Vücuduma kondurulan öpücüklerle uyandığımda Seth’in tamamen uyanmış olduğunu fark ettim. Örtünün altındaydı ve tenime öpücükler konduruyordu. Evlenince de hep böyle olacaktık. Bu beni kıkırdattı. Seth, kafasını örtünün altından çıkarıp “Aç mısın?” diye sordu.
“Hayır.” Dedim.
“İyi! Çünkü seni yataktan çıkarmak istemiyordum.” Dedi ve örtüyü kafasına geri örttü. Karnımdaki dudakları yukarıya kıvrılıyordu. O cidden yaramaz bir çocuktu! Hem de aşırı yaramaz!
ж
Masadaki ziyafet sofrasına bakıp kafamı Dom’a çevirdim. İlk defa bu kadar doluydu ve yemekler harika kokuyordu. İsimlerini bilmediğim, ama görünüşleri harika olan yemekler beni öyle cezbetmişti ki hepsinden yiyip hepsinden tatmak istiyordum. Hem de Seth, yaramaz bir adamdı ve beni fazlasıyla yoruyordu. Dün beni odaya soktuğundan bu yana dışarıya çıkmama izin vermemiş, beni kendisine esir etmişti. Bundan dolayı tabii ki de şikâyetçi değildim. Ama ben bir komando değildim ve yemek yemekten hoşlanan biriydim.
“Bugün özel bir gün mü?” diye sordum.
“Evet!” dedi Dom gülerek. “En has adamımın nişanını kutlayacağız.” Dedi. Gülümseyerek Seth’e baktım. Cebine uzanıp bir kutu çıkardı. Siyah yuvarlak kadife bir kutuydu. Gülümsemem soldu ve ona şaşkınlıkla baktım. O elimi tutup beni sandalyeden kaldırdı.
“Bunu Dom, seni ilk gün gördüğünde yaptırmış. Bana da bu sabah sen uyurken verdi. Biraz baba-oğul tarzında konuşma yaptık. Beni biraz rahatlattı, diyelim.” Kutuyu açtı ve içinden kocaman taşı olan ve özel yapım olan yüzüğü ortaya çıkardı. Titreyen parmaklarıyla onu çıkarıp sağ yüzük parmağıma geçirdi. Taşın üstünde S-D harfi kazınmış. Prenses kesimdi. Harikaydı. Gökkuşağı gibi parıldıyordu. “Şey, içinde böcekte var.”
Gülümseyip “İçinde gerçek bir böcek bile olsa umurumda olmazdı. Bu harika! Teşekkürler, Dom!” dedim.
“Seth’e çok kızarım. En çok azarımı o işitir. Bazen ona sinirlenir ceza keserim. Ama o benim oğlumdan bile daha kıymetlidir. Onun karısı olman seni de onunla aynı kefeye koyuyor benim gözümde! Birbirinize süper benziyorsunuz ve sana bir teklifim var. Bunun için Seth’i ikna etmem inan bana çok zor oldu. Ama o şekilde senin güçlü bir kız olacağını oda biliyor. Ekibimize kalbimizde çoktan katıldın. Ama ben bunun belgelerle kesinleşmesini istiyorum.”
“HAYIR!” diye sandalyesini geriye iterek kalkan Tiffany’di. “Buna ekipçe karar vermek zorundayız ve ben bu kızı ekipte istemiyorum!”
“Senin dışında herkes istiyor!” dedi Dom sert bakışla. Tiffany bu lafın üstüne bakışlarını Jenny’ye çevirdi. Ama Jenny’de beni istiyor olacak ki kafasını öne eğdi. Tiffany, bana daha da ölümcül bakışlar atıp sandalyesine geri oturdu. Ona şeytanımsı gülüşle baktım.
“Eğer, müstakbel kocam buna izin veriyorsa ben belgeleri imzalayalım derim!” Müstakbel kocam, ifadesiyle bir Seth, beni çoktan kollarıyla sarıp boynumdan kokumu içine çekerek öpmeye başlamıştı bile.
“Tamam.” dedi Dom. “O zaman ziyafetten sonra belgeleri imzalar seni eğitim alanına yollarız.” Dedi.30 Ağustos 2016
ABD/Colorado
17.00
Seth’le el ele söyledikleri askeri eğitimi olan alana geldiğimizde etrafa bakınmaya başladım. Üstümde asker kamuflaj pantolonu ile postallar vardı. Haki rengi japone kolla tamda bir asker kız gibiydim. Saçlarımı tepeden dağınık bir şekilde toplayıp topuz yapmıştım. Seth’te aynı benim gibi giyinmişti. Bizim ekip beş kişiydi ve biz Alfa grubuyduk. Yani Seth, kaptan olduğu için bizim grup ilk gruptu. Grubumuz da ben, Seth, Danny, Mark ve Jenny vardı.
Beni ilk önce silah atışının olduğu yere götürdüler. Seth bana bir silah verip kenara çekildi. Bende çizgiyle belli edilen yere geçtim. İlk silahı bacağımın altına sıkıştırıp ellerimi pantolonuma sildim.
“Sana bunu ilk öğrettiğim günü düşün, sevgilim ve sadece hedefe odaklan. Nasıl yapacağını biliyorsun. Nefesini tut ve elinin titrememesi için kollarını serbest bırak.”
Jenny gülerek “Ayaklarını da betona çivile! İşini kolaylaştırır.” Dedi.
“Sağ ol!” dedim ve silahı makete doğru doğrulttuğumda lazerle üstündeki bir bölge yanmaya başladı. “Bu da ne?”
“Onlar eğitim rehberi. Sana ateş etmeni istediği noktaları gösterecek. O kısımlardan vurmaya çalış.” Dedi Mark ve yukarıdaki tabloyu işaret etti. “Sonuçların orada olacak.” Başımla onaylayıp nişan aldım ve silahın tepesinden ateş etmem gereken yere odaklandım. Tetiği çektiğimde o maket indi ve başka bir maket kalktı. Ondaki lazere de ateş ettim. Art arda maketlere ateş ederken kendimi poligonda gibi hissettim.
Maketler bittiğinde diğerlerine döndüm. Hepsi skor tablosuna bakıyordu. “Fena değil!” dedi Danny. “Bence birkaç denemeye full çıkarır!”
Seth, gözlerini indirip bana gururla baktı. “Baştan!” dedi ve bir yere gidip düğmeye bastı. Bunu birkaç kez daha yaptıktan sonra oradan ayrılıp sürünme eğitimi için çalışacağımız alana gittik. Sürüneceğim yer feci halde dardı. Ama yapabileceğimden, başaracağımdan emindim. Mark, elindeki dakika tutucuyu alıp yana geçti. Hedef bir dakika da on iki metre sürünmemdi. Ellerimi sallayıp bir ayağımı öne attım. Heyecanlıydım.
Mark düdüğü çalınca koşup kendimi yere atıp sürünmeye başladım. Ama bu düşündüğümden daha zordu. Üstelik kumda olsa canımı yakıyordu. Hızlı hızlı sürünüp çıktığımda Mark’a döndüm. Ekibimin diğer üyeleri ise ellerindeki kupalarla beni seyrediyordu.
“Bir dakika yirmi saniye! Bir daha dene!”
Gözlerimi devirip öbür tarafa gidip hazır bir şekilde düdüğünü üflemesini bekledim. Üflediği anda kendimi yere atıp daha hızlı sürünmeye başladım. Bu çok eğlenceliydi. Hayatımda daha önce hiç bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyordum bile.
Dördüncü denemem de bir dakikanın altında tamamladım ve sevinçle toz toprak olduğumu umursamadan Seth’i öpmeye başladım. O da belimden sarılmış başarımı beni sarışıyla kutluyordu. Ama eğitim daha yeni başlıyordu. Oradan ayrılıp beş metre yüksekliğinde olan bir duvarın önüne geldik. Buraya tırmanacaktım. Korkuyla duvara bakarken Seth, bana gülerek bakıyordu. Çünkü bunu da başaracağımı biliyordu. Amacımın iki dakikada en tepeye ulaşıp arka tarafa iniş yapmamdı.
Yine hazır bir şekilde beklerken kulağımı düdükten çıkan sese odakladım. O ses çıktığı anda koşup duvardaki tutunma yerleri tutarak hızlı bir şekilde tırmanmaya başladım. Ama çok yüksekti. “Düşersem ölürüm!” dedim.
“Seni tutarım.” Dedi Seth korkulu sesiyle. Ama bunu yapmak zorunda olduğumu o da biliyordu. “Aşağı sakın bakma. Sen dakikaya değil, tekniği çözmeye odaklan, sevgilim. Sadece ilk dengeni nasıl kuracağını ve el kuvvetini keşfetmek zorundasın.” Başımla onaylayıp tırmanmaya devam ettim. Bu parklardaki tırmanma gibiydi. Sadece basma ve tutma yerleri daha ürkütücüydü. Tepeye tırmandığımda kenarları tutup aynı şekilde inmeye başladım.
Amacıma birkaç denemeden sonra yani alışınca ulaştım. Buradan sonra tümseklerden tek tek atlama eğitimini uygulamak için özel alana geçtik. Bunu da birkaç denemede ve hatta kaval kemiklerimi birkaç kez çarparak gerçekleştirdim. Hatta bu kısım yüzünden yere de birkaç kez kapaklanmıştım; her yerim sızım sızım sızlıyordu.
Şimdi sıra maymun asılışına gelmişti. Tavandaki demirlere tutunup asılı kalacak ve o şekilde diğer uca gidecektim. Bu bugünkü eğitimimin sonuncusuydu. Ellerimi sallayarak başımı çevirdim. Demirlere tırmanıp tavandaki ilk demire tutunup kendimi asılı bıraktım. Ama ellerimin içi acıyordu.
“Yapamayacağım!” dedim cırlayarak. Ama sonra kendimi zorlayıp bir elimi bırakıp bir diğer demire tutundum. Bacaklarımı dizden kırıp güçlerimi ellerime verdiğimde daha kolay olduğunu fark ettim ve bu teknikle bir demir daha ilerledim ama üçüncüde “SETH!” diye bağırdım. Hemen yanıma gelip bacaklarımdan yakaladı ve beni yere indirip ellerimin içine baktı. Kızarmıştı ve sızlıyordu. Avuçlarımın içini öptü.
“Biraz da ona ağırlık çalıştırması yaptırırım. Konağa geri dönelim.” Dedi ve ekip aynı anda başıyla onayladı. Bende cebimdeki yüzüğümü kontrol ettim. Çalışma sırasında ona bir şey olmasını istememiştim. Onu kontrol ettikten sonra cebime geri koyup birlikte eğitim alanından çıktık. Hummer’a binip konağa döndük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatımı Geri Verebilir Misin? (Komando Serisi-ll-)
Romance"SETH!" diye bağırdığımda ağaçların dallarındaki kuşlar uçtu. Olduğum yerde dönüp etrafa daha da odaklanmaya çalıştım. "SETH! Neredesin?" Ses gelmeyince koşmaya başladım. Ayaklarım her toprağa vuruşunda kalbimin atışı gibi kulağımda yankılanıyordu...