Kanlı Kürek

92 29 1
                                    


Elinde makas vardı Umay'ın. Bir budama makası. Mezarın üzerinde biten gül fidanının dallarını buduyordu. Ölçüp biçerek, hesap yaparak buduyordu. Daha çok gül vermesini, serpilip açılmasını istiyordu. Gençliğinin baharında parlamasını, dallarına sevdalı ama evli olmayan, onun sevgisini hak eden bülbüllerin konmasını istiyordu. Yaprakların güneşin açısından daha fazla faydalanması için güneşe doğru uzamış ve ucunda kuru güller olan bir dalı kesti. Dalı eline alıp "Bunu geçen sefer de kesmiştim. Yine aynı yerden çıkmış" dedi. İnatçı bir çıban gibi çıkmaya devam edeceğini tahmin etti. Dalın boğumlarını inceleyip yanlış yerden kesip kesmediğinden emin olmaya çalıştı. Daha derin keserse fidanın kurumasına sebep olabilirdi. Burcu toprağın içinden çıkardığı elini dallardan birine doğru uzattı.

"İşte bundan güç alıyor. Onu kesersen beslenemez."

"Ama o faydalı bir dala benziyor." Dedi Umay Burcu'nun toprak içindeki gözlerine bakarak.

"Öyle görünmesi lazım. Onu kesmemeni sağlamaya çalışıyor. Kesersen kuru dal bir daha çıkmayacak."

Umay o dalı da kesti. Dalı elinde bir süre inceledi. Başta sağlıklı görünen dal uç kısımlarından başlayarak gövdeye doğru kararmaya başladı. Numarası ortaya çıkmasaydı tüm fidanı karartacaktı diye geçirdi içinden.

"Seni neden öldürdüm?"

"Sen öldürmedin."

"Peki neden kurtarmadım."

"Her şeyi kurtaramazsın."

"Onu sen öldürdün."

Diyordu daha derinden yankılanarak gelen bir erkek sesi.

"Onu duymadın mı? Ben yapmamışım"

"Onu sen öldürdün."

Umay yere Burcu'ya baktı. Burcu gülümsüyordu.

"Onu dinleme. Aradıklarının nerede olduğunu biliyorsun."

"Onu sen öldürdün" dedi aynı ses daha gür bir şekilde. Artık daha yakında gibiydi. Umay ne yapacağını bilemedi. Arkasını döndü ve kendisine doğru yaklaşan zifiri karanlığı görünce daha çok telaşa kapıldı. Önüne döndüğünde gül fidanı ve Burcu gitmişti. Karanlık onu da içine alarak tüm dünyayı kapladı.

"Üç İki Bir uyan."

Umay gözlerini açtı. Karşısında ona doğru eğilip gözlerini dikmiş olan Burla'yı görünce rahatladı.

"Uyan Umay uyan!"

"Ne oldu?"

"İş yerinden aradılar, hasta olduğunu ve seni hastaneye götüreceğimizi söyledik. Rapor istediler. Abim İstemi'yle görüştü, randevu ayarladı. Saat on oldu, kuşlar kahvaltısını etti, güneş gökyüzünde yükseldi. Ben de kahvaltı hazırladım. Please, wake up!"

"Tanrım! Başım."

Burla'nın verdiği ağrı kesiciyi ağzına atıp uzattığı suyla içti. Rüya görmeyi bırakması gerektiğini düşündü sanki bunu yapabilirmiş gibi. Ortaya çıkınca bu konuda bir şeyler yapabilir mi diye Sıfır'a sormayı düşündü. Kafasının içi konusunda epey becerikliydi sonuçta. İlacın üzerine birkaç lokma yedikten sonra biraz daha kendine gelmiş hissetti. Burkay telefonunun ekranından güncel haberlere bakıyordu. Başlıklara göz gezdiriyor kayda değer bir şey varsa giriyordu. Gerçi haberler internete taşındığından beri normal başlıklar yerini "Kiminle görüştüğüne inanamayacaksınız" "Bu gelişme sizi hayrete düşürecek" "Küçük dilinizi yutacaksınız" gibi saçma tıklama tuzaklarına bırakmış, haberin içeriği hakkında fikir edinmek imkansız hale gelmişti ama resimlerden falan fikir edinmeye çalışıyordu diğer herkes gibi.

ENTELEKTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin