Kerem: Günaydın.
Kerem: Erken çıktım ama aklım sende.
Kerem: Uyanınca arasana.
"Günaydın 7 numara." Sesimi duymasıyla keyifli olduğunu belli eden ses tonuyla bana cevap verdi.
"Günaydın ufaklık. İyisin değil mi?"
"Evet evet iyiyim."
"Pekala o zaman, akşam diyorum çaya mı gelsen?" Sorduğu şeyle gülümsedim.
"Sensiz yapamıyorum demenin başka bir yolu mu bu?" Şakayla söylediğim şeye aldığım cevap biraz gerilmeme sebep olmuştu.
"Tüh yakalandık desene."
O da mı dalga geçmişti? Yoksa ciddi miydi?
Bizim bugünki maçımızın tercümanı Saruhan abi olduğu için bana ihtiyaçlarının olmadığını söylemişlerdi.
"Bence sen gelmelisin, yeni ev ziyareti." dediğim şeyle duraksadı.
"Beni eve mi atacaksın ufaklık?" dediği şeyle kızardığıma yüzde yüz emindim. Sessizliğim onu güldürmeye yetmişti.
"Tamam tamam, utanma. Yunus arkadan baskı yapıyor ben de gelebilir miyim diye." Yunus'un adını duymamla gülümsedim.
"Gelsin." Uzatarak söylediğim şeyle aynı şekilde cevap verdi.
"Tamaaam."
"O zaman akşam görüşürüz yedi numara?" dediğim şeyle hemen cevabımı almıştım.
"Görüşürüz Bilgeciğim, öpüyorum." diyip telefonu kapamıştı.
Öpüyor musun?
Bilge kendine gelsene, ne saçmalıyorsun?
•
Arda: Abla, tesise gelmen gerek.
Bilge: Ne oluyor Arda.
Arda: Sana yazdığımı bile görmemeleri lazım.
Arda: Çok önemli.
Arda: Lütfen çabuk gel.
Bilge: Geliyorum.
Ne oluyordu?
Normalde arabamla pek bir yere gitmezdim ana şu an ona ihtiyacım vardı. En son abimlerin sitenin otoparkından alıp bizim sitenin otoparkına getirdiğim arabama bindim.
Tesise geldiğimde seslerin yükseldiğini duydum.
Bakışlarımla Arda'yı bulduğumda birinin durumu bana da açıklaması gerektiğine karar verdim.
"Neler oluyor?" dediğim şeyle bakışlar bana dönmüştü.
Takımda birkaç kişi bana nefretle bakarken birkaç kişi de bana öyle bakanlara sert bakışlarını yolluyordu. Tabii bir de arada kalmış şaşkınlıklar vardı, Altay da bunlardan biriydi.
"Bunu nasıl yapabilirsin?"Jesus adımlarını bana doğru attığında ben hâlâ ne yaptığımı anlamamıştım.
"Taktiklerimizi, özellerimizi nasıl paylaşırsın?" Bana nefretini kusarken ben sadece şaşkınlıkla bakıyordum.
"Biri bana ne olduğunu anlatsın." Arda konuşmak isterken Mert Hakan onu durdurmuştu.
"Bilge... Takımın özel stratejileri, bilgileri bunları Galatasaray'a sızdırdığına dair birtakım şeyler gördük." Şaşkınlıkla ona bakıyordum. O inanmıyordu, bana açıklama yapmak için anlatmıştı kısaca.
"Ben böyle bir şey yapmadım?" Sesimi sakin tutmaya çalışıyordum ancak sesim pek sakin çıkmıyordu.
"Abin Galatasaray'da çalışmıyor mu? Aktürkoğlu ve Akgünle yakın değil misin?" En büyük darbeyi İrfan'dan yemiştim.
"Arkadaşım olmaları bunları onlara söyleyeceğim anlamına gelmiyor. Beni tanıyorsunuz, böyle bir şey yapmayacağımı bilmiyor musunuz?"
Jesus sinirle yumruklarını sıkarken söyleyecekleri şeyleri sakince bekliyordum.
"Kovuldun."
Açıklamama bile izin vermezken bu sefer konuşma sırası bendeydi.
"Hani nerede? Siz boş bir şeye inanıp benim tırnaklarımla geldiğim yerden beni nasıl kovarsınız hem de hiçbir suçum yokken?"
İrfan'ın önüme attığı fotoğraflara kızgınlıkla baktım.
Kerem'in gerçekleri ortaya çıkardığı, Defne'nin abimi aldattığını kanıtladığı fotoğrafların olduğu bilgisayara dördümüzün de baktığı fotoğraftı bu. Gözlerimi sıkıca yumdum.
"Tarih var altında görüyor musunuz? Saat var." Altay'ın bakışları fotoğrafa kaydı.
"Bu fotoğrafın çekilmesinin üstünden 15 bilemedin 20 dakika sonra Altayla karşılaşmıştık. Hatırlıyor musun?" Sorduğum soruyla Altay kafasını olumlu bir şekilde salladı.
"Ağlıyordun, abin yüzünden." dediği şeyi takım kaşlarını çatmış bir şekilde dinliyordu.
"Çünkü neden?"
"Çünkü abinle bir süredir aran bozuktu."
"Benim aram bu kadar bozukken, aynı evde bile kalmazken neden onlarla böyle bir şeyi paylaşayım?"
Bakışlarım diğerlerine dönmüştü.
"Size inanamıyorum." Aralarında bana inanan birkaç kişi vardı ve onlar, kendilerini diğerlerinden farklı tuttuğumu görebiliyordu.
"Bana güvenmediğiniz için sizi affetmeyeceğim."
Tesisten ayrıldığımda aslında ne kadar yalnız olduğumu fark ettim.
Çok yalnızdım.
Her geçen gün değer verdiğim her şey elimden kayıp gidiyordu.
•
Uykumdan zile basılmasıyla uyandım.
Kapıyı açtığımda gülümseyerek bakan bakışlarının yerini endişeye bırakan Kerem'e baktım.
Hâlim o kadar mı kötüydü?
"N'oluyor? sorduğu soruyla omuz silktim.
"Çok yoruldum artık bir şeylerden. Sarı kanaryanın evi Samandıra değilmiş onu öğrendim." Buruk bir şekilde gülümsediğimde Kerem'in üzgün ama aynı zamanda şaşkın bakışlarına maruz kalmıştım.
Elindeki poşeti yere bırakıp bana sıkı sıkı sarılmıştı.
"Neden Kerem? Ben inanılası bir insan değil miyim?" Sorduğum soruyla saçlarımı okşamıştı.
"Neden böyle düşünüyorsun ufaklık?"
"Size bilgi sızdırdığımı düşündükleri için beni kovdular."
Kerem bedenini benden ayırdığında ona şaşkınlıkla bakıyordum.
"Bize bir bilgi geldi, daha doğrusu söylenen bir bilgi çok sonra da olsa bana ulaştı." Lafın sonu neresiydi?
"Takıma bilgi sızdıran kızın adı Sena."
Sena mı?
![](https://img.wattpad.com/cover/337307563-288-k302904.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ufaklık || Kerem Aktürkoğlu
Fanfic"Öyle olmasını istediğimi de nereden çıkardın ufaklık?" Söylediği şeyle gülümsedim. "Belli ediyorsun, çok belli." dediğim şeyle bana yaklaştı. "Hmm, belki de öyledir." Belki değil, öyleydi. Ellerini yüzümde gezdirdiğinde istemsizce kapatmıştım gözl...