Umay Arıkan

1K 48 11
                                    

On altı yıllık hayatının büyük çoğunluğunu bir yetişkin gibi muamele görerek geçiren Umay Arıkan henüz çocuk olduğunun kendisi de farkında değildi. En başta ebeveynleri ona evin en olgun şahsı gözüyle bakıyorlardı. Babası Sungur Bey kızını bu kadar karakter sahibi bir birey olarak yetiştirdiğiyle övünmekle birlikte onun böyle olmasında hangi tutumunun etkili olduğuna hiçbir zaman karar veremedi. Annesi Sezen Hanım'ın da ondan aşağı kalır yanı yoktu. Kızının seçkin mizacını kendisi şekillendirdiğini düşünür, konu komşuya karşı övünç malzemesi olarak kullanmaktan geri kalmamakla birlikte kendi davranışlarıyla ilgili genellikle kendisi karar veremez ve kızına danışırdı.

Umay'ın detaylıca düşünmeden hareket ettiği pek görülmezdi. Dışarıdan bakan birinin bu, yaşından olgun davranışların altında gerçekten kızın şahsiyetinin mi yoksa çevresinin beklentilerini karşılama isteğinin mi yattığını anlaması pek mümkün değildi. Buna karşın çevresininkileri dikkate almıyorsa bile kendinden beklediği tutumları karşılaması bu şekilde davranması için yeterliydi. Beklentileri gerçekten yüksekti. Doğru şekilde düşünmek, doğru şekilde konuşmak, doğru şekilde yaşamak, her zaman doğru kararlar almak ulaşmak istediği birçok doğrudan sadece birkaçıydı. Doğru kavramının duruma göre değişebileceğini kabul ediyordu ancak bu değişimin ne boyutta olabileceği hakkında hiçbir fikri olmadığından habersizdi. Nihayetinde dünyanın en aklıselimi de insan doğasının getirdiği birçok zayıflığı doğuştan içinde barındırır. O bu zayıflıkların çokluğundan habersiz yanlış bir şey yapmayacağı konusunda kendisine sonsuz düzeyde güven duyuyordu. O yaştaki bir birey için bunu anlayışla karşılayabilirsiniz sanırım.

Yakın çevresini olabildiğince izole tutuyor, hoşlanmadığı hatta bazen bayağı bulduğu insanlardan kendi tabiriyle nezaket çerçevesinde uzak duruyordu. Yalnızlık çektiği için bir arkadaş grubuna dahil olmayı tercih etmiyordu. Yakın arkadaş sınıfına dahil edecek kadar sık görüştüğü birkaç kişi okulda olmadığında teneffüsleri yalnız geçiriyordu.

Arıkan ailesi sevimli bir Ege ilçesinde yaşıyordu. Oturdukları site Kaz dağının yeşil bitki örtüsüne oldukça yakındı. Aile meşe ve çam ağaçlarının arasında sıkça yürüyüşlere çıkar ve temiz havanın sağladığı ayrıcalıkların tadına varırdı. Umay'ın on dört yaşındaki erkek kardeşi Burkay şeklen olduğu gibi mizaç olarak da örnek aldığı ablasına benziyordu. Ancak onun aksine daha açık sözlüydü ve bunun bazen karşısındakini incitebileceğini bilmiyor ya da umursamıyordu. Bu yaşına göre olağan olsa da Umay bu konuda epey endişeliydi.

O gün, yani üç Nisan iki bin on tarihinde Umay ve Burkay beş yaşındaki kardeşleri Burla'yı da yanlarına alıp sakin bir yürüyüş yapmak için çıktılar evden. Hava güzeldi. Sitenin beton zeminini geride bırakıp ağaçlarla örtülü ormana girdiklerinde keyifli görünüyorlardı. Birlikte vakit geçirmeyi gerçekten seviyorlardı. Küçük Burla ortalıkta koştururken ikisi birer yetişkin edasıyla genelde yetişkinlerin pek konuşmayacağı konuları tartışırlardı. Yetişkinlikte durup böyle bir şey olursa ne yapmalıyım ya da nasıl yapmalıyım gibi sorulara cevap aramakla uğraşacak zamanımız olmaz pek. Bu soruları sormanın ne kadar anlamlı olduğu konusundaki fikirlerinizin de iki kardeşin bunu yapmasına pek engel olacağını sanmıyorum. Sonuç itibariyle onlar her ne kadar birer çocuk olsalar da iyi birer yetişkin olup ortalama uzunlukta yaşayıp yaşayamayacaklarından habersiz oldukları hayat yolunu hatasız yürümenin yollarını aramaya devam edeceklerdir.

Yine kendi dünyalarında kargaşaya sebep olabileceğini düşündükleri bazı konularda sakin bir tartışma yürütüyorlardı ki ağaçların arasından birinin bağırarak kendilerine doğru geldiğini gördüler.

"Umay! Burkay!"

Aynı sitede oturdukları Nurhan köpeğini gezdirirken onları görmüştü. Burkay bu konu da pek istekli olmasa da Nurhan, yola onlarla devam etmek isteyince; Umay, teklifi mesafeli bir kibarlıkla kabul etti. Nurhan yakın arkadaş sınıfına dahil değildi. Umay'ın ondan hoşlanmamak için kendince haklı sebepleri bile vardı. Yine de yaşıtlarının birini yanında istemediğinde rahatlıkla yaptığı gibi ona gitmesini, huzur içinde yaptıkları yürüyüşün keyfinden onları mahrum etmemesini söylemedi. Nurhan'ında Umay ya da kardeşlerine karşı özel bir ilgisi yoktu. Ama kendi yaşıtı olan herkesin doğal olarak arkadaşı olduğu kanısındaydı ki bunda çok da haksız sayılmaz. Hiç samimi olmadığınız biriyle yakan top oynayabileceğiniz, hiç selamlaşmadığınız biriyle oturup havadan sudan konuşabileceğiniz yaşlardır bunlar. Ayrıca Nurhan yalnızlıktan hiç hazzetmezdi. Yanında sürekli birilerinin olması gerektiğini hissediyordu. Ona göre yalnız olmak çok acizane bir durumdu. Yanlarına katıldığı gurubun sessizce yürümeye devam ettiğini görüp buna şaşırarak konuşmak için bir konu açması gerektiğine karar verdi. Hedef olarak da akranı olarak gördüğü Umay'ı seçti.

ENTELEKTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin