Bir Fakir

257 31 3
                                    


Umay arkadaşından pek bir şey öğrenememişti. Ancak söyledikleri bazı tahminlerde bulunması için yeterliydi. Baydemir konusunda çok ısrarlıydı. Evliliğinde yolunda gitmeyen şeyler olmalıydı. Kendisinin de daha önce karar verdiği gibi yapacağı şey Baydemir'i tanımaya çalışmak olacaktı. Tanıdığı kadarından memnun kalmamıştı ancak bir insanı tanımanın bir günde mümkün olamayacağını bilirsiniz. Çok para kazandığı ortadaydı ayrıca zamanının çoğunu dışarıda geçiriyordu. Yasa dışı işlerle uğraşıyor olabileceğini düşündü. İnşaat işinde iyi para olduğunu pek tabii biliyordu. Yine de bu şüphe etmemesi için yeterli değildi.

Burkay'a evde yanında kalmasına gerek olmadığını söyledi. Kardeşinin varlığından rahatsız olmuyordu bilakis onu rahatlatıyordu ama daha bağımsız hareket edebilmesi ve düşünebilmesi için şimdilik Burkay'la kalmaması gerekiyordu.

"Sen bilirsin Umay ama lütfen beni yanında istediğinde tereddüt etmeden ara. Bu arada Burla yarın İstanbul'a geliyor. Olanları duyunca orada duramayacağını söyledi. Şu sıra gelmese daha iyi olacaktı ama ikna edemedim. Ona bahsetmemeyi de düşündüm fakat ola ki seni ararsa diye haberi olmasının daha doğru olacağına karar verdim. Senden habersiz böyle bir karar almama kızmamışsındır umarım. Annem ve babam yurt dışından iki hafta sonra döneceği için o taraftan güvendeyiz. Annemin bunu kolaylıkla atlatamayacağını biliyorsun."

Aralıksız konuşan Burkay susunca nihayet Umay da konuyla ilgili düşüncesini belirtebileceğini düşündü.

"İyi düşünmüşsün. Hakikaten Burla beni arasaydı arayanın o olduğunu bile anlayamazdım. Hoş yanımda sen olmadan telefona cevap verebileceğimi de sanmıyorum ya. Şu durumda böyle konularda senin vereceğin kararlar daha sağlıklı olacaktır."

Böyle ayrıldılar Umay'ın evinin girişinde. Umay düşünmek için bolca zamana sahipti ama düşünerek evliliğindeki sorunların içinden çıkabilmesi için sorun hakkında bir şeyler bilmeliydi; bilmiyordu. Hafıza kaybıysa düşünerek içinden çıkılabilecek bir sorun değildi. İnci'yle selamlaştıktan sonra, Baydemir gelene kadar vakit geçirmek için okuma odasına yöneldi. Yarım bıraktığı kitaba devam etmekti elbette niyeti. İlgisini çeken hiç görmediği bazı kitaplar da vardı fakat başladığı kitabı bitirmeden bir başkasını okumak adeti değildi; bu yüzden kaldığı sayfayı bulup Sefiller'in hüzün ve mutluluğu aynı anda tattıran, umutsuz bir olaydan yola çıkarak insana umudun tanımını yeniden yaptıran hikayesine bıraktı kendini. Ancak okurken garip bir hisle karşılaştı; sanki hikayenin sonunu biliyor gibiydi. Karakterleri kitabın başından biliyordu elbette ama şimdi onları daha iyi tanıdığını fark etti. Jan Valjan kendisinden iyiliğini esirgemeyen bir hayırsevere gümüş şamdanlarını çalarak karşılık vermiş ve Umay'ın öfkesini hak etmişti oysa şimdi daha bir iki sayfa okumuşken Jan Valjan'ın düşeceği vicdan azabını hissediyor ve onun bu davranışıyla ölçülemeyecek derinlikteki bir kişiliğe sahip olduğunu bir şekilde biliyordu. Bunun sadece bir önsezi olduğuna karar verip okumaya devam etti Umay. Sayfalar arasında nasıl ilerlediğini anlamadı, zaman kavramından uzaklaştı ve artık ne dünde ne bugünde olacak kadar kaybetti kendini. Zamanın farkına varmasına vesile olansa duvarda asılı duran antika saatin adeta zamanın akmaya devam ettiğini hatırlatmak amacıyla yapılmış olan gong sesleriydi. Kitabına ara verip kahve almak amacıyla mutfağa gitti. İnci akşam için yemek hazırlamakla meşguldü.

"Ah! Umay Hanım işe dalmışım, kahve isteyebileceğinizi akıl edemedim kusura bakmayın."

İnci de zaman kavramından uzaklaşmıştı belli ki. Zaman işte böyle kendini unutturarak akar daima. Biz farkına varmadan tükenir ve yaşam enerjimizi de beraberinde götürür. Bedenimizde ve ruhumuzda yaşımızın getirdiği yorgunluğu hissederiz ancak hiçbirimiz bu yorgunluk halinin ne zaman başladığını hatırlayamayız. Kendimizi doğadan daha akıllı sanırız çoğu zaman ama farkına varmadan yaşlanıp kendini çürümeye bırakan bir ağaçtan hiçbir farkımız yoktur. Hatta kabul etmemiz gerekir ki doğa bizden çok daha akıllıdır. Mesela bir ayva ağacı kışın ne kadar ağır geçeceğini bizden çok daha evvel fark edip o yoğunlukta ayva verir. Üstelik doğanın bize sundukları bizim kendimiz için icat ettiklerimizden çok daha faydalıdır. Buna rağmen biz kendimizi hala evrendeki her şeyden akıllı sanmaya devam ederiz.

ENTELEKTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin