1.9

4.6K 231 34
                                    

Kerem'in anlatımıyla

Arkasını dönüp evden çıkıp gitmişti.

"Ne oluyor abi? Hoşlanmıyor musun sen bu kızdan." Yunus'un söylediği şeyle ona sıkıntıyla baktım.

"Kardeşim, ben bu kızdan hoşlanmıyorum. Ben bu kıza deli oluyorum ve beni korkutan da bu. Eğer bir gün ayrılırsak biz nasıl toparlanacağız?" dediğim şeyle gözlerini devirdi.

"Sonunda öleceğiz ama şu an yaşıyoruz? Ne mantıksız şeyler söylüyorsun oğlum sen? Bir işin sonunda kötü olma olasılığı var diye iyi yanlarını gözardı mı edeceksin?" dediği şeyle omuz silktim.

Dediklerinde haklıydı.

Cam balkonumuzdan aşağı inmiş diğer bloğa yürüyen Bilge'ye baktım. Gitmiyordu, durmuştu. Arabadan inen tanıdık simaya baktım.

Altay Bayındır.

Altay, iyi adamdı. Bilge'yi üzmezdi hatta belki de onu en çok mutlu edecek insandı.

"Altay, Bilge'den deli gibi hoşlanıyor." Yunus'un dediği şeyle şaşkınlıkla ona baktım.

"Ne?" Tamam gül göndermişti de, araları bozuk diye değil miydi?

"Bilge bunu söylediğimi öğrenirse beni parçalar ama senin de kendine gelmen gerekiyor oğlum. Altay, geçenlerde Bilge'ye ondan hoşlandığını söylemiş."

Duyduğum şeyler gerçek miydi?

Bilge güzel bir kızdı ve beğenilmesi çok normaldi ancak bir şeylerin böyle olmasını istemiyordum.

"Bilge de ona sadece arkadaş olabileceklerini söylemiş çünkü..." Duraksamıştı.

"Çünkü sana deli gibi aşık olmuş."

Çünkü beni seviyordu.

Çünkü benimle olmak istiyordu.

"Hata yapıyorsun, seni sonsuza kadar bekleyemez." dediği şeyle kaşlarım çatıldı.

Bu soğukta aşağıda durmuş ne konuşuyorlardı?

"Pişman olacaksın." dediği şeye inanmak istemedim.

Ancak Bilge, Altay'ın arabasına bindiğinde Yunus'un ne kadar haklı olduğunu fark etmiştim. Haklıydı, pişman olmuştum.

Bilge'nin anlatımıyla

Kerem, iyice sinirlerimi bozmuştu ancak ben ona ne diyebilirdim ki?

Aşina olduğum arabanın otoparktan içeriye girişine şahit oldum. Beni görünce duran arabanın içinden Altay indiğinde ona gülümsedim.

"Haber vermem gerekirdi biliyorum ama seni bir yere götürmem lazım. Seveceğin bir yere."

Şaşkınlıkla ona bakıyordum. Aklım Kerem'deydi ve ne yapacağımı bilmiyordum.

"Hadi ya. Gerçekten eğleneceğiz." Kafamı sallayıp arabanın ön koltuğunda yerimi buldum.

Renkli ışıkların hakim olduğu lunaparka gelmiştik.

Gözlerim kocaman açılmıştı. Lunaparkları hep sevmiştim.

Arabayı park edip aşağıya indiğimizde büyülenmiş gibi etrafa bakıyordum. En son çocukken abimle gitmiştik.

Önce atış yerlerine geldik. Üç topla hedefi devirirsen peluş ayı kazanıyordun.

Gözümün ucuyla bakmıştım ayılara. Kerem'in verdiği Gryffindor cübbeli ayı gelmişti aklıma. Neden aklımdan çıkaramıyorum ben bu çocuğu?

Altay'ın bana uzattığı peluş ayıyla gülümsedim. Dolaşırken karşımıza çıkan pamuk şekerci amcaya bakıp gülümsedi. Yanımdan kısa bir süreliğine ayrılıp amcanın yanına gitmişti.

Elimdeki peluşa bakan küçük kız çocuğuna baktım. Ona doğru eğilip konuşmaya başladım.
"Merhaba ismin ne?" utanarak cevap vermişti.

"Aylin, seninki ne?"

"Bilge ben de memnun oldum." Gülümseyerek konuştuğumda o da gülümsüyordu.

"Eğer çok beğendiysen senin olabilir." Annesi olduğunu anladığım kadına baktı. Annesi gülümseyerek kafasını salladığında o da salladı.

"Al bakalım, iyi bak ona tamam mı?" Kafasını sallayıp yanımdan ayrıldığında yüzünde tebessümle bana bakan Altay'a baktım.

"Sorun olmaz değil mi?" Sorduğum soruyla yüzündeki gülümseme hiç silinmedi.

"Yaptığın hareket çok güzeldi. Çocukları seviyorsun galiba?"

Severdim.

"Çocuklar sevilmez mi?" Kafasını sallamıştı bu dediğime.

Uzattığı pamuk şekeri teşekkür ederek almıştım.

Güzel bir geceydi ve ben bu gece için ona borçlandım.

Ufaklık || Kerem Aktürkoğlu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin