“BIRAK ONU ÇÜK BEYİNLİ!” diye bağırdığımda Seth bana korkuyla baktı. Çünkü odada on adama yakın adam vardı. hepsi silahını bana doğrulttu. Ama adam gülerek bana baktı.
“Bu hoşuma gitti, sevgilim!” dedi.
“Öyle mi?” dedim alaycı ses tonumla. Elimdeki silahı indirmeden yuvasındaki diğer silahı aldım ve soldaki adamı vurdum. “O zaman bu da hoşuna gitmiştir!” adam kahkaha attı.
“Evet!” dedi o pis kahkahası ve buruş buruş suratıyla. “Bu daha hoşuma gitti!” gülümseyerek silahı sağdaki adama çevirip onu da vurdum. “Ama yeter!” dedi adam sert bir şekilde. O sırada kapıdan bizim diğer ekip girdi. Ama adam anında silahı Seth’in kafasına dayayınca korkuyla nefesimi tuttum.
“Bırak onu!” dedim korkuyla. “Sakın ona zarar verme! Lütfen!” dedim. Yürekliliğim buraya kadardı. Bizim ekip silahını adama, adamın adamları silahı bizimkilerde, adamın silahı Seth’in şakak kemiğinin hemen üstündeydi. “Sadece ne istediğini söyle!” dedim. “Eğer ona zarar vermezsen söz veriyorum istediğini yapmalarını sağlayacağım.”
Adam kahkaha atmaya başladı. “Hayatımda gördüğüm en mükemmel kadın olmalısın.” Seth, küfür edince namluyu daha da bastırdı.
“SETH!” dedim ona. “Konuşmayı kes!” Seth, gözlerini yumdu. Açtığında bana başıyla bir hareket yaptı. Yapacağı şey onun vurulmasına neden olabilirdi. Bu yüzden kafamı hafifçe iki yana salladım. Tek kaşını kaldırınca bende aynı şekilde ona tek kaşımı kaldırdım.
“Ne istediğini söyle!” diyen Danny’ydi. “Co, şuanda yolun sonundasın. Burası senin için son durak. Seth’i vursan bile buradaki adamlarının hepsi vurulmuş olur ve sende! Şuanda tek çıkış biletin namluyu dayadığın kişi.”
Adamın dikkatini çekmek ve Seth’in hamle yapmasına fırsat vermek için bir adım atıp, “Beni istemez misin, Co?” dedim ve Seth ne yaptığımı anında anladı. “Hayatının sonuna kadar bana sahip olmak istemez miydin? En nefret ettiğin ve şakağına silah dayadığın adamın aşkına sahip olup ona sonsuza kadar acı çektirmeyi istemez miydin?”
Adam başıyla onaylarken “Ona bu acı yeter mi? İntikamıma yeter mi?” diye sordu. O sırada adamın akli dengesinin yerinde olmadığını ve kendisini sadece Seth’ten intikam almaya odakladığını fark ettim. Bu işime daha da yarayacaktı.
“Aramızda kalsın ama ayağım burkulduğunda bile deli gibi üzülür kendisi.” Seth, bana iyi gidiyorsun der gibi bakınca gülümsedim. “Benim elime yanlışlıkla dokundu diye adam öldürmüşlüğü bile var!” bir adım daha attım. “Onu bırak beni al, Co!” dedim. Co derken seksiliğimi kesinlikle kullanıyordum. Gerçi bu kadar çatışmadan sonra terli terli ne kadar seksi olabiliyordum, hiçbir fikrim yoktu.
Adam, beni tepeden tırnağa süzerken bir adım daha attım. Ama Seth’e yeterli fırsatı sağlamış olmalıydım ki Seth, Adamın bileğini yakaladığında bir silah patladı. Korkuyla Seth’e baktım. Çok şükür ki vurulmamıştı. Adamı yere bütün gücüyle itip ayağa kalktı ve o sırada bizimkilerin diğer adamları çoktan vurmuş olduğunu fark ettim. Bende hızla tetiği çekip Co’yu kafasından vurdum. Bir anda her yeri kan kokusu kapladı. Bu mide bulandırıcıydı. Ben etraftaki mide bulandırıcı manzaraya bakarken Seth, koşarak bana sarıldı ve patlamış dudağını umursamadan beni öpmeye başladı.Bitmişti! SWAT ekibine gerek bile kalmadan bu işi bitirmiştik. İnsanları gerçekten tedbirsizlik öldürüyordu. Elimdeki silahlar yere gürültüyle düştü. Ayağımın ucunda yükseldim ve sevgilimi büyük bir rahatlamayla öpmeye başladım. Belimden beni kendine bastırıp dudaklarımı iştahla öpmeye devam etti.
“Sen hayatımda gördüğüm en cesur kızsın ve benimsin!” diye fısıldadı. “O kapıdan girdiğinde korktum. Ama o bakışlarındaki şey her ne ise yine bunu yapacağını gösteriyordu.”
“Seth ve Derin!” ikimizde dönüp Dom’a baktık. Ekibin diğer üyeleri gibi o da yaralıydı. “ikinizde fevri hareketlerle cezalandırılacaksınız, ama…” sert suratı birden gülümsemeyle aydınlandı. “…BAŞARDINIZ!” dedi ve yanımıza gelip ikimize de sarıldı. Evet, başarmıştık. Onları hayal kırıklığına uğratmamıştım. Geri çekildiğinde bütün ekip yanımıza gelip koca bir ekip sarılışı yapıp olduğumuz yerde zıplayarak sevinmeye başladığımızda içeriye SWAT ekibi daldı.
“Gerisi bizde! Gidebilirsiniz!” dedi adamlardan biri ve biz büyük bir kalabalıkla oradan uzaklaşıp otobüse bindik. Doktorumuz bir tane olduğu için bize yetişmesi zor olacaktı. Ama kimsenin umurunda değildi. gazi olmuş bir şekilde otobüste kahkahalar eşliğinde bunu kutluyorduk. Ama sonra gözlerim Seth’e gitti. Bir şeye kafası takılmış gibiydi. Ona sarıldım ve algılarımı diğerlerine kapattım.
“Seth, bitti! Her şey bitti! Ama sen şuanda bitmemiş gibisin.”
Gözlerini bana çevirdi. “Co, bana bir şey söyledi.” Gözlerimi kısıp biraz doğrulup yanağına dokundum. “Bana Alanza’nın onun yeğeni olduğunu ve bana o acıyı yaşatmak için beni kullandığını söyledi. Yani hala hayatta olduğunu ve benden hamile falan olmadığıní, hepsinin acıma acı katmak için oynadıkları bir oyun olduğunu söyledi. Bilmiyorum!” derin nefes alıp kafasını geriye atıp koltuğun arkasına yasladı.
“Onun bedenini görmedin mi? Yani binadan kalıntıları çıkmadı mı?”
“Bilmiyorum!” dedi bağırarak ve herkesin kahkahası kesildi. Şimdi herkesin gözü bizdeydi. “Yangını ve binanın küle dönüştüğünü görünce çekip gittim! Öldüklerini düşündüğüm için önemli olan o adamı bulup yok etmekti. LANET OLSUN!”
“Seth? Neler oluyor?” dedi Dom.
“Co ona Alanza’nın yeğeni olduğunu ve hala hayatta olduğunu söylemiş!” dedim öfkeyle. Hepsi aynı anda nefesini tuttu. Bu içime büyük bir korku saplamıştı. Ya kız onun karşısına çıkarsa, ya onu geri alırsa? Ya Seth benden uzaklaşırsa, ya benden ayrılırsa? Birden Seth’in yanından kalkıp ön tarafa gittim ve ön koltuğa oturdum. Alnımı şoför koltuğuna yaslayıp ağlamaya başladım. O kıza karşı mağluptum.
“MARK!” diye bağırdı Seth. “ARABAYI DURDUR!” Mark ani frenler arabayı durdurunca Seth, kolumdan tutup beni otobüsten indirdi ve otobüsün kapısını kapatıp beni oradan uzaklaştırdı. “Derin!” diye fısıldadı. Çenemden tutup ona bakmamı sağladı. “Ben… ben onu asla sana tercih etmem! Bana inanmak zorundasın! Bana güven sevgilim!” uzanıp ceplerimi kurcaladı ve yüzüğü bulup dizlerinin üstünde çöktü. Kafamı otobüse çevirdim. Hepsi cama tünemiş bize bakıyordu.
“Seth, bize bakıyorlar!”
Kafasını salladı. “Umurumda değil! Annem haklıydı. Evlenme teklifim boktandı. Senin hak etmeyeceğin bir tarzdaydı. Buda değil. Ama şuanda elimdeki şartlar bu kadar!” elimi sımsıkı tuttu. “Hayatıma giren en neşeli, en güzel, en korkusuz, en cesur, en güçlü, en kararlı ve en ayakları yere basan kadınsın. Seni gördüğümde gözlerindeki bu saydıklarımın hepsini gördüm. Ama seni tanıdığımda daha fazlası olduğunu anladım ve ilk anda karım ol istedim. Benim ol istedim. Kimse sana dokunduğum gibi dokunsun istemedim. Kimse seni benden alsın istemedim. İstemiyorum. Seni seviyorum, Derin! Benimle evlenir misin?”
Gözlerimden yaşlar akmaya başlayınca ayağa kalkıp gözlerimi sildi. “Bende seni çok seviyorum, Seth! Senin karın olmak için ise sabırsızlanıyorum ve seninle evlenmeyi tabii ki de kabul ediyorum.”
Rahatlayarak bana sarıldı. Sanki ona hayır diyecekmişim gibi! Beni öpücük yağmuruna tuttu. O sırada bir alkış koptu ve dönüp arabadan inen ekibe baktık. Hepsi bizi alkışlıyordu. Tiffany hariç. Ama onun alkışlamasını beklemiyordum zaten.
Seth, yüzüğün halkasını parmağımdan geçirince bakışlarımı ona çevirdim. “Alanza’yı seni sevdiğim gibi sevmedim. O sadece aile hayalimi karşılayabilecek bir modeldi. Ama sen bir model değilsin. Sen özelsin ve teksin. Az önce düşündüren şey onun hayatta olması değildi. Kandırılmış olmam ve bunca zamandır boşuna nişanlımın ve bebeğimin yasını tutmamdı. Yani öfkelendim, o kadar.”
Kocaman gülümseyerek “Haklısın! Üzgünüm! Gereksiz kıskançlık yaptım!” dedim ve birlikte el ele tutuşup araca geçtik.
Konağa geldiğimizde salona geçtik. Kuzenim bir hışımla oturduğu yerden kalkıp kendini Danny’nin kollarına attı. Öpüşmeye başladıklarında onun kadar bende mutlu oldum. Ama hepimiz yaralıydık ve oturmamız gerekiyordu. Popomuzu koltuğa koyduğumuz anda kadın içeriye koşarak girdi ve uzun uzun bize baktı.
“Neyse ki ufak tefek yaralar!”
“Derin’in omzu çıktı!” dedi Seth. “Ama merak etme ben hallettim. Sadece ilk sargı işlemlerine onun omzunu kontrol etmekle başla!”
“Omzu mu çıktı?” dedi Tess. “Üstelik onun yaptığını hiçbiriniz görmediniz ama ben gördüm.”
Hepsi ona dönünde “Bir şey yapmadım!” dedim. Ona kaş göz işareti yaptım. Ama omuz silkti.
İşaret parmağını alnının ortasına bastırdı. “Adam tam alnına namluyu dayamıştı ve o adamın ateş etmesini bekledi. Tam onun vurulacağını düşündüğüm anda eğilip kurşundan kıl payı kurtuldu ve adamı öldürdü!” Seth, yanımda kaskatı kesildi ve öfkeyle bana baktı. Ama diğerleri ıslık çalıyor adımı tezahürat yaparak alkışlıyorlardı.
“KESİN!” diye bağırdı Seth. “Bunu neden yaptın? Ya vurulsaydın?”
“Başka çarem yoktu!” dedim öfkeyle. “Adam hem bileğinden vurulmuştu. Silahı sabit tutamıyordu. İşaret parmağının hareketine odaklandım ve başardım. Ölmedim!”
“Bende tek korkusuz Seth sanırdım!” dedi Bill. “Üzgünüm, dostum. Ama müstakbel karın senden daha da korkusuz çıktı!”
“Ya Seth bağırdığında duvardan fırlayarak ayırılıp etrafa ateş saçmasına ne demeli!” dedi Xander. “Bunu kaçırdığına çok üzgünüm, dostum. Ama o kadar ateşli görünüyordu ki-”
“Gözlerinin yerinden fırlatılıp atılmasını istemiyorsan kapa o soktuğumun çenesini!” dedi Seth. “Bugün olanlarla, özellikle Derin ile ilgili bir tek cümle daha duymak istemiyorum! Yoksa çenenizi söker kıçınıza sokarım! Anlaşıldı mı?”
“Kabul et, dostum!” dedi Danny. “Onun bugün bu olayda nasıl idare ettiğini görmek senin de hoşuna gitti. Hatta itiraf et! Gülümseyip onu ödüllendirmemek için kendini zor tutuyorsun!”
“O başka bu başka!” dedi Seth anında yumuşayarak. “Onu tabii ki de ödüllendireceğim. Ama bu buradaki sapların karım hakkında fanteziler kurmasına izin vereceğimi göstermiyor.”
“Ödüllendirme demişken!” dedi Dom salona girerken. “Seth ve Derin yere yatın! Şınav çekeceksiniz!”
Seth’le aynı anda adama afallayarak baktık. “Şınav mı? Şimdi mi?” dedim. Adam sert bakışlarıyla başını salladı. “Ama neden?”
“Derin, çok konuşma!” dedi. “Sen yirmi beş çeksen yeterli! Seth, sen yüz yirmi çekeceksin!”
“Ciddi olamazsın!” dedi Seth. “Hepimiz ölü gibi yorgunuz!”
“Bunu fevri hareket edip işi profesyonellikten kişileştirmeden önce düşünecektiniz. Şimdi, ölü gibi yorgunken ve deli gibi sızılarınız varken yapacaksınız! Bir dahaki sefere bu hatayı yapmamanız için! Orada görevdeyken özel karakterlere göre hareket etmekte nerede görünmüş. Biriniz nişanlısının peşinden koşturuyor, biriniz adamı tek başına haklamaya çalışıyor. ŞİMDİ! Yere yatın, HEMEN!”Seth’le aynı anda koltuktan kalkıp yere yattık. “Ben hayatımda hiç şınav çekmedim!” dedim mızmız ses tonumla. “Yirmi beş tane hayatta çekemem!”
“İlkler unutulmaz, Derin! Konuşmayı bırak ve devam et!”
Herkes kahkaha atarken Seth, onlara ölümcül bakışlar attı. Hepsi anında sustu. Ama bu içlerinden attığı kahkahanın devam etmediğini göstermiyordu. “İşte şimdi kendimi gerçekten askeriyede hissettim.”
“DERİN!” diye bağırdı Dom. “Otuza çıktı!”
Seth’e baktım. Kahkaha atıyordu. Pislik! Onun için kolaydı tabi! Beşe kadar yapmakta problem olmadı. Ama omuzumdaki baskı artınca acıyla yere kapaklanıp haykırmaya başladım. Seth, anında durup beni tutu ve kucağına yatırdı.
“Lanet olsun!” dedi Seth. “Omzunun çıktığını unutmuştum!”
Dom anında yanıma çöktü ve omzuma dokundu. “Niye söylemediniz? Derin, üzgünüm. Seth, hadi sen onu odaya götür.” Seth, başıyla onaylayıp beni kucağına aldı ve odaya götürdü. Beni yatağa oturttu. Elimi tutup kolumu yukarıya doğru kaldırdı.
“Takılma gibi bir şey hissediyor musun?” başımı iki yana salladım. Bu sefer yana doğru götürdü. “Şimdi?” yine başımı iki yana salladım.
“Sadece çok acıyor!”
“Tamam, ağrısı hemen geçmeyecek zaten. Hareket ettirmemeye çalış. Ben mutfağa gidip bakacağım. Aşçımız kahvaltıyı hazırlamaya başlamış mı? Eğer başlamadıysa sana bir şeyler hazırlaması için onu uyandıracağım. Burada bekle!”
Seth’in peşimden yüzüğüme bakarken kapı açıldı ve Begüm kafasını uzatarak içeriye girdi. Beni tek görünce yanıma gelip yatağa oturdu. “Evleniyorum.” Dedim sessizce. “Gerçekten evleniyorum.” Bilerek yine Türkçe konuşmuştum. Danny içeriye girince o da yanımıza oturdu.
“Evet, kuzen, ikimizde evleniyoruz. Bence buna alışmalısın. Biz yarın sabah Danny ile yola çıkacağız. Texas’a gideceğiz. Ailesi bizi hemen beklediğini söyledi.”
“Tabii, Danny’nin kardeş sayısı çok olmadığı için ailenin toplanması kolay olacak.” Dedim ve Danny kahkaha attı.
“Ben tek çocuğum. Senin gibi ve ailem evlenemeden öleceğim diye korkudan ölüyorlardı. Bu haberi alınca neredeyse telefondan buraya ışınlanacaklar sandım.”
“İngilizce konuşun lütfen!” dedi Seth, içeriye girerken. Sonra yatağa tırmanıp belime dolandı ve beni bacaklarının arasına çekip sarıp sarmaladı. “Ee, tercüme etmeyecek misiniz? Bazen benim hakkımda atıp tuttuğunuzu hissediyorum.”
“Begüm ve ben yarın Texas’a uçuyoruz. Seninkiler ne âlemde? Haber aldın mı?” Seth, birden komodine uzanıp çekmeceden telefonu çıkardı. “Hah, dua ette annen seni aramamış olsun. Yoksa büyük fırça yiyeceksin.”
“Ona Derin’in rahatsızlandığını ve telefona bakamadığımı söylerim!” ona tek kaşımı kaldırınca gülümseyip alnımdan öptü. “Yoksa beni fena halde haşlayacak, sevgilim!” telefonunu açar açmaz bir ton arama olduğunu belirten mesajlar gelince suratı korkuyla çarpıldı. “Umarım, yalanımı yer!” Üçümüz gülerken o annesine geri döndü. Telefonu annesi bağırarak açmış olacak ki suratını buruşturdu. “Anne! Sakin ol. Hala yaşıyorum ve nefes alıyorum. Ama sen böyle bağırmaya devam edersen nefessizlikten öleceksin…” yüzünü yine buruşturdu. “…tabii ki de ayrılmadık… Hayır, anne, hala gelmeyi düşünüyoruz… Tamam, anne. Perşembe orada olacağız ve pazara kadar da sende kalacağız… Kesinlikle… Anne, henüz düğün hakkında konuşmadık. Neden bunu yemekteyken konuşmuyoruz… Hem senin bu saatte uyuyor olman gerekmiyor muydu? Tamam, seni seviyorum!” dedi ve kapattı. “Sırf ben ona geri dönerim diye telefonunun sesini son ses açıp titreşime almış. Anneler gerçekten ürkütücü!”
“Pekâlâ!” dedim gülerek. “Siz Texas’a biz California’ya!”
“İnanmıyorum!” dedi Begüm. “Orayı gezmeden gelme sakın.” Omuz silktim. Aklımda gezmek hiç yoktu. Aklımda olan tek şey Seth’in ailesiyle muhabbetimi ilerletmek ve her bir üyeye kendimi sevdirmekti. Aslında bu elektriği kendimde görebiliyordum, ama Türk olmamın onlar için sorun olup olmayacağını bilmiyordum. Bu yüzden biraz çekiniyordum. Ben dil, din, ırk ayrımı yapan bir insan asla olmadım ve olmamda. Ama herkes benim gibi olamayabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatımı Geri Verebilir Misin? (Komando Serisi-ll-)
Romans"SETH!" diye bağırdığımda ağaçların dallarındaki kuşlar uçtu. Olduğum yerde dönüp etrafa daha da odaklanmaya çalıştım. "SETH! Neredesin?" Ses gelmeyince koşmaya başladım. Ayaklarım her toprağa vuruşunda kalbimin atışı gibi kulağımda yankılanıyordu...