Eve döndüğümüzde hava kararmıştı. İçeriye girdiğimizde Seth, Draw ve Steve’i kart oyunu oynarken bulunca çok şaşırdım. Çünkü Seth, önündeki viski bardağı ile çok evcimen bir erkek gibi duruyordu. Bizi fark etmedikleri için küfürler resmen havada bir dağ oluşturuyordu. Kendimi Seth’in yanına atıp gözlerimi kapattığımda herkes sustu.
“Şükür sonunda!” dedi Seth annesi ile Olivia’ya. “Karımı kaçırıp yakında fidye için arayacaksınız diye…” sehpanın üstündeki telefonunu gösterdi. “…hazırda bekliyordum.”
Ash, onu es geçip bana baktı. “Tatlım, alınanları evi nerede alacağınıza karar verene kadar Seth’in dolabına kutularla koy. Ama lütfen bu haylazın onları görmesine evlenmeden önce izin verme!”
Seth hızla elimdeki paketi yakaladı ve tam içine bakıyordu ki Olivia atılıp elinden çekip aldı. “Yavaş, mağara adamı! Annemi duymadın galiba! Bakmak yok!”
“Oha!” dedi Steve annesinin elindeki paketin içine bakınca. “Oha ve oha!” annesi sertçe paketi çekip ona kızgın bir şekilde baktı. Seth ve Draw merakla Steve’in söyleyeceklerini bekliyordu. Ama Olivia onun anında ağzını kapattı.
“Kapa çeneni ergen pislik! Gördüğünü kimseye söylemeyeceksin! Duydun mu? Yoksa gece uyurken gelir hayalarını böcek gibi ezerim!”
Ağzını serbest bırakınca Steve “Kırmızı seksi bir iç çamaşırı vardı!” diye bağırınca Seth yerinden fırlayıp Steve'in yakasından tuttu.
“O gözlerini oyarım senin!”
Seth’in annesinin elindeki ve Olivia’nın elindeki paketleri alıp koşarak merdivenlerden çıktım. Bu durum canımı çok fena sıkıyordu artık. Herkes ulu orta neden konuşup duruyordu? Bundan nefret ediyordum. Odaya girip paketleri Seth’in dolabına tıkıştırdım. Ama döndüğümde yatağın ucunda oturmuş ağlayan Lisa’yla karşılaşınca korkuyla neredeyse bağırıyordum. Sabahtan beri birileriyle mesajlaştığı için onunla muhabbetimizi hiç ilerletememiştik. Çünkü gelen her mesajda yüzü biraz daha soluyordu.
“Seninle konuşmam lazım.” Dedi titrek sesiyle. “Bunu bizden kimseye söyleyemem. Çünkü abimler duyarsa beni öldürür. Özellikle Seth! Olivia’da beni asla anlamaz. Emma’nında derdi başından aşkın. Annem ise ben demiştim diyecek ve benim daha kötü hissetmemi-” kapı açılınca anında sustu. Seth, içeriye girince bir bana birde kardeşine baktı. Ama sonra gözlerini kıstı. Çünkü kızın ağladığı çok belli oluyordu.
“Ne oldu? Neden ağlıyorsun?”
Kız omuz silkip “Seni ilgilendirmez!” dedi. “Ben sadece nişanlınla konuşmak istiyorum.” Seth, ona kızmakla odadan çıkmak arasında kalmış gibiydi. Ama sonra kapıyı kapatıp sırtını yasladı.
“Ne olduysa olsun sana kızmam, Liz!” dedi Seth yumuşak sesiyle. “Eğer biri canını yaktıysa söylemen yeterli. Gider onu köprüden aşağı sallandırır bir daha canını yakmamasını söylerim. Bunu yaparım, biliyorsun!”
Kız elleriyle yüzünü kapatıp daha da ağlamaya başladı. “Bu öyle bir şey değil, Seth!” dedi ve o anda Seth’in ne kadar üzüldüğünü fark ettim. Hızlı birkaç adımda kızın önünde eğildi ve bileklerinden tutup yüzünden indirdi.
“Anlat öyleyse!”
Öksürüp “Ben çıkayım!” dedim. Ama Lisa kafasını iki yana salladı.
“Annem bir buçuk ay önce o partiye gitmemem gerektiğini söylemişti. Ama ben okulda benimle dalga geçmelerini istemediğim için gittim! yemin ederim alkol olduğunu bile bilmiyordum.” Kız yataktan kalkıp volta atmaya başladı. Ellerini birbirine sürtüyor korkusunu atmaya çalışıyordu. Umarım kendimi aile faciasının içinde bulmazdım. “Ama April ve Mia bunun sadece bir parti ve içmek için hiçbir sakınca olmadığını söyledi. Orada Üniversiteli çocuklar vardı ve benim kız çocuğu gibi göründüğümü söylediler!”
Seth’in gözleri ölümcül ifadeyle kısıldı. “Sende bunu yedin!” dedi dişlerinin arasından. “Amacınız iki üç üniversiteli erkeğin dikkatini çekmekti!” Seth, kızın omuzlarından tuttu. “Sana bir şey yaptılar mı?” eyvah, bu hiç hoş yerlere gitmiyordu. “LİSA!”
Lisa kafasını öne eğip ağlamaya başlayınca araya girmek istedim. Ama yapamadım. Çünkü o onun kardeşiydi. Araya girmeye hakkım yoktu.
“İçlerinden biri beni çok beğendiğini söyleyince inandım!” dedi kız hıçkırıklarının arasından. Bu hiç mi hiç hoş bir yere gitmiyordu. “Bize alkol ikram ettiler. Her bardağımın bitmesinde dolduğunu fark ettim. Ama eğleniyorduk. Bu yüzden umursamadım. Ama uyandığımda…” Seth’in nefesini tuttuğunu görünce korkuyla yanlarına gitmek zorunda kaldım.
“Seth, sakin ol lütfen!” dedim. Ama Seth tepki vermedi. En sonunda kafasını öne eğip ona o sorulmaması gereken soruyu sordu.
“Çıplak mıydın, Lisa?”
Kız başıyla onaylayınca kendimi duvara kadar geri itikledim ve korkuyla elimi ağzıma götürdüm. Bu buraya gelmeden önce kurduğum kötü manzaralar arasında kesinlikle bu yoktu. o anda Seth’in yüzündeki o ifade hayatımda gördüğüm en ürkütücü ifade olmuştu.
“Videoya çekmişler!” diye devam etti Lisa. “Eğer bir kişiye bile anlatırsam yayınlayacaklarını söylediler.” Seth, dişlerini öyle sıkıyordu ki zarar gördüklerinden emindim.
“Kim bu şerefsizler!” dedi kontrollü ses tonuyla. “Bana hemen şimdi adlarını veriyorsun! HEMEN!” Lisa, tir tir titreyen elini ovuşturmaya başladı.
“Birisi Daniel Anderson, diğeri Alexandra Thomas.”
Seth, fırtına öncesi sessizliği oynarken cebinden telefonunu çıkarıp kardeşine uzattı. “Tam adres!” kız yine telefonu alıp tam adresi telefona kaydetti ve abisine geri uzattı. Seth, gözlerini bana çevirip “Ben gelene kadar onu bu odadan çıkarma! Aşağıdakilere de bir yalan bulun. Ben şu iki adamı halledip geliyorum!” dedi. Tam odadan çıkarken koşup kolundan yakaladım.
“Onlara ne yapacaksın, Seth!” Seth, öfkeyle kolunu kurtarıp bana cevap vermeden çıkıp gitti. Korkuyla elimi saçlarımın arasından geçirirken bakışlarımı Lisa’ya çevirdim. “Videoyu gördün mü?” başıyla onayladı. “Abin görürse ne derece gözü döner?”
Gözlerini kocaman açıp korkuyla bana baktı. “İkisini lime lime edecek kadar!” deyince korkuyla titredim. Seth’ti bu! Yapardı. Hiç şüphem yoktu. “Abime söyleyemedim. Ama onlar beni bu videoyla tehdit ettiler. Onların istediklerini yapmak ve o videoları çekerken istekliymişim gibi davranmamı istediler.”
“Yani bir video yok!”
Kafasını iki yana salladı. “Bugün onlara artık oyunlarına gelmeyeceğimi söyleyince bana videoları dağıtıp tüm okula göstereceklerini söylediler.”
Bunu sormamam gerekiyordu. Ama Seth’in neler yapacağını kestirmek istiyordum. “Bu videoda bu dediğin iki erkekte var mıydı?”
Daha da ağlamaya başladı. “Evet!” dedi. “İkisi birden bana kötü şeyler yaptılar!” ağlamaktan şişen gözlerini umursamıyor ağlamaya devam ediyordu. Onun için bu olay daha korkunçtu. On altı yaşındaydı ve daha çocuktu. Böyle bir durum için Seth’ten önce ben onları öldürmek isterdim. Cezalarını hak ediyorlardı. Bu iğrenç bir şeydi. Bu sapkınlıktı ve bu barbarlıktı. Sırf kendi tatminleri uğruna küçücük kızın hayatını mahvetmişlerdi. “Ne yapacağımı bilmiyorum!” dedi berbat çıkan sesiyle. “Her gün saatlerce suyun altında kalıyorum. Ama üstümdeki kirlerden bir türlü arınamıyorum. Gözümü her kapatmamda o anlar tekrar tekrar canlanıyor ve uyuyamıyorum. Yaşamak bile istemiyorum!”
“Bak, böyle düşünme lütfen!” dedim ve elinden tutup onu oturttum. “Abin onlara cezasını vermeden geri dönmeyecek ve sana yaşattıklarının bedelini o iki ahmağa ödetecek. Sen sadece sakince abini bekle. Emin ol o videoların hepsini yok edecek.”
“Hayır! Yok etse de hafızamdan yok edemez.” Kafasını hızla iki yana sallayıp “Ben onları asla unutamam. Hepsi çok ağır! Çok fazla ağır geliyor bana ve ben katlanamıyorum! Canımı yaktıklarında onların aldığı zevk benim midemi bulandırıyor!”
Kapı açılınca kadın nüfusu odaya girince Lisa anında ağladığını saklamak için balkon camına doğru yürüdü. Olivia ve Emma yanıma doğru gelirken Ash, yatağa oturdu. “Seth nereye gitti? Bir şey söylemeden deli gibi fırlayıp gitti. Kavga falan etmediniz umarım.”
“Derin’le alakası yok!” dedi Lisa onlara dönerek. Hepsi aynı anda şoka girmiş gibi tiz bir çığlık atıp gözlerini Lisa’ya dikti. “Umarım Seth benim yüzümden başını derde sokmaz!” korkuyla panikleyip bavuluma eğildim ve küçük gözden telefonumu çıkarıp hızla Seth’i aramaya başladım. Herkes bana bakıyordu. Çaldı, çaldı ve çaldı. Ama telefonu bir türlü açan olmadı.
“Allah’ım!” dedim istem dışı olarak. Sırtımı dolaba yaslayıp alt dudağımı çiğnemeye başladım. “Seth’e engel olmam gerekiyordu.”
“Neler olduğunu anlatacak mısınız?” dedi Emma sertçe. “Birazdan taksim gelecek ve gideceğim. O yüzden aklımın burada kalmasını istemiyorum.”
“Çok üzgünüm, Emma! Seninle liste çıkaracaktık.”
“Önemli değil.” Bana tatlı tatlı gülümseyip tekrar en küçük kardeşine döndü. “Lisa! Hemen ne olduğunu anlatır mısın? Hem ne zamandan beri bu evde önemli konular ilk Seth’e söylenir oldu? Onun ne kadar fevri hareketler yaptığını biliyorsun! Ya başını derde sokarsa!”
Korkuyla inledim. “Eminim sokacak!” dedim dolan gözlerimle. “Adam kurşunlarla dans ediyor! Aptal kafam! Onunla gitmem lazımdı!”
“Ben Draw’e haber vereyim. Bulsun şunu!” dedi panikle Olivia ve koşarak odadan çıktı. Bütün vücudum korkudan titriyordu ve şuanda onu gönderdiğim için kendimden nefret ediyordum. Kendime deli gibi öfkeliydim. Telefondan onu tekrar aramaya başladım. Ama bu sefer uzun uzun çaldıktan sonra meşgule attı.
“Meşgule atıyor!”
“Çok üzgünüm!” dedi Lisa yine. “Ama sadece beni bu durumdan kurtarabilecek sağlam birine ihtiyacım vardı.”
“LİZ!” dedi annesi. “Hemen anlatıyorsun!” kadın ayağa kalkıp ellerini beline koydu ve sabırsızca kızına bakmaya devam etti. Ben endişeliydim. Ama kadın çocuğuna bir şey olacak diye dehşete kapılmış gibiydi. “Lütfen, tatlım. Anlat hadi. Sana kızmayacağımızı biliyorsun.”
Lisa, birden göz yaşlarıyla her şeyi bir çırpıda anlattı. Annesi olduğu yere oturup ağlamaya başlarken Emma’da kardeşine sımsıkı sarıldı. Ama olaya kulak misafiri olan Olivia ve Draw şok olmuş gibiydi. Draw uzunca küfür savurup Lisa’nın yanına geldi.
“NASIL BU KADAR APTAL OLABİLDİN!” diye kükreyince korkuyla yerimden sıçradım. Seth kadar ürkütücü olmasa da birden bağırması beni yerimden sıçratmıştı. “Söyle, Seth’e ne adresi verdin. Seth, aptalca bir şeyler yapmadan yetişmeliyim. VER ÇABUK!”
Kız korkuyla Draw’e de adresi verince Draw’de fırlayarak gitti. Bizde salona geçtik. Steve her şeyden habersiz tabletinde oyun oynuyordu. Annesi ona yansıtmamak için oturuyor, ama gözleri biriken yaşlar yüzünden buğulu buğulu sabit bir noktaya bakıyordu. Olivia ise Draw’i dakika da bir atıyor, küfür savuruyordu. Çünkü Draw’de telefonunu açmıyordu. Emma, masada Becca’yı doyurmaya çalışırken ben camdan şehrin manzarasına bakıyordum. Çünkü kafayı yemem an meselesiydi ve hala ikisinden de ses çıkmıyordu.Dört saat geçmişti! Ölüm gibi gelen tam iki yüz kırk dakika! Saat on ikiyi beş dakika geçiyordu ve artık delirmiş durumdaydım. Emma, saat dokuz buçukta taksisi geldiği için gitmiş, annesine durumlardan haberdar etmesi için söz verdirmişti. Lisa, uyuyordu ve Steve’de çoktan odasına gitmişti. Ama biz üç kadın burada deli gibi sessizliğe bürünmüş saatin tik taklarını dinliyor, saniyenin hareketini izliyorduk. Derken kapı sertçe açıldı ve gürültüyle kapandı. Seth, içeriye girdiğinde hepimiz ayağa fırladık. Üstü başı kan içindeydi. Korkuyla elimle ağzımı kapattım.
“Şimdi olmaz!” dedi Seth ortaya konuşarak. “Beni yalnız bırakın!” dedi ve merdivenlerden ikişer ikişer çıkıp gözden kayboldu. Peşinde Draw’de girince kendisini koltuğa atıp başını iki elinin arasına aldı. Gözlerimden istemesem de yaşlar süzülüyordu.
“Draw?” diye seslendi annesi. Ama Draw başını iki yana salladı. “Oğlum biriniz konuşun! Seth’in üstündeki kanlar kime ait?”
“Gittiğimde çocukların durumu berbattı. Seth, kendini kaybetmişti. Ambulans çağırdık. Ama Seth’i tutmakta zorluk çekiyordum. Seth, videonun CD’lerini ve kopyalarını istedi. Çocuklar tabii konuşabilecek durumda olsaydılar ona cevap verebilirlerdi. Olayı görenlerden birkaç kişi polise haber vermiş. Ambulanstan önce polisler geldi. Seth’i alıp arabaya bindirdiklerinde onlarla olayı konuştum. Polisler çocukların telefonlarına bakıp videoyu bulduklarında Seth’in gözüne sokup kardeşin buradaki kız mı diye sorunca Seth, yine kendini kaybetti. Neyse ki çocuklar korkudan her şeyi hastanede polislere anlatmışlar. Seth’in de özel asker olduğunu öğrenince bıraktılar. Bizde biraz hava alıp öyle geldik.”
“Çocuklara ne olacak peki?” diye sordu kadın.
“Tutuklanacaklar. Tecavüzden, yaş sınırı altında alkollü parti düzenlemekten ve on sekiz yaşından küçük bir kıza yaptıklarından dolayı hapse girecekler.”
“Videolara ne oldu?”
“Hepsinin bulunup yok edileceğine dair bize söz verdiler. Seth, eğer dediklerini gerçekleştirmezlerse o kelepçeleri bir taraflarına takmakla hakarette bulundu memurlara! Şükür ki adamlar anlayışlıymış da Seth’i alttan aldılar. Ahmak herif! Sinirine hiç hâkim olamıyor!”
“Sende gereğinden fazla sakinsin!” dedim öfkeyle. Nedense Seth’e karşı hep koruma dürtüm oluşuyordu.
“Bunun sakinlikle bir alakası yok, güzelim!” dedi Draw acıyla gözlerime bakarak. O zaman bu cümleyi kurduğuma pişman oldum. Ona özür dileyen bakışlarımla baktım. “O iki züppeyi ölene kadar dövmek benimde hoşuma giderdi. Ama incinen kardeşimi hiçbiri düzeltemez. O daha on altı yaşında! Lanet olsun! Bu Steve ne bokla uğraşıyor! Kardeşine böyle mi sahip çıkıyor!”
“Steve’e sakın bunu söylemeyin.” Dedi Ashley korkuyla. “Duyarsa başını derde sokar. O daha çocuk!” kadın şakak kemiklerini ovuşturmaya başladı. “Şu Doktor Michael’la konuşayım. Lisa’nın bu durumda etkilenmesini istemiyorum. Ah, bebeğim benim. Kim bilir ne kadar acı çekmiştir.”
“Derin, sen bir Seth’e bak. Yalnız kalmak ona hiçbir zaman iyi gelmez. Hem seni kovabileceğini sanmıyor, üstelik sana açılacağını düşünüyorum.” Dedi Olivia. Başımla onaylayıp Ashley’e destek vermek amaçlı omzuna dokunup hüzünle yüzüne baktım. O da bana gülümseyip elimi tutup sıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatımı Geri Verebilir Misin? (Komando Serisi-ll-)
Любовные романы"SETH!" diye bağırdığımda ağaçların dallarındaki kuşlar uçtu. Olduğum yerde dönüp etrafa daha da odaklanmaya çalıştım. "SETH! Neredesin?" Ses gelmeyince koşmaya başladım. Ayaklarım her toprağa vuruşunda kalbimin atışı gibi kulağımda yankılanıyordu...