2.5

4.4K 224 106
                                    

Otobüste en çok eğleneceğim yere oturdum.

Mert Hakan'ın açtığı şarkılarla gelmiştik İzmir'e kadar. Otele geldiğimizde herkes odasına geçiyordu. Bazıları ikişerli kalırken ben tek kalmayı tercih etmiştim.

İçeriye girdiğimde kendimi yatağa attım. İki kişilik bu yatakta o kadar güzel dağınık yatabilirdim ki.

Kapının tık tıklanmasıyla oflayarak yataktan kalktım. Açtığım kapının ardındaki Altay, beni şaşırtmıştı.

"Hayırdır? Bir sorun mu var?" Sorduğum soruya karşılık olarak bana sadece bakıyordu. Günümüz yolda geçmişti ve akşamdı. Hava karanlıktı, yolda gelirken atıştırdığımız şeyler dolayısıyla yemek yemek aklımın ucundan bile geçmemişti.

"Dışarı çıkalım mı?" Olur anlamında omuz silktiğimde o da gülümsedi. Kartı telefonumun arkasına koyup Altayla beraber otelden çıktım.

Sahil kenarına geldiğimizde sessizliği bozan taraf o olmuştu.

"Hâlâ benden kaçıyorsun, neden beraber oturmadık?" Dediği şeye karşılık olarak şaşkınlıkla ona bakıyordum.

"Mert Hakanla oturmak istedim çünkü, seninle bir alakası yok ki? Arkadaşız işte."

"Hiç mi şansım yok?" Sorduğu soruyla yerdeki bakışlarımı yüzüne çevirdim.

"Altay, sadece arkadaş olabiliriz. O konuda seni üzmek istemem ama hiç şansın yok." Buruk bir gülümseme göndermişti.

Sahile bakıyordum. "Bu sahil, İzmir'e yakışır bir sahil." Dediğim şeyle güldü.

"İzmir'e en çok sen yakışıyorsun..."

Kahvaltı için aşağı indiğimde bizimkilerin olduğu masa zaten en çok dikkat çeken masaydı.

Arda'nın yanına oturduğumda uykulu gözlerle bakıyordu bana.

"Günaydın Ardacığım." saçlarını karıştırdığımda bana gülümsedi.

"Günaydın Bilge Abla."

Arda'yı seviyordum. Ferdi'nin yanında kız arkadaşı olduğunu anladığım kız gülümseyerek bana bakıyordu.

"Selam! Ferdi senden bahsetti. Gerçekten bu kadar güzel olduğunu söylememişti." İsminin Sera olduğunu anımsadığım kızın dediği şeyle gülümsedim.

"Teşekkür ederim, asıl Ferdi'yle bu kadar yakıştığınızı ben bilmiyordum!" Heyecanla söylediğim şeye güzel bir heyecanla karşılık vermişti gülümseyerek.

Kaşlarım çatılmıştı.

Karşıdan gelen Kerem, Yunus ve abim üçlüsünün burada ne işi vardı?

"Aaaa Fenerbahçeliler!" Yunus, sanki burada olduğumuzu bilmiyormuşçasına rol yaptığında ona sert bakışlarımı gönderdim.

"Sizin burada ne işiniz var?"

Kerem'in yüzündeki sırıtmaya şaşkınlıkla bakıyordum.

"Bana güvenmiyor musun yoksa?" Bu soru aslında Kerem'e yönelikti ancak abim bilmediği için üstüne alınmıştı.

"Kardeşim, biz sadece tatile geldik."

Bak sen şu işe, hem de bizim geldiğimiz otele. Ne hikmetse öyle değil mi?

"Gençler, tanıştırayım. Abim." Söylediğim şeyle Altay'ın üstünü düzelttiğine şahit oldum. Kerem de bunu görmüş olacak ki tek kaşı havada bakıyordu.

Şu an yanıma gelip belimden tutmamak için ne kadar sabır gösterdiğini az çok tahmin edebiliyordum. Kerem böyleydi, tehlike gördüğünde eli hemen belime giderdi.

"Siz de otursanıza, Kerem?" Mert Hakan'ın söylemiyle Kerem abimden önce boş olan diğer yanımdaki yerini bulmuştu.

Hafifçe kulağıma eğilip konuşmuştu.

"Ben abin geldiğinde bu kadar düzeltmedim üstümü." Kıskanıyordu, belliydi.

"Kıskandın sanki?" Gözlerini devirmişti. "Ne alakası var?" Dediği şeyle ufak bir kahkaha atmıştım. Dikkat çekmemeye çalışıyordum.

"İnandım."

Kahvaltı yapılırken Kerem ve Altay arasındaki gergin bakışları hissedebiliyordum.

"Yalnız Bilge abla... Şu an kavga çıkması an meselesi." Arda kulağıma fısıldayarak söylediği şeyle kafamı olumsuzca salladım.

"Sanmam, Keremle sevgili olduğumuzu bilmiyor kimse."

Bacaklarını bacaklarıma değdiriyordu. Kerem tam bir temas bağımlısıydı ve bu benim hoşuma gitmiyor değildi.

"Akşam geleceğim, özledim." Fısıldayarak söylediği şeyle Kerem'e baktım.

"Ne ara? Dün gördük birbirimizi." Dediğim şeyle omuz silkti.

Abimin bakışları aramızda gidip geldiğinde Kerem'den uzaklaştım. Abimin bu muhabbeti çakmasını istemiyordum.

"Eee senin sevgilin var mı Bilge?" Sera'nın sorduğu soruyla bakışlar bana dönmüştü.

Şimdi ben ne diyebilirdim ki buna?

Sessizliğimle birkaç kişi kaşlarını çatmıştı. Yunus, zor durumda kaldığımı anlamış olacak ki çayı üzerine dökmüştü!

"İyi misin?!" Endişeyle söylediğim şeye karşılık bana sorulan soru da arada kaynamış olmuştu.

Kahvaltının ardından bahçede at sürenlere takılmıştı gözüm.

"Bilge! Hadi ata binelim." Yunus'un heyecanla söylediği şeye ben pek emin değildim.

Kolumdan beni çekerek götürdüğünde pek yapabileceğim bir şey yoktu. Kerem ve Abim de arkamızdan geliyordu.

Onların peşindense Fenerbahçeliler geliyordu.

Korkuyla atlara baktığımda endişem yüzüme yansımıştı bile.

Atlardan biri bana doğru geldiğinde korkuyla geri kaçtım.

Ben atlardan korkardım.

bilgeakay: Yaa öyle mi olmuş gerçekten?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

bilgeakay: Yaa öyle mi olmuş gerçekten?

keremakturkoglu, altaybyndr1 ve 533 kişi beğendi.

keremakturkoglu: Böyle bir güzellikten korktuğuna gerçekten inanamıyorum.
bilgeakay: Üstüme yürüdü, ne yapsaydım Kerem?
canakay: Ya bi git. Çocukken at tepti bunu.
bilgeakay: Keşke seni tepseydi.

yunusakgun17: Bilgenin yüz ifadesi yaşadığı korkuyla bire bir.
bilgeakay: Kırmızı görmüş boğa gibi geldi üstüme.

10ardaguler: Bence o senden daha çok korktu.
bilgeakay: Kalp krizi geçirecektim.
10ardaguler: Öğretiriz binmeyi 🤪🤪

altaybyndr1: İki güzellik ;)
bilgeakay: Eyvallah kaptan.
altaybyndr1: Eyvallah bizden Bilgeciğim...

Ufaklık || Kerem Aktürkoğlu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin