir türlü susmak bilmiyor, kahkahalarımın üstüne bir kahkaha daha eklememe sebep oluyorlardı. Onların aralarındaki bu yakınlık beni çok mutlu ediyordu. Eh, sonuçta ikisi birbirlerinin kıçını kurtarıyor ve hayatlarını birbirlerine emanet ediyorlardı.

Seth, kahkahasının arasından –ki o artık hep kahkaha atıyordu- derin bir nefes aldı. “Buna bayılıyorum.” Dedi. “O anlarda düşündüğüm şey ciddi anlamda salakça!”

“Sen ne diyorsun?” dedi Danny, neşeli bir şekilde. “Ben düşünmeyi bırak nefes almayı unutuyordum. Düşünsenize gözünüzün önünde uçan bir kurşun var ve bir milim yakınından geçse beynini delip geçecek.”

“Bunu düşünmem bana kötü anılar hatırlatıyor.” Dedim.

“Doğru!” dedi Danny. “Bu şeyleri az buçuk sende biliyorsun.” tek kaşımı kaldırıp gülümseyerek başımı aşağı yukarı ağırca salladım. Sonra da ayranımı yudumladım. Tam bir dilim daha alıyordum ki Duman’a döndüm.

“Oğlum yanıma gel!” dememle bir koltuğun arkasından atlayıp yanıma geldi. Bir dilimi ona verdim. Sonrada tüylerini okşayıp öptüm. “Sana anne birazdan biftek pişirecek. Tamam mı?” bir kez havlayınca Danny ve Seth güldü. “Ne? Onunla biz hep bu şekilde konuşuyoruz. Hem sende öyle konuşuyorsun.” Dedim Seth’e.

İki eliyle yanağımı sıkıp gürültülü bir öpücük kondurdu dudaklarıma. “Kesinlikle!” dedi. Pislik! Bu kelimeyi kullanmasa olmuyordu sanki. Omzuna vurup ondan uzaklaştım. Danny, kahkahasını gizlemek için ayranından yudumladı. O sırada kapım çalınca Begüm’ün jet hızıyla geldiğini anladım. Sandalyeden fırlayıp kapıyı açtım ve Begüm bir hışımla içeriye daldı. Birlikte salondaki masaya geçtik. Ama benim gözlerim Danny’deydi. Ne tepki vereceğini merak ediyordum. Bardak dudaklarında asılı kaldı. Vay canına! Seth’i dürtükleyip ona çenemle arkadaşını işaret ettim. İkimiz onları izlemeye başladık. Çünkü Begüm olduğu yerde donup kalmış aşkla ona bakıyordu. Ama Danny, bardağı ağzından indirip sert bir şekilde sadece selam vermekle yetindi.

“Açsan bir kutu daha pizzamız var.” Dedim. “Hadi gel otur.” Begüm oturunca ortam biraz sessizleşti. Ama Seth, onlara çaktırmadan masanın altından beri bana dokunuyor, yaramazlık yapıyordu. En son ona dönüp gülerek baktım. Hınzırca sırıtışı daha da büyüdü. Sonra dudaklarını kulağıma yaklaştırdı.

“ben gidene kadar yataktan çıkmak istemediğini söylemiştin.”

Gülerek ona döndüm. “Hala bunda kararlıyım. Şu iki inatçı yalnız kalmak isterlerse ilk işim senin elinden tutup odaya götürmek!”

“Sanırım bir canavarı ortaya çıkardım.” Dedi ve pis pis gülümseyip pizza dilimine uzandı. Alıp bana inat olsun diye seksi bir şekilde ısırdı.

“Ender berbat durumda!” dediğinde bakışlarımızı ona çevirdik. “Sevgilisi onu aldatmış. Üstelik kuzenim diye yutturduğu çocukla. İki gündür odasından çıkmıyor ve elektrogitarıyla bütünleşmiş durumda. Onu da buraya getirmek için uğraştım. Ama bana küfür edip odasından attı. Annem ve babam onun için acayip derece endişeli. Annem bana seninle konuşmam gerektiğini söyledi. Bence seni dinler. Sonuçta küçüklükten beri çok yakınsınız ve dertlerini hep sana anlatıyor.”

“O kızın onu aldattığı gün gibi ortadaydı. Salak Ender! Ama bütün suç bende onunla o iddiaya girmemeliydim. Onu teşvik eden şey benim iddiamdı.”

“Hayır, bu tamamen onun salaklığı. O gece sende gördün. Ender onun gözlerinin içine bakarken o Seth’le ilgileniyordu.” Kaşlarımı çattım.

“O kızı öldürürüm!” diye bağırdım. Ama Seth, gülerek bana sarıldı ve dudaklarıyla yine beni sakinleştirdi. “Neyse ki Seth benim yanımda ve o kız benim sevgilime asla dokunamaz.”

“Neyse ne!” dedi Begüm. Üzgün olduğu her halinden belli oluyordu. “Onunla konuşur musun?” başımla onaylayıp telefonumu masanın üstünden alıp hoparlöre alarak kuzenimi aradım. Uzun uzun çaldı. Açmayacak sandım. Ama sonra şükürler olsun ki açtı.

“Ne var?”

“Ne var mı?”

“Evet, ne var?” dedi öfkeyle. Gözlerimi Begüm’e çevirdim. Ama bana pes etme der gibi bakıyordu. “Dur, tahmin edeyim seni geri zekalı! Annem seni aradı ve depresyonda olduğumu söyledi. İnan bana şuanda seninle uğraşacak havamda değilim.” Dedi ve telefonu kapattı. Eyvah! O cidden kötü durumdaydı.

“Lütfen, kuzen! Onu bir daha ara!” gözlerimi devirip bir daha arayıp hoparlöre verdim. Bu sefer anında açtı.

“DERİN, Siktir git!” diye açtı. Danny anında geriye çekildi. Ama o bana ilk defa küfür ediyordu. İlk defa! Bu gözlerimin dolmasına sebep oldu.

“Bana bir daha sakın küfür etme!” deyip bu sefer ben kapattım telefonu. “Salak!” diye bağırdım. “Sanki kız bu kadar sevgiyi hak ediyormuş gibi bir de onun için benim kalbimi kırıyor!” Seth, anında beni daha sıkı sardı. Ama o sırada telefonum çaldı. Arayan Ender’di. “NE o? Ettiğin küfür yeterli gelmedi mi?”

“Üzgünüm.” Dedi. “Annem sana ne dedi?”

“Hiçbir şey demedi. Sadece seni aramak istedim. Neler dönüyor bilmiyorum bile! Bak, sana ne diyeceğim. Şirketteki gitmem gereken toplantıların tarihine bakacağım ve gelebildiğim ilk fırsatta oraya geleceğim. Belki o zaman biraz dertleşiriz. Olur mu?”

“İyi.” Dedi derin bir iç çekerek. “O zaman sonra görüşürüz.” Tam kapatmak için parmağımı uzattığımda “Derin?” diye seslendi. “Sana öyle çıkıştığım için özür dilerim. Seni seviyorum.” Dedi ve kapattı.

Bir saate yakın masada pizzalar bitse de sessizce oturduk. Konuşulamayanların ağırlığıyla oluşan bu sessizlik ortamı fazlasıyla geriyor ve unuttuğumuz tek şeyi hatırlatıyordu. Özlem! Danny ve Begüm, birbirlerine pas vermiyordu. Ama emindim ki ikisi de şuanda birbirine sarılıp deli gibi öpüşmek istiyordu. Ama onları engelleyen bir sınır vardı ve bu sınır kesinlikle benim kuzenimden kaynaklanmıyordu. Bu Danny’den kaynaklanıyordu. O yüzden kendimi onlara karşı rahatlatıcı bir konuşma yapma zorunluluğunda hissettim.

“Seth’le ilk vedayı yapmadan önce bir anlaşma yapmıştık.” Dediğimde hepsi dönüp bana baktı. “Vedamız mutlu bir şekilde olacaktı ve içinde pişmanlığı barındırmayacaktı. Hüzünde olmayacaktı.”

Begüm gözlerini kısıp “Öyle mi oldu peki?” diye sordu merakla. Danny’de nedense ilk defa ciddi bir şekilde söyleyeceklerimi bekliyordu. İkisi de nasıl hemen yola gelmişti.

“Aslında itiraf etmem gerekirse aklımda veda pek yoktu. Aklımda Seth’le geçirebileceğim değerli zamanlar vardı. Ama o gün geldiğinde pişmanlık dışında anlaşmaya hiç uygun davranmadım. Ama neden pişmanlık duymadım biliyor musunuz? Ona sevdiğimi söylemiştim. Onun gitmesini istemediğimi de, bütün zincirleri kırıp onun kalbimde olacağını da hissettirmiştim. En önemlisi onu defalarca öpmüştüm!” dediğimde Seth bana daha dikkatli baktı. Çünkü bunları o da benden yeni duyuyordu. O veda hakkında hiç konuşmamıştık. “Bu yüzden hiç mi hiç pişman değildim. Şimdi olsa daha fazlasını bile yapardım.”

Begüm, Danny’ye döndü. Ona uzun uzun baktı. Sonra büyük bir farkındalıkla bana geri döndü. “Bunu ikimiz için anlatıyorsun!” dedi.

“Elbette! Yoksa neden Seth’le özelimi başkasına anlatayım ki. İkinizde bir saattir birbirinize kaçamak bakış atıyor, dilinizin ucundan geçen şeyi söylemiyorsunuz! Üç ay süre içinde bu güne geri sarmayı isteyerek pişmanlıkla kendinizi yiyip bitireceksiniz. Benim söylediklerimi ciddiye almıyor olabilirsiniz. Ama beni bence ciddiye almalısınız. Hem ikinizin arasında engel bile yok. Bence bir ilişkiye başlayıp bunun nereye kadar gideceğini kendiniz görmelisiniz. Biz Seth’le en azından daha mantıklıydık.”

“YA da daha şanssız!” diye mırıldandı Seth. Danny, bakışlarını direkt ona çevirdi.

“Eğer, Derin ile kavuşman için tek şey o şerefsizi bulmaksa bunu ekibe söylemelisin.” Dediğinde Seth ona baktı. “Ekip, Derin’i sevdi. Hem herkes ilişkinize hayranlıkla da bakıyor. Sizin için en başta ben hepsi elinden geleni yapacaktır. Bu şekilde birbirinizden uzakta kalmak çok… acımasızca!” dediğinde anında başını öne eğdi.

“O şerefsiz dediğiniz kim? Birisi yine Derin’in peşine mi düştü?”

Seth, kafasını iki yana salladı. “Hayır. Bu daha da kötü biri emin olabilirsin.” Dedi Seth. “Onu yakalamak için bütün ekibi seferber edemem, Danny Mills!”

Danny, gözlerini kısıp ona “İyi! Kırk yaşına geldiğinde hala uçakla Amerika-Türkiye arasında mekik dokursun. Bende torunlarımla yanına gelir onlara bakman için sana bırakırım!”

Seth birden yumruğunu masaya geçirdi ve Danny hariç Begüm’le ikimiz yerimizden sıçradık. Seth’in gözleri ateş saçıyordu. “Kapat bu konuyu Mills! Sadece kapat!”

“İstese Derin’i burada da savunmasız bir şekilde bulur! Ama sana bir şey söyleyeyim mi? O adamı tanıyorum. Derin’i gördüğünde direkt öldürmeyeceğinden eminim. Ona sahip olmak isteyecek!”

Hayatımı Geri Verebilir Misin? (Komando Serisi-ll-)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin