Operasyon

63 5 0
                                    

Bu ilk ve gerçek operasyonumdu. Hepimiz planları yapmış ve şimdi hazırlanıyorduk. Seth, bacağıma silah kılıflarını takıyordu. Çok endişeliydi ve bana yüzden fazla kez yanından ayrılmamamı tembihlemişti. O silahları bacağımdaki yerlerine asarken bende parmakları yarım olan haki renk eldivenleri taktım. Saçlarımı tepeden toplamış ve asker şapkası takmıştım.

Seth, elimden tutup beni sandalyeden kaldırdı ve parmaklarını parmaklarıma doladı. “Takımlar hazır mı?” herkes kafasını sallayınca koşarak Hummer’daki yerlerimizi aldık. Seth, Mark arabayı kullanırken bütün planı baştan anlattı. Hepimizde onu can kulağıyla dinledik. Bu bir mafya adamlarının görüşmesinde yapılacak saldırıyı engelleme operasyonuydu. İki grup olarak gidiyorduk. Alfa ve Beta!

Korumalarla her yeri kuşatılmış binaya yaklaştığımızda Mark arabayı küçük bir binanın önüne park etti. Seth, uzanıp çelik yeleğimi kontrol ettikten sonra başıyla onay verdi. Anında Jenny ile arabadan inip ayrıldık. Ben sağ tarafa gitmeye başladım. Tenime yapıştırılan mikrofon ve kulağımdaki minik kulaklıkla kendimi rahatlatmaya çalıştım. Yolun sonuna geldiğimde Seth ve Danny’nin duvardan atlayıp içeriye gizlice sıvıştıklarını gördüm. Gözüm sokağın diğer ucundaki Jenny gitti.

“Yere ulaştım. Emirinizi bekliyorum.” Dedi Jenny kulaklığa.

“Durum düşündüğümüzden daha zor olacak.” Dedi Seth. Yüzünü göremesem de şuanda en ciddi ifadeyle işine odaklandığından emindim. “Jenny, yerini sabit tut. Derin, sen bulunduğun yerin sağına doğru yürümeye devam et.” Etrafa bakındım. Ben onu göremiyordum. Ama o beni demek ki görüyordu. Gizlenerek ilerlemeye başladım. Set duvarın önüne geldiğimde sırtımı yaslayıp çömeldim.

“Tamam. Konuma ulaştım.” Dedim.

“Konumun geçersiz!” dedi sert bir şekilde. “Biraz daha ilerle!” şuanda onun bu tavrı yüzünden onu öpücüklere boğmak istiyordum. Ama dediğini anında yaptım. Dediği konuma geldiğimde “Beklemede kal. Biz ilerliyoruz. Hazırlanın.” Dedi.

Seth’ten haber beklerken etrafı kolaçan ediyordum. Giren çıkan olursa hemen söylemem gerekiyordu. “Seth, kör noktaya geçtin.” Dedi Danny.

“Sorun yok, ilerle! Karşıda üç adam var.” Onlar kendi aralarında konuşurken algılarımı onlara kapatıp arkadaki duvara baktım. Siyah bir minibüs vardı ve egzozdan duman çıkıyordu.

“Seth! Bir aksilik var.” Dedim direkt. “Arka tarafta motoru çalışır halde duran bir minibüs var! Sanırım kaçmak için hazır tutuyorlar. Yaklaşmam gerekiyor. Belki adamı etkisiz hale getiririm.”

“Güvenli şekilde ulaşmaya çalış, Derin!” dedi Seth biraz sessiz kaldıktan sonra. Korkuyordu. Ama onu hayal kırıklığına uğratmayacaktım. Çöp konteynırın olduğu yere doğru koştum. Yandan kafamı hafifçe çıkarıp içini görmeye çalıştım. “Danny, geri dön!” dedi Seth. “İki adam daha eklendi.”

“Anlaşıldı!”

Elimi silahıma götürüp konteynırın arkasından sürünmeye başladım. Minibüse yaklaşmam şarttı. “Derin ne durumdasın?”

“Stabil!” dediğimde Seth’in dudaklarının yukarıya kıvrıldığından emindim. Onlar yine aynı şekilde aralarında konuşurken ben minibüsün arkasına yaklaşmıştım bile. “Minibüsün tam arkasındayım!” diye fısıldadım sessiz bir şekilde. Etrafa bakındım. Tam tahmin ettiğim gibi arka bahçe çıkışında iki koruma daha vardı. “İki koruma var. Minibüsün içine bakayım Jenny, sana haber vereceğim.”

“Tamam.” dedi Jenny hemen.

“Beta diğer mafyaların buraya geldiğini söylüyor!” dedi Seth. “Derin, orada bir hareketlenme oldu mu?”

“Derin geri dön!” dedi Jenny panikle. Anında sürünüp konteynırın arkasına geçtiğim anda başka bir araba geldi. “Derin orada mısın?”

“Lanet olsun, Jenny sen süpersin. Araba buraya geldi. İçinden birileri çıkıyor.” Gözlerimi kısıp arabadan inen kısa boylu kel bir adam görünce “Kel ve kısa boylu. Sağ elinde büyük taşlı bir yüzük parlıyor.” Dedim.

“Adamımız geldi.” Dedi Danny. “Kaç kişiler?”

Anında çıkan adamları saydım. “Beş kişiler. Ama…” adamların biri arabanın altına eğildi ve bir şeyler kurcalamaya başladı. “Aman Allah’ım! Adam arabanın altında bir şey kurcaladı. Bomba olabilir mi?”

“Olabilir.” Dedi Seth düz bir sesle. “İki kişi iptal.” Bunu Danny’ye söylediğinin farkındaydım. Daha yakından bakabilmek için yanağımı konteynıra dayadığımda bir ses duydum. Saat sesi gibiydi. Ne? Geri çekilip hafifçe doğrulduğum anda bir fiuv sesiyle yanımdan kurşun geçti.

“Biliyorlar!” dedim. “Bizim burada olduğumuzu biliyorlar. Çıkmak zorundasınız!”

“Ne?” dedi Jenny.

“SETH! DANNY! Çabuk çıkın. Bu bir tuzak!” dediğim gibi ayağa kalktım ve koşmaya başladım. O sırada gizlenen yerlerinden çıkan keskin nişancılar ateş etmeye başladı. Bütün gücümle koşarken kurşun yağmurundan kıl payı kurtuluyordum. Tam kedimi küçük binanın arkasına atarken kurşun pantolonumun paçasından delip geçti. Sadece sıyırmış olduğunu hissettim. Ama bu bile canımı yakmıştı. “Nişancılar, her yerde nişancı var ve vuruldum. Yani sadece sıyırdı.”

“Hummer’ın etrafına bakın. Güvenli mi?” dedi Seth. Dizimin altındaki acıyı umursamayıp gözlerimi Hummer’a çevirdim. “Mark?”

“Bakıyorum, dostum!” dedi Mark. Gözlerimi bacağıma indirdim. Kanıyordu.

“Çöp kutusunda bomba vardı. Adamların amacı bizi bu binaya çekip katletmekti. Arkadaki arabayı da o yüzden tutuyor olmalılar. Çünkü en az üç nişancı vardı ve hepsi bana ateş etmeye başladı.”

“Çıkış temiz!” dedi Mark. Kafamı yana çevirip binanın dışındaki duvara baktım. Seth ve Danny atlayıp hızla koşmaya devam ederken onlarda kurşun yağmuruna yakalandı. Ama onlar benden daha hızlıydı. İkisi de Hummer’a atladı. Hummer anında hızla yanıma gelip ani frenle durdu. Seth kapıyı açıp elini uzattı. Elini tutup arabaya atladığım gibi hızla oradan uzaklaştık. Seth, belinden bıçak çıkarıp pantolonumun alt kısmını kesip yaraya baktı. Kestiği parçayı da yaraya sıkıca bağladı.

“Dört kişi bekliyorlardı.” Dedi Seth. “Derin’i hesaba katmamışlardı. Demek ki ne yapacağımızı iyi tespit etmiş biriydi. Ama Derin onların planını mahvetti. Bu yüzdende ateş saçmak zorunda kaldılar.”

“Beta! Geri çekiliyoruz!” dedi Mark arabadaki telsizden.

“O zaman bu bir mal satımı falan değildi.” dedi Danny. Seth başını iki yana salladı. “Vay canına, ordu kızı! Hayatımızı kurtardın.”

“Jenny kurtardı.” Dedim ve Jenny güldü. “O arabanın geldiğini söylemeseydi ölüyordum.” O sırada Hummer savrulmaya başladı. Arkaya baktığımızda arkamızda iki siyah araç olduğunu fark ettik. “İşte başlıyoruz!” dedim.

“Seth, şoföre bak!” dedi Danny korkuyla. “Bu gerçekten de tuzakmış. İspanyalı adam bu.” Dediğinde Seth kaskatı kesildi. Gözlerini bana çevirdi. O gözlerde elle tutulacak kadar somut olan korku vardı. Yutkundu. Beni kollarının arasına alıp sımsıkı sarıldı.

“Emir?” dedi Mark. Ama Seth onu duymuyordu. “SETH?” Danny, Seth’te üzgün bir şekilde baktı. O Seth’in şuanda transta olduğunu anlamıştı. Bu yüzden yüzünü buruşturup bir şeyler düşünmeye başladı.

“Yolları dolan!” dedi Danny. “Beta’ya koordinatları ver ve buraya ulaşsınlar. Omega ve Beacon’a da ulaş. Koordinatları ona da ver! Çabuk!” Seth, hala beni kollarında sımsıkı tutuyor, nefes almamı engelliyordu.
Mark, koordinatları tüm ekibe verdikten yirmi dakika sonra iki siyah aracın arkasında bizim ekipler hummerlarıyla arkada belirdi ve ateş saçmaya başladılar. Diğerleri o arabaları oyalarken Mark ani dönüşle ara bir sokağa daldı ve hızı arttırdı. Arkadaki arabalar bizim peşimizden araya dönemedi ve Mark bu sefer keskin bir dönüş yapıp başka yola döndü. İzimizi kaybettirmiştik.

Konağa geldiğimizde Seth, ellerimi tutup beni çekiştirip içeriye soktu. İçeriye girdiğimizde ise beni kucakladığı gibi odasına soktu. Sonra da kapısını kilitledi. Beni yatağa yatırdı. İlk postalların ipini çözüp postalları çıkardı ve onu odanın bir taraflarına fırlattı. Öfkeden elleri titriyordu ya da korkudan. Sonra da pantolonumu çıkarıp bağladığı parçayı çıkarıp attı. Şuanda onun bu tavırlarına karşılık ses çıkarmak istemiyordum. Ama yere attığı pantolonun cebinde yüzüğüm olduğu için “Pantolonumun cebinde yüzüğüm vardı!” dedim. Başıyla onaylayıp pantolonu geri alıp ceplerine baktı. Yüzüğü bulunca uzattı. Alıp hemen taktım. Gülümseyerek yüzüğü kontrol ettim.

“Sadece sıyırmış, sevgilim!” dedi. “Kanama da durmuş bile. Ama temizlenmesi lazım. Burada bekle beni. Ben Britany’yi bulup geliyorum. Birde camlardan uzak dur.”

Tam yataktan uzaklaşmak için hareket ediyordu ki elini tuttum. “Öpücüğüm nerede Seth? Bugün işimde gayet iyiydim ve bir öpücük hak ettiğimi düşünüyorum.”

“Birden fazlasını hak ettin!” dedi ve eğilip dudaklarımdan öptü. Geri çekildiğinde onun biraz rahatladığını fark ettim. Odadan çıktığında ise komodine uzanıp Seth’in telefonunu alıp Begüm’ün numarasını tuşladım. Birkaç kez çaldıktan sonra Begüm açtı.

“Selam, kuzen! Sana olanları anlatmaya fırsatım olmadı ve biliyorum buraya geldiğimden beri seni de arayamadım. Ama yoğun bir hafta geçirdim. Hem de çok.”

“Sorun değil, kuzen. Her şey yolunda mı? Danny ile iki gündür konuşmadım.”

“Konuşamazdın. Çünkü eğitim alanındaydık. Kamp kurduk ve bil bakalım ne oldu? Artık bende onların ekibindeyim. Şuanda belgelerle imzalanmış ve bana zimmetli eşyalarım var. Ama asıl bomba şimdi geliyor! Seth, bana kocaman bir yüzük taktı ve bana evlenme teklifi etti. Şuanda resmi olarak nişanlıyız. Evlilik hakkında hemen konuşamadık. Hatta hiç konuşmadık. Ama mutluyuz. Hem de çok!”

Çığlıklar ve kahkahalar! Yine çığlıklar ve yine kahkahalar! “Kuzen! Buna ne kadar çok sevindim bilemezsin. Allah’ım! İkimizin de ilişkisi aynı hızda devam ediyor. Ama şu ekip olayını anlamadım. Şirketin ne olacak?”

“Onu Burak idare ediyor. Onu arayıp ona ortaklık teklif edeceğim. Böylece işi o yapacak ve benim kadar zengin olacak. Bence kabul eder. Sonuçta eskiden bir iş bulmak için uğraşıyordu. Şimdi hazır şirkete yerleşecek. Ben çünkü iş kadını olmak istemiyorum, kuzen. Seth’le bir ekip halinde çalışmak hoşuma gidiyor. Üstelik karısı olarak! Hem burada kocaman ailem oldu.” Kapı açılınca doktor kadın ve Seth girdi. Ama Türkçe konuştuğum için konuşmama devam ettim. Kadınla Seth’te ayağımla ilgilenmeye başladılar. “Yani, herkes kız kardeş ve erkek kardeş gibiler. Bir cadı hariç! Ama o da umurumda değil.”

“Baksana! Beni de aralarına seni aldıkları gibi alılar mı? Danny ile evlendiğimde orada dışlanmak istemem.”

“Şaka mı yapıyorsun? Ben olduğum sürece kimse seni dışlayamaz, kuzen. Burada herkes bana prensesmişim gibi davranıyor.”

“Buna çok sevindim. Danny ile konuşacağım. Bir haftalığına oraya gelmek istiyorum.”

“Buna o kadar sevindim ki! Neyse, şimdi kapatmalıyım. Şuanda Danny, müsaittir. Ara onu ve hemen bin uçağa gel. Seni özledim. Orada şimdi gecedir. O yüzden iyi geceler!” telefonu kapatıp Seth’e uzattım. Onun telefonunu kullandığım için hiç kızmadı. Sadece alıp cebine tıktı ve kadınla konuşmasına devam etti. “Begüm bir haftalığına buraya gelmek istiyormuş. Sanırım Danny ile evlilik planı yapmak için iyi bir süreç.”

Seth, gülümseyerek başıyla onayladı. “Biz senle daha hiçbir plan yapmadık. Aklında olan bir şey var mı? Yer, zaman?” kadın bacağımı sararken güldü.

“Bu iki güzellikten çıkan çocuğu merak ediyorum. Bence böyleleri üremeli. Dünyaya güzellikler daha da çok yayılmalı.” Seth’le aynı anda ona kısık gözlerle baktık. “NE? Benim oğlum yirmi sekiz yaşında ve üç çocuğu var. Karısı çocuk fabrikası gibi çalışıyor.”

Birden kahkaha patlattım. “Çocuk fabrikası mı?”

“Dördüncüye hamile!” Seth’in gözleri fal taşı gibi açıldı.

“Futbol takımı mı kurmaya çalışıyormuş?” diye sordu kadına. Ama kadın omuz silkmekle yetindi. “Çok büyük oynamış.” Kafamı iki yana salladım. “Gerçi buna alışığım. Biz altı kardeşiz ve benden iki küçük kardeşim var.”

“Ciddi misin?” diye sordum. “Nerede yaşıyorlar peki?”

“California’da yaşıyorlar. İki küçük kardeşim liseye gidiyor. Diğerleri ise biraz karışık. Hepimizin aynı fabrikadan çıkmış olması tuhaf. Hiçbirimiz karakter ve tip olarak benzemeyiz. Ben askeriyeye katıldığımda erkek kardeşim pilot olmuştu. En büyüklerimiz evli ve iki tane güzeller güzeli kızı var. Ondan bir küçük olan kız kardeşim üniversitede Amerikan Tarihi okudu. Mastır yaptı ve şimdi bir profesör. Bir ara onları arayıp nişanlandığımızı söylemeliyim. Emin ol seni çok sevecekler. Özellikle Lisa sana bayılacak.”

“Seth, tek çocuk olmak berbat bir şey! Ailenle tanışmayı iple çekiyorum. Özellikle de Lisa’yla!” Seth, gülümseyerek yanıma otururken, kadın da odadan çıktı. Ama çamaşırımla oturmak istemediğim için ayağa kalkıp dolaba gittim. Oradan bir eşofman altı alıp giydim. “Begüm’e olanları anlattım. Benden daha mutlu olmuş durumda. Danny ile konuştuklarında kesinlikle bunu hakkında konuşacaklar.”

“Düğünü nerede yapmak istiyorsun?”

“Sana din ayrımı yapıyormuşum gibi gelmesin ama bir kilisede yapmayı istemiyorum. Çünkü ölülerin törenini de orada yapıyorsunuz ve bu düğün için pek uygun bir yer gelmiyor. Yani aslında benim akrabalarım ve senin akrabaların kendi geleneklerini isteyecek.” Yüzümü buruşturdum. “Bu akraba katliamına sebep olabilir. Bence biz en iyisi sadece evlenelim.”

“O zaman şöyle yaparız. Burada ayrı bir düğün, İstanbul’da ayrı bir düğün yaparız.”

“Aslında mantıklı!” dedim ve kucağına oturup boynuna sarıldım. “Bugünden bahsetmek ister misin, Seth! Şoka girmiş gibiydin ve ciddi anlamda savunmasızdın.”

Başını öne eğip derin bir iç çekti. “Şoförü gördüğümde aklımı yitirdim, Derin. Tek istediğim seni öldürmelerine mani olmaktı ve biliyor musun, onlara yalvarırdım bile. O anda aklıma öyle kötü manzaralar geldi ki seni hissetmeye ihtiyacım vardı. Ama şimdi bütün ekip toplanalım, buna bir çözüm bulacağız.”

“Eğer kendini iyi hissedeceksen buradan dışarıya adımımı atmam. Ama sende benimle kaldığın sürece!” kollarını belime sımsıkı dolayıp yüzünü saçlarımın arasına gömdü. Eli sırtımda aşağı yukarı hareket ederken istediği tek şey beni hissetmekti ve hala deli gibi bana bir şey olmasından korkuyordu. Bu yüzden onu rahatlatmayı çok istiyordum. Ama yapabileceğim bir şey yoktu. Çünkü ne kadar burada bir birime katılmış olsam da daha hiçbir şey bilmiyordum. Dövüşmeyi bile! “Hadi kalk!” dedim birden Seth’e. Kucağından inip elini tuttum ve onu odadan dışarıya spor salonuna çekiştirdim. “Bana bir Bruce Lee gibi dövüşmesini öğret. Hadi!”

Kaşlarını çatıp bana baktı. Ama gözlerimdeki o cesareti, korkusuzluğu ve kararlılığı tanıyordu. Benim ne istediğimi gözlerimden anlayan tek kişiydi. Eğilip postallarını çıkarıp bir kenara attı ve tam karşımda durdu. Onun güçlü, kaya gibi gövdesinin yanında benimkisi bir direk gibi kalıyordu. Ama ince olmak güçsüz olmak demek değildi.

“Dövüş esnasında canın acıyabilir.” Dedi.

Kararlı bakış ve ses tonumla “Bir taraflarımın kırılması bile umurumda değil!” dedim. “İstiyorum, Seth! Senin kadar güçlü olmak istiyorum. Kimse için kolay lokma olmak istemiyorum. Korkup senin arkana kaçmak da istemiyorum! Karakter olarak güçlüyüm. Fiziksel olarak da güçlü olmak istiyorum ve bunu sağlayan kişi de sen ol istiyorum! Benim hem koruyucum, hem arkadaşım, hem sevgilim, hem kocam, hem hayat arkadaşım hem de eğiticim ol! Bunu yapabilir misin?”

Şaşkınlıkla açılan gözlerle eğilip dudaklarımdan öpmeye başladı. Geri çekilmeden önce “Hayatımda gördüğüm en cesur minik kızsın sen!” diye fısıldadı. Ama suratında gururlu bir gülümseme vardı. “O halde senin hem koruyucun, hem arkadaşın, hem sevgilin, hem KOCAN, hem hayat arkadaşın, hem de eğiticin olacağım! Şimdi kurallar serttir ve aynı zamanda da esnek.”

Etrafımda dönmeye başladı. “Sert ve esnek! Bu biraz karışık oldu.”

“Hızlı olmak zorundasın! Pratik zekâya sahipte olmak zorundasın. Ama asla bir planda sabit kalma!”

“Her zaman bir a, b ve c planı olmalı!” dedim onun bu kadar tatlı bir şekilde konuşmasına karşılık olarak. “Bunu biliyorum. Çünkü eski şoförüm aslında bir askerdi ve bana bunları öğretti.” Önümde durup gülümsedi. Onun bu yüzünü aydınlatan ve o mükemmel beyaz dişlerini ortaya çıkaran gülümsemesine bayılıyordum. “Seth, burada bana nazik olmanı istemiyorum. Unutma, naziklik benim ölümüm olabilir. Beni sıradan bir askeri eğitiyormuş gibi eğitmeni istiyorum. Anladın mı? Beni nişanlın olarak görme şuanda!”

Gözlerini kısıp “Bunun üstünde çalışacağım, Derin! Ama haklısın.” Dedi. “Sana karşı nazik olmayacağım. Ama şunu unutma, o adamların seni ele geçirmesine izin verirsen ölmeye razı olmuşsundur demektir ve ben bunu istemiyorum. Direnebildiğin kadar diren ve onların canına oku! Seni bulduğumda canına okuduklarına en büyük işkenceyi yapacağım!”

“HEY!” kafamızı çevirip Sam’e baktık. “Size bir haberim var. Takip ettiğimiz araba etkisiz hale getirildi ve içindekileri depoya hapsettik. Belki konuşmak istersin diye düşündük.” Seth, yerdeki postallarını alıp hıza gözden kayboldu. Vay canına! Onları paralamak için kesinlikle sabırsızlanıyordu. “Sende geliyor musun?” başımla onaylayıp bende koşmaya başladım.

“Bensiz yola çıkmayın.” Koşarak Seth’in odasına girdim ve elime gelen ilk spor ayakkabılarımı alıp aşağıya indim. Hummer’a atlayarak bindiğimde araba hızla harekete geçti. Spor ayakkabımı giyerken Seth bana silah uzattı. “Bu ne için?”

“Sadece tedbir!”

Hayatımı Geri Verebilir Misin? (Komando Serisi-ll-)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin