Yaklaşık bir saat sonra Seth, ayağa kalkıp bana baktı. Yavaş adımlarla yatağıma yaklaşıp oturdu. Ama ona en sert ve buz gibi soğuk bakışlarımı attım. Anında gözlerini aşağıya eğdi. Ona karşı böyle olmam onu öldürüyordu, farkındaydım. Ama o da aynısını bana yapıyordu. Ben sadece onun bana yaptığını yapıyor, aynı şeyi yaşasın istiyordum.
“Sırada ne var? Onu yatağa mı atacaksın?” diye sordum. Gözlerini kaldırıp mavi gözlerini mavi gözlerime kilitledi.
“Nubere me!” dedi. Gözlerindeki bir endişe söylediği cümlenin anlamının çok büyük olduğunu hissettirdi. Elimi tutup dudaklarına götürdü. “Nubere me!” diye tekrar etti. Gözleri dolmuştu. Korkusu ise tamamen tavan yapmış durumdaydı. Bana ne söylediğini soramayacak kadar şaşırmıştım. “Sarhoşken dediğim her şeyi hatırlıyorum. Gitmeme izin verme demiştim. Ama sen verdin! Çok kolay bir şekilde verdin hem de! Bunu neden yaptın? Onu öpmeme nasıl izin verdin?”
Elimi elinden çekip ağlamaya başladım. “Seni affetmem için çok uğraşmak zorunda kalacaksın. Sana baktığım her an o görüntü gözümün önüne gelecek. Belki de seni hiç affetmeyeceğim!”
Korkuyla irkildi. “Affetmen için ne gerekiyorsa yapmaya hazırım!”
Gözlerimi silip “Göreceğiz.” Dedim. O sırada kapı tıkladı ve arkadan Tiffany’nin sesi yankılandı. “Onu kendinden uzak tutarak başlayabilir misin?” anında başıyla onayladı. “O zaman ona şimdi defolup gitmesini söyle!” Seth, anında ayağa kalktı ve kapıyı açtı. Tiffany kıskançlıkla gözlerini bana dikti.
“Ne var, Tiffy?” diye sordu Seth, onun içeriye geçmesini engellemek için elini kapı pervazına yaslayarak. “Önemli değilse…” tam kapıyı kızın suratına çarpıyordu ki Tiffy kapıyı eliyle tuttu.
“Onunla barıştın mı?” diye sordu öfkeyle. “Beni öylece öpüp kenara çekilemezsin, Seth!”
“Güle güle!” dedi ve kızın elini kapıdan itip kapıyı kapattı. Sonra bana döndü. Tek kaşımı kaldırdım. Henüz bu bir başlangıçtı. Daha onu çok süründürecektim.
ж
Bütün ekip spor salonunda çalışma yaparken bende göbeği açık beyaz bol tişörtümü, bol penye siyah şortumu ve uzun Converse ayakkabılarımı giymiş benim için yeni takılan büyük aynanın karşısında dans ediyordum. Özlemiştim! Arkamdaki herkesin ağırlık çalışması yaparken beni izlediğini aynadan görebiliyordum. Ama umurumda değildi. Lüle lüle yaptığım altın saçlarım savrulurken ben, bir yılandan daha kıvraktım.
Bethany, yanıma gelip benimle dans etmeye başladı. Eh, kız zenciydi. Dolgun kıvrımlı hatlarıyla bir zenci gibi poposunu sallamakta bayağı başarılıydı. Birbirimize karşı dönüp uyum içinde dans etmeye başladık. Regga müziği ile ikimizde kendimizden geçmiş ter içinde kalmıştık. Müzik bittiğinde ise nefes nefeseydik.
“Süper dansçısın!” dedi bana. “İnan bana arkadaki erkekleri kendinden geçirdin. Hepsinin gözünde gördüm. Hepsinin ağızlarının suyu akıyordu ve inan bana sendeki güzellik bende olsaydı hepsini bir kere öperdim. Hangisi iyiyse onda kalırdım.”
Kahkaha atıp bana uzattığı havluyu aldım. “Ben sadece bir tanesini istiyorum. Ama bir haftadır cezalı ve inan bana bir ayaklarıma kapanmadığı kaldı.” Seth, o günden beri her fırsatta bana sürprizler yapıp onu affetmem için gece gündüz uğraşmıştı. Ama hala onu affetmediğimi söylemiştim. Aslında bana ilk yaptığı sürprizde onu affetmiştim. Odama girdiğimde her yer güllerle doluydu. Yatağımın üstündeki güllerle de ‘beni Affet!’ yazmıştı. Çok güzeldi. Ama burnunun biraz daha sürtmesini istiyordum. Bana bir daha böyle davranmaya cesaret edemeyeceği raddeye gelmesini istiyordum.
“Biliyorum!” dedi Bethany. “İnan bana dün gece içerken hayıflanıyordu. Tiffy’yi aynı ekipte olduğumuz halde gördüğü anda araya metrelerce mesafe açıyor. Seth, seni gerçekten geri kazanmak için uğraşıyor. Onun kıvrandığını görmek süper bir şey! Daha önce hiç böyle görmemiştik onu. Resmen aklı da fikri de sen oldun!”
“Bak şimdi izle!” dedim ve havluyu omzuma atıp Seth’in bilmem kaç kilo ağırlığı taşıdığı makinenin yanına gittim. Ayağımı bacaklarını ayırarak oturduğu yere koyduğum an elindeki ağırlığı bıraktı ve ağırlıklar yukarıya fırlayarak makinenin tavanına gürültüyle çarptı. Çünkü ayağım iki bacak arasının tam dibinde duruyordu. Seth, sertçe yutkunup gözlerini ayağımın olduğu yere indirip yerinde kıpırdandı. Ama ben bozuntuya vermedim. Bethany ise kıkırdıyordu. “Hadi, koca adam! Bana birkaç hareket göster!”
“Ne göstermemi istiyorsun!” derken sapıkça sırıtıp ayağımı işaret etti. Bütün erkekler kahkaha atınca ayağımı yere indirdim. “Beni affettin mi?” diye sordu herkesin dediği cümleyi duyduğunu umursamayarak.
“Hayır.” Dedim direkt ciddi bir şekilde. “Ama dans etmekten sıkıldım. İstersen başkasının göstermesini-”
Anında ayağa kalkıp omzumdaki havluyu aldı ve kendi terlerini sildi. “Tamam. Ben gösteririm.” Dedi. Minderlerin olduğu alana yürüyünce Bethany’nin kulağına yaklaştım.
“Şimdi iyi izle! Bütün kontrolünü kaybedecek. Tepkilerine iyi bak.” Dedim ve koşar adım Seth’in beni beklediği yere gittim. Bethany, duvara yaslanıp izlemeye başladı. Hatta herkes çalışmayı bırakmış bize odaklanmıştı. Çünkü aralarında tek çift ve kavga eden eğlenceli çift bizdik. Üstelik kuzenim haklıydı. Seth ile aramızdaki elektrik etrafımızdakileri bile etkisi altına alıyordu. Bunu hepsinin bakışında görebiliyordum.
Seth, arkama geçip elini omzuma yasladı. Oradan kaydırarak elime indirdi. Bethany, gülümsedi. Seth’in elinin titrediğini tenimde hissedebiliyordum. Şuanda beni fena halde arzuluyordu. Ama bir hafta daha bekleyecekti.
Elimi tutup hafif yukarıya kaldırdı. “bu bir meditasyondur!” dedi. Parmaklarımı serbest tuttuğumdan emin olmak için parmaklarımı kontrol etti. Elimi bırakıp “Bu şekilde kalsın. Kıpırdatma!” dedi ama nefesi enseme çarpıyordu. Bilerek bana tamamen yapışmıştı. Elini çıplak göbeğime götürdüğünde nefesimi tuttum. Onunda enseme vuran nefesi derinleşmişti. Elini göbeğimden yana doğru kaydırıp bacağıma indirdiğinde ise bütün kasları titredi. “Ah, şey!” dedi ve yutkunduğunu hissettim. “Bacağını biraz yana doğru aç!” derken kendisine hâkim olamıyor gibiydi. Dediğini yapıp sağ bacağımı yana doğru açtım. Eli hala çıplak bacağımda duruyordu. “Imm…” dedi boğuklaşan sesiyle. “Şimdi sol bacağını da aç!” dediğini yine yaptım. “Güzel! Sol elini de yukarıya hafifçe kaldır ve yana doğru dön!” dediğini yaptığımda dudağım dudağına değdi. Fısıldayarak “Bana beni affettiğini söyle!” dedi.
“Hayır!” dedim ve başımı öne eğip dudak temasından kurtuldum. “Şimdi ne yapmam gerekiyor?” çenesindeki kaslar seğirdi. Öksürüp kendini toparlamaya çalıştı.
“Şimdi aynı şekilde diğer tarafa döneceksin. Bunu çocuklarla Çin’e gittiğimizde zihnimizi boşaltmak için öğrenmiştik.”
“Peki, işe yarıyor mu?”
Görmesem de kaşlarını çatıp, gözlerini kıstığını biliyordum. “Bazen, konsantre olmayı başardığında işe yarıyor.” Elimi tutup öne doğru uzattı ve yapmam gereken hareketleri bana kendisi yaptırtmaya başladı. Ama sonra elimi başımın üstünde çevirip beni kendine çevirdi. “Şimdi!” dedi gözlerime bakarak. “Esnekliğini görmem için bana izin ver. Kemiklerinin ne kadar elastik olduğunu anlamam gerekiyor.” Başımla onayladım. İzin verdiğimi anlayınca aşağı eğilip sağ ayağımı tuttu. “Omzumu tut!” dedi. Dediğini yapıp omzunu tuttum. Ama herkes bize sanki işi pişiriyormuşuz gibi şaşkın bir şekilde bakıyordu. Seth, doğrulup ayağımı çekti. Ve omzunun üstüne yerleştirdi. “sol ayağını geriye doğru açabildiğin kadar aç. Eğer kaslarında gerilme ya da acı hissedersen söyle!”
Dediğini yaptım ve sıfır olana kadar sol bacağımı geriye doğru açtım. “Durum nedir?” diye sordum.
Seth güldü. “Lastik kızın karşılığı kesinlikle sen olmalısın!” dedi. Bacağımı omzundan indirip bıraktı. “Bu seni her konuda avantajlı yapar. Şimdi!” dedi ve yine dibime kadar girdi. Kalçalarımın altından tutup beni kucağına yerleştirince onu hissettim! Seth, kesik bir nefes alıp yutkundu. “Bacaklarını belime dola ve arkaya eğilebildiğin kadar eğil!” dedi. Vay canına! Şuanda beni yatağa atmak için deliriyordu! Bunu somut olarak hissediyordum. Ama dediğini yaptım. Bacaklarımı beline dolayıp geriye doğru bükülebildiğim kadar bükülüp ellerimi yere değdirdim. Ama Seth, resmen kıvranıyordu. Durumu fenaydı! Elini karnımın üstüne koyduğunda titriyordu. “Doğrul!” dedi dişlerinin arasından. Doğrulduğumda gözlerime şehvetle baktı. “Farkındasın!” diye fısıldadı. “Şuanda acı çekiyorum! Affettiğini söylemen gerekiyor!”
Ayaklarımı belinden çözüp yere indim. “Hayır! Affetmedim!” dedim ve onu o durumda bırakıp salonu terk ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatımı Geri Verebilir Misin? (Komando Serisi-ll-)
Romansa"SETH!" diye bağırdığımda ağaçların dallarındaki kuşlar uçtu. Olduğum yerde dönüp etrafa daha da odaklanmaya çalıştım. "SETH! Neredesin?" Ses gelmeyince koşmaya başladım. Ayaklarım her toprağa vuruşunda kalbimin atışı gibi kulağımda yankılanıyordu...