Bu Gelen Hangisi?

140 30 2
                                    


Zilin çalmasının hemen ardından İnci'nin telaşlı adımlarının sesi duyuldu. Sonrasında daha telaşlı bir güruh İnci'yi hızlıca sorguya çekip bulundukları odaya yöneldi. Umay nihayet rahat bir nefes alabileceğini hissetti. Gelenleri karşılamak adına nezaketen ayağa kalktı. Kapıdan Karaca ve Burkay birlikte girdi; onları daha demin yediği fırçanın çekingenliğini taşıyan Sarp takip ediyordu.

Umay karşısındaki iki kişinin yüzüne baktı. Önce Baydemir denen adamla yalnız kalmak zorunda kalmayacağı için derin bir rahatlama yaşadı fakat sonra bu yüzlerde kendine tanıdık gelen bir şeyler fark etti. Gözleri bir Karaca'ya bir Burkay'a hızlı hızlı gidip geliyordu. Kafasında bazı tanıdık anılar görünüp kayboldu. Vücudunu saran alevlerle birlikte zangır zangır titremeye başladı. Soluğunun kesildiğini hissetti. Onları tanıyordu ama nereden olduğunu çıkaramıyordu. Gözlerini sımsıkı yumarken ayakta duramayacağını hissederek önünde durduğu koltuğa yeniden oturdu. Geri açtığı gözlerini Karaca ve Burkay'ın yüzünde birer kez daha gezdirdi. Hatırlamak için kendisini o kadar zorladı ki oda etrafında dönmeye başladı. Sonunda otururken bile vücudunu dik tutmakta zorlandığını hissetti. Bunlar öyle hızlı gerçekleşti ki odadakiler farkına varana kadar Umay tüm oryantasyonunu kaybetmişti bile.

"Umay."

Burkay'ın sesi kafasında yankılanırken oturarak kalmaya çalıştığı koltuğun önüne yığılıverdi. Hekimliğin verdiği soğukkanlılığı tamamen kaybeden Karaca küçük bir çığlık attı. Burkay ve Baydemir omuzlarından ve bacaklarından tutarak Umay'ı koltuğun üzerine yatırdılar.

"Hepsi senin yüzünden, nasıl uydum ben sana? Niye izin verdim sanki?"

Burkay anlamadığını ifade eden bakışlarını Karaca'ya çevirdi. Karaca kendisine dikilen gözleri bile göremeyecek kadar korku içindeydi. Burkay söylenenlerin muhatabı olan Sarp'a baktı bu kez. O da hiçbir şey yokmuş gibi davranmaya çalışıyor olsa da korkudan işaret parmağının tırnak çevresindeki etleri soyuyordu. Baydemir bu bayılmanın anılarını geri getirebileceğinden korkuyordu. Tam her şey yoluna girdi diye umutlanırken böyle bir şeyin olması tüm planlarını alt üst edecekti.

"Onu hastaneye götürmeliyiz."

Dedi Burkay korkuyla.

"Acele etmeyelim canım; belki bir şeyi yoktur."

"Baydemir saçmalıyorsun. Daha ne olması lazım? Hem sen söylesene ne oldu da unuttu tekrar? Ne halt yedin yine?"

"Sen de bana sataşmak için fırsat kolluyorsun. Hiçbir şey yapmadım tabii ki. Uyandığında böyleydi."

"Senin gibi aşağılık bir herifle evlendiği için böyle. Sen bunu kabul etmeyecek kadar ahmak olabilirsin ama ben göremeyecek kadar aptal değilim."

"Sen ne cüretle bana, eniştene ahmak diyorsun. Eğer ablan bu halde olmasaydı ben sana gününü gösterirdim de neyse. Terbiyesizliğini üzüntüne veriyorum. Gerçi benim kadar üzülmüş olamazsın ya. Neler çektiğimi bir Allah biliyor."

"Kimin daha çok acı çektiğine kendi kendine karar verecek kadar beyinsizsin işte."

"Kes artık bana hakaret etmeyi. Haddini çok aşıyorsun."

"Burada haddini bilmeyen birisi varsa; o da sensin."

İnci ikisine yaklaşıp araya girmeseydi tartışmanın ne kadar uzayacağı belli değildi. Burkay'ın öfkeden, Baydemir'in de korkudan gözü dönmüştü.

"Tamam. Tamam, sakin olun. Ne yapıyorsunuz? Şu an Umay'ın durumu sizin kavganızdan daha önemli değil mi?"

Burkay İnci'nin eline verdiği kolonyayı bir kenara bırakıp toparlandı.

ENTELEKTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin