Otele vardığımda odama girer girmez kendimi yatağa attım. Ama arayıp Begüm’e nerede olduğumu söylemem şarttı. Bu yüzden komodinin üstünden telefona uzanıp Begüm’üm numarasını tuşladım.
“Efendim?”
“Benim!”
“DERİN!” diye bağırdı. “Bana sakın bunun Amerika’nın numarası olduğunu söyleme.”
“Şey, başka ülke desem olur mu?”
“Kaç saattir sana ulaşmaya çalışıyoruz. Burak, arayıp geri dönmediğini söyleyince ne yaptığını anladık. Ne zaman dönüyorsun?”
“Burada kalmayacağım. Sadece pilotların dinlenmeye ihtiyacı vardı. O yüzden yarın havalanacağız. Siz ne yaptınız?”
“Onu bunu bırak da dün gece benim orada yatmama izin verdiğin için sağ ol.” Anında yatakta doğruldum. Ne?
“Bir dakika! Buda ne demekti şimdi?”
Sevinç çığlığı atıp içini çekti. “İlk baş onunla aynı odada yatmam onun hoşuna gitmedi. Ama sonra sohbete daldık. Bu arada muhabbeti harika!”
O görmese de kafamla onayladım. “Kesinlikle katılıyorum, Kuzen. Danny korumamdı ve onu tanıyorum. Sana şunu söyleyeyim, o bir anlık oluşan kısık bakışlarına aldanma! O kısık gözlerle baktığında anla ki altında bir ton şeytanlık yatıyor.”
“Biraz geç kaldın, kuzen! Dün gece o kısık gözlere resmen âşık oldum ben!”
Küçük bir kahkaha atıp kendimi yatağa bıraktım. “Bak şu işe! Bugün bana hiç bu konu hakkında renk vermedi. Ama biraz fazla enerjikti. Ne yaptıysan artık!”
“Hey! Henüz öyle şeyler olması için erken.”
“Bunu sen mi söylüyorsun?” diye sordum alaycı tavrımla. Çünkü o hep hızlı giden bir kızdı.
“Sana âşık oldum diyorum! Seth’le sen gibi olabiliriz belki, ama mesafe beni korkutuyor. Hem baksana bana sizin başladığınız işin çok zor olduğunu söyledi. Bence umutlanmamı istemiyordu.”
“Bunu şimdiden bilemezsiniz.” Dedim gözlerimi yumarak. “bizim mevzu başka ayrıca. Bazı durumlar olmasaydı, Seth beni çoktan yanına alırdı.”
“Sizin bu duruma gelmeniz dört ayınızı aldı.”
“O sadece ayrı kaldığımız süreydi, kuzen. Onun üstüne iki buçuk ay daha ekle. Bizi çok hafife alıyorsun. Bizim bu duruma gelmemiz süreden daha önemli. Süre aldatıcıdır. Ama onu zorlayan şey saatin yavaş akması değildir. Acıdır ve inan bana bizde o acıdan bolca vardı. Bizi zorlayan buydu ve fazlasıyla çaresizdik. En azından Seth çaresizdi. Ama ona kabul edeceği teklif sundum. O da kabul etti. Şimdi tabii ki de daha kolay olmayacak belki daha çok zor olacak. Ama ikimizin de çok iyi bildiği bir şey var. O da ikimizde sadece kendimizi birbirimize saklayacağız.”
“Vay canına, kuzen! Bir aşk uzmanı gibi konuştun.”
“Uzman mı? Dalga mı geçiyorsun! Ben hala çömezim.”
Begüm, derin bir nefes aldı. “Peki, bana ne öneriyorsun, çömez?”
Gözlerimi açıp tavana baktım. “Eğer, dün konuşmanız onu da çektiyse –ki bundan şüphem yok- Seth benim yanıma geldiğinde kesinlikle o da gelecek. O zaman biraz daha arkadaşça takılırsınız. Eğer üçüncü kez de gelmek isterse o zaman sana bu fırsatı kaçırma derim.”
“Şapşal! İkimiz farklı yerlerdeyiz.”
“Sensin şapşal! Babanın özel jeti seni buraya getirmek için sadece birkaç saatini alacak. Adam on altı saatten gelirken sende o koca kıçını kaldırır bana gelirsin herhalde!”
“Haklısın! Ama benim kıçım kocaman falan değil.” Kahkaha attım. Hayır, kesinlikle değildi. Ama bu laftan nefret ederdi. Amaçta onu kızdırmaktı.
“Neyse, kapatıyorum. Biraz uyumam lazım. Pilotun dediği saate sadece sekiz saat kaldı ve ben şuanda jetlog problemi yaşıyorum!”
“Tamam, kuzen! Keyfine bak!” telefonu yerine koyup örtünün bile altına girmeden bir süre duvarları inceledim. Duvar kâğıdı çizgili çizgiliydi ve siyah beyazdı. Yerler siyah parkedendi ve yatakta çok şıktı. Bir yatak odası büyüklüğündeydi ve yatak odası mobilyaları vardı. Şifonyer, iki komodin, giysi dolabı, konsol ve üstünde aynası, TV ve sehpası, oturma yeri ve banyo vardı.
Yerdeki bir noktaya sabit bakarken aklıma Seth geldi. Gerçi hiç çıkmıyordu. Ama hala şoktaydım. Benimle ciddi anlamda sevgili olmuştu. Hem de aramızda bir dünya mesafe varken. Yanında o kadar etrafında dönen kız varken o beni istiyordu. Beni! Uzakta olmam umurunda değildi. Umurunda olan tek şey bana sahip olmaktı. Başka biriyle olmamdan korkuyordu. Tiffy’nin söyledikleri yüzünden kafayı yemişti. Ama yine de onun kucağına atlamamıştı. Bu gerçekten harika bir şeydi!°°°
Türkiye’ye indiğimde artık uzun bir süre uçak görmek dahi istemiyordum. Hızla oradan uzaklaşıp havaalanından dışarıya attım kendimi ve o sırada telefonum çaldı. Numarayı tanımıyordum. Bu yüzden “Kimsiniz?” diye açtım. Etrafa bakındım ve bir taksiye elimi uzattım.
“Ne?”
“SETH!” diye resmen yolun ortasında cırladım ve yakınımdaki birkaç kişi dönüp bana baktı. Ama ben umursamadım ve yanıma gelen taksiye binip adresi verdim. “Sen beni cihazdan takip mi ediyorsun?”
Kıkırdadı. “Işık yanıp sönüyor mu?” gözlerimi bilekliğe indirdim. Ama yanıp sönmüyordu.
“Şey, üzgünüm. Araman uçaktan indiğim ana denk geldi de!” dedim.
“Elini cebine sok!” dedi. Şaşkın bir şekilde elimi cebime soktum ve sert bir şey elime battı. Alıp baktığımda kristal gibi parlayan kolye ucu olduğunu gördüm.
“Seth! Bu harika! Gerçek anlamda harika. Sakın bana bunun elmas olduğunu söyleme!”
“Söylemem o halde! Ama içinde bir tür böcek var. Bilekliğinin yanıp sönmesinden dolayı insanların dikkatini çeksin istemedim. Hem bu böcek her daim ekranda seni adım adım takip etmemi sağlıyor. Yani daha basit!”
“Sapık gibi oradan beni adım adım takip edeceğini mi söylüyorsun yani? Tam mağara adamına uygun bir davranış.”
“Güvenlik konusunda problem yaşan bir adama göre uygun bir davranış, demeni tercih ederdim. Ama…” kıkırdadı. “…bu da olur!”
Büyük bir mutlulukla sırtımı koltuğa tamamen yasladım ve o anda adamla dikiz aynasından göz göze geldim. Deliymişim gibi bana bakıyordu. “Sanırım, taksi şoförü de bana deli teşhisi koydu. Çünkü aradığından beri suratımda salakça bir gülümseme var. Arayacağını düşünmüyordum. Operasyon için bir şeyler yapıyorsunuzdur diye düşünüyordum. Aradığında ise hem şaşırdım, hem de mutlu oldum.”
“Buna sevindim. Çünkü seni aramak için uçaktan inmeni bekliyordum. Şimdiden deli gibi özledim ve inan bana bundan sonra bütün ceplerim dolu olacak.”
Kahkaha attım hem de o kadar yüksek sesle attım ki şoför bana bir tuhaf baktı. “Seth! Bunu demiş olduğuna cidden çok şaşırdım. Ama ne bekliyordum ki! Her zaman aklındakini pat diye söylüyorsun!”
“Bana koca adam olup olmadığımı bilmediğini söyleyen kız mı söylüyor bunu?”
Anında utancımdan kıpkırmızı olduğumdan emindim. Pislik! Bu konularda asla altta kalmıyordu. “Tamam, o biraz salak anıma denk gelmişti.”
“Bence en masum anına denk gelmişti. Ama inan bana o anda acayip tatlı olmuştun. Senin peşinden kahkahamı gizlemek için yanağımın iç kısmını parçaladığımdan eminim.”
“Neyse ne! Operasyonunuz ne zaman?”
“Dündü. Ama biraz aksilikler oldu. İki adamımız sakatlandı. Şimdi herkes onların başında durumunu kontrol ediyor. Başka bir plan bulmamız gerekiyor. Sanırım Fransa’ya uçacağız. Örgütün iç çatışma için adam topladıkları söylendi. Eğer, bir şeyler yolunda gitmezse SWAT ekibi bize gereken desteği verecek.”
Birden içimi korku kapladı. Ona bir şey olacak korkusuyla nasıl yaşayacaktım? Üzgün bir şekilde alnımı cama yasladım ve denizi izlemeye başladım. “Dikkatli olacaksın, değil mi?”
“Kesinlikle!” dediğinde gülümsedim. “Birkaç darbe dışında bana bir şey olmayacak. Yani en azından senin için daha da dikkatli olacağım. Merak etme!” sonra derin bir nefes aldı. “Kapatmalıyım. Bizimkiler beni çağırıyor. Sanırım plan yapmaya koyulacağız. Sana iki gün, bilemedin üç gün içinde geri dönemezsen endişelenme! Üç gün sonra olmasa da dördüncü gün muhakkak döneceğim ve o kolye ucunu zincire geçir. Boynundan ne olursa olsun çıkarma! Duydun mu?”
“Tamam! Asla çıkarmayacağıma emin olabilirsin. Seni seviyorum!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatımı Geri Verebilir Misin? (Komando Serisi-ll-)
Dragoste"SETH!" diye bağırdığımda ağaçların dallarındaki kuşlar uçtu. Olduğum yerde dönüp etrafa daha da odaklanmaya çalıştım. "SETH! Neredesin?" Ses gelmeyince koşmaya başladım. Ayaklarım her toprağa vuruşunda kalbimin atışı gibi kulağımda yankılanıyordu...