Amerika’ya indiğimde Danny ve Begüm volta atıyordu. Sanırım Begüm mesajımdan hemen sonra benim gibi soluğu jette almıştı. Koşarak yanlarına gittim ve Danny beni görünce sevinçle kollarını bana doladı. Başımın tepesinden babam gibi –aileden biri gibi- öpüp tekrar yüzüme bakmak için beni kol mesafesinde tuttu.
“Seth, bu haline bayılacak. Harika görünüyorsun, ordu kızı!” dedi ve sonrasında beni resmen sürükleyerek Hummer’a bindirdi. Ben daha ne olduğunu anlayamadan Jenny ayağını gaza dayadı. İkisinin bu panik hali beni acayip korkutuyordu. Begüm’de onların havasına çoktan girmiş o da sanki bir an önce Seth’e varmak için sabırsızlanıyormuş gibi tırnağını kemiriyor, bacağını titretiyordu.
“Beni korkutuyorsunuz! Kesin şunu!” diye bağırdım dolan gözlerimle.
“Sana Danny ne kadar en basit şekilde aktarmış olsa da durum ciddi, Derin!” dedi Jenny ve ben o anda bir patlama yaşadım. Onu görmem lazımdı. Hemen şu an, şu saniye. Alnımı cama yaslayıp hıçkırıklarla ağlamaya başladım. Danny, ön koltuktan uzanıp bacağıma dokundu. Ama ona bakmadım. Sonra Begüm kollarını bana sardı ve yüzünü saçlarıma gömdü.
“Sakin ol, kuzen! Sen demiyor muydun, Seth koca adam diye! Bak senin varlığını hissettiği anda nasılda iyileşecek!”
Başımı iki yana salladım. Beni sakinleştiren cümlelere değil, Seth’e ihtiyacım vardı. Onun gözlerime bakıp bana dokunduğu anlara ihtiyacım vardı. Hayatımdaki sevdiğim tek insan olduğunu ve beni bırakmayacağını söylemesine ihtiyacım vardı.
Araba o tanıdığım arazide durduğunda daha motor bile susmadan ben arabadan atlayıp koşarak içeriye girdim. Beni ilk gören Robert ve Mark oldu. Beni görünce ikisi de aynı anda ‘sonunda!’ deyip kolumdan tuttular ve beni Seth’in odası diye tahmin ettiğim yere doğru çekiştirdiler. Ama ben şimdiden ölmek üzereydim. Kapıyı açmadan önce koridorda hemşire ile Seth’in kavgasını işittim. O uyuşturulmayı sevmiyordu!
Robert kapıyı açıp beni sokarken “SETH!” dedi ve Seth kafasını çevirip bizim tarafımıza dönmeden önce kadının elindeki iğne yüzünden kadını kollarıyla hapsetmişti. Ama o berbat görünüyordu. Gözleri benim gözlerime geldiği anda kadını bıraktı. Ama ben ağlamaya başladım. Alnı boncuk boncuk terlerle kaplıydı. Pantolon hariç çıplaktı ve kaburgalarında kocaman sargı vardı. O donup bana bakarken koşarak yanına gittim ve boynuna sarıldım.
“SETH! Sana o kadar kızgın ve kırgınım ki! Bana dikkatli olacağını söylerken bu şekilde mi dikkatli oluyorsun sen!”
“Derin.” Diye fısıldadı sadece ve sonra uyuşturucu etkisi hala üstünde olacak ki beni kucağına alıp duvara yasladı. Herkesin o odada olduğunu unutmuş gibi üstümdeki tulumu çıkarmaya çalıştı.
“SETH!” dedim kızgın sesimle ve anında durup gözlerime baktı. “Beni yere indir ve hemen yatağa yat!” gözlerini kısıp beni saran kollarını gevşetti. “Lütfen!” dedim titreyen sesimle. “Seni kaybedemem! Yalvarırım sana Seth! Kadının sana iğne vurmasına izin ver! Söz veriyorum sana ilaçlarından önce seni kendi ellerimle yedireceğim.”
Gözleri sakinleştirici etkisi yüzünden gözlerime odaklanamıyordu. Ama bacağıma bir sıcaklık değdiğinde onun yaralarından hala kan aktığını hissettim. Kadın elindeki iğneyi bana uzattı.
“Merak etmeyin, bunu yapması o kadar da zor değil. Bu antibiyotik! Şuanda onu dizginleyebilen tek kişi gibi görünüyorsunuz!”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatımı Geri Verebilir Misin? (Komando Serisi-ll-)
Romance"SETH!" diye bağırdığımda ağaçların dallarındaki kuşlar uçtu. Olduğum yerde dönüp etrafa daha da odaklanmaya çalıştım. "SETH! Neredesin?" Ses gelmeyince koşmaya başladım. Ayaklarım her toprağa vuruşunda kalbimin atışı gibi kulağımda yankılanıyordu...