Çılgın Kalabalık

87 29 0
                                    


Yeni açılan bir mekanın daha bulunması kolay olacağını sanmışlardı ama neredeyse yarım saatlerini arayarak geçirdiler.

"Şu merdiven altını mı arıyoruz biz deminden beri? Bunun için mi geldik buraya kadar?"

Dedi Burla hayal kırıklığı ve sitem yüklü sesiyle. İçeri girmeye çalışan kalabalık belki demesine sebep oldu aynı anda.

"Arkadaşlar öve öve bitiremedi. Belki çok iyi bir merdiven altıdır. Bir girelim bakalım."

Kalabalığı yararak geçmek pek kolay olmasa da içerisi bunun gibi iki kalabalığı daha alabilecek kadar genişti. Kendilerine yer gösteren garsonun peşine takılıp sahneye yakın masalardan birine kuruldular. Sağlı sollu düzensizce atılmış masalarda şimdiden içi içine sığmayan dağıtmaya gelmiş bir sürü insan vardı. Sahne düzeninde son ayarlamalar yapılıyordu.

"Bugün canlı müzik var anlaşılan. Çoğu akşam DJ çıkıyor demişlerdi."

Burkay yanlarında geçmekte olan garsona el salladı. Çocuk ışık hızıyla ilerlediği için birkaç masa sonra ancak fren yapabildi. Arkasını döndü elini telefon gibi yapıp kulağına götürdü sonra düz yapıp yüzüne çevirdi. Burkay baş parmağını kaldırıp anladığını ifade etti. Ama sadece o anlamışa benziyordu.

"Numaranı mı istedi?" dedi Burla.

"Sen de olur mu dedin?" dedi Umay.

"O yüzden mi ablamın hemşire arkadaşlarını istemedin?"

"Ne? Aman Allah'ım hayır! Telefondan vereceğiz siparişleri."

Burkay cep telefonundan masadaki karekodu okutarak menüyü açtı.

"Kim ne istiyor bakalım? Burla bira mı içeceksin?"

"Hımm meyveli bir şeyler. Ya da buldum mohito."

"Ben cin istiyorum."

"Ooo seert. Ben de bira alacağım. Kuruyemiş?"

"Evet."

"Evet."

"Fish and chips?"

"Olur."

"Evet. Soğan halkası da."

"Tamam."

Müziğin yükselen sesiyle yüzlerini sahneye döndüler. Genç bir adam çıkmıştı sahneye. Bizim masadaki kimse tanımıyordu ama alkışlayan güruha uyarak ve bir de kendilerini eğlendirmesini umdukları kişiye olan saygılarından ötürü onlar da alkışladılar var güçleriyle. Arkalardan gelen ıslık seslerinden yola çıkarak iyi geçeceği umutlarını güçlendirdiler. Zaten çok kötü olsa ne olurdu ki bir fiyasko bile gayet eğlendirebilirdi onları şu an ki kesinlikle bir fiyasko olmadığını anlamaları uzun sürmedi. Sesi su gibi doldurmuştu salonu. Kim bu diyerek google'layan Burla yeni aşkını tanımış olmanın mutluluğuyla içkisi bitmeden sarhoş olmuştu bile. Hüzünlü parçalarla başladı. Önce demine getirecekti kalabalığı, kalabalığın derinliklerinde bir yerde şarkıların akışına kendini bırakan herkes benliğindeki o içerilere itilmiş hüzünlerinin süzülerek yüzeye çıkışını izliyordu. Yüzlere o hazin gülümsemeler yerleşmişti.

Yalnız Umay kendini masaya bağlamış ses dalgalarının kendisini okyanusun derinliklerine taşımasına engel oluyordu. Bir yandan da önüne gelen cinleri ışık hızında tüketiyordu. İçinden bu akşamlık hiçbir şey çıkmasın diye kafasındaki deliği cinle dolduracaktı sanki. Şarabı bıraktığından beri ilk defa alkol alıyordu. Sonunda şarkıların rengi canlanmaya başladığında Umay iplerini masadan çözdü. Kendini akışa bıraktı. Yüzleri gülüyordu. Burla şaklabanlık yapıp üçünü de eğlendiriyordu. Kafasında kurguladığı gibi doyasıya coşuyordu. İyiden iyiye sarhoş olduğunu hissediyordu. İnsanlar masalarından kalkıp meydana dökülmeye başlamıştı. Işıklar yanıp söndükçe yüzler, silüetler, dans pistindeki insanlar değişiyordu. Uzun saçlar bedenlerden ayrı dans ediyordu.

ENTELEKTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin