Neyim Var Doktor?

337 40 2
                                    




Burkay'ın nörolog olan arkadaşı İstemi söz verdiği gibi onlar gelene kadar muayenehanesine gelmiş sabırsızlık içinde geçen on bir dakikayı da beklemek zorunda kalmıştı. Hastayı büyük bir heyecanla karşıladı ve öyküsünün her detayını doğru anladığından emin olmak için ısrarla tekrarlattı. Hafıza kaybı yaşayan hastaları nadiren de olsa olmuyor değildi ancak kaybın bu kadar keskin bir noktadan gerçekleşmiş olması ve o tarihin de küsuratsız on üç yıl önceki dün olması daha önce hiçbir kaydına rastlamadığı bir vaka olmasını sağlıyordu. Bunun üzerine bir de Umay geçen sene yaşananların hatırlanabileceği netlikte iki bin on yılında neler yaşandığını hatırlıyordu. Ona dün akşam yemekte ne vardı diye sorduğunda hiç tereddüt etmeden cevap vermiş ve sofrada neler konuştuklarını bile anlatmıştı.

Umay'ın muayenesine geçmeden evvel İstemi yakın zamanda yaşamış olabileceği rahatsızlık, sarsıntı ya da ruhsal etkileri olabilecek olumsuz olayların öykülenmesini istedi. Baş ağrısı, baş dönmesi, denge bozukluğu, unutkanlık, kendini tekrarlama, ayaklarda uyuşma ve benzeri belirtiler bunların dışında düşme ya da kafaya alınmış darbe gibi kazalar tanı koyulabilmesi için çok önemliydi. Unutmak isteyebileceği olaylar yaşamış mıydı? Aile içi sorunlar, dolandırılma ya da iş yerinde yaşanan talihsiz bir olay bile hafıza kaybıyla sonuçlanabiliyordu.

"Mesleği nedir Hanımefendinin?" diye sordu yakınlarına, sonuçta Umay'ın bu konuda hiçbir fikri yoktu.

"Hemşire."

"Yoğun çalışma şartları olabilir. Belki bir hastanın vefatında kendini suçlamış olabilir. Tabii aile hayatı da önemli. Bunları araştırmak lazım çünkü hafıza kaybına neyin neden olduğunu bilirsek bir yol haritası çizebiliriz. Nereye bakacağımızı biliriz. Ama şunu baştan söylemeliyim, hafıza kaybı vakalarında yapacak çok fazla şey olmayabilir. Çoğu zaman hastanın anıları kendiliğinden gelir ya da hiç gelmez. Yani size şu ilacı kullansın iyi olacak gibi bir şey diyemem."

"Yapacak pek bir şey yok diyorsun yani."

"Yapacak bir şey yok demiyorum ama bu durumun sıradan bir hastalıkta olduğu gibi belirgin bir çözümü yok. Şimdilik buna neyin sebep olduğunu çözmeye çalışalım."

Burkay ablasında son yıllarda gördüğü değişiklikleri anlattı, o anlatırken Baydemir şaşkınlıkla dinledi. Karısının son derece normal bir ruh haline sahip olduğuna inanıyordu. Onda olumsuz etki yaratabilecek bazı durumları da titizlikle gizlediğine inanıyordu. Burkay onun kişiliğini bastırdığını ve bu durumun da onda böyle bir ruhsal bozukluğa sebebiyet vermiş olabileceği konusundaki görüşünü belirtti. İstemi bu yaklaşımı gayet mantıklı buldu ancak bu tip ruhsal bozukluklar genellikle baskının oluştuğu tarihten sonrasının unutulmasına sebep olurdu.

"Mesela büyük miktarda parasını dolandırıcıya kaptıran bir adam dolandırıldığı olayı ve sonrasını unutur. Tabii bunun yanı sıra hafıza kaybı çoğu zaman sınırları ve belirtileri net olmayan bir rahatsızlıktır. Söylediğiniz her şey bu konuda bize yardımcı olabilir."

Burkay'ın aksine Umay'la yaşadığı halde Baydemir'in söyleyecek daha az şeyi vardı. Karısının son derece kaliteli yaşam standartlarına sahip olduğunu ve bunalıma girmesi için bir sebebi olmadığını savunuyordu. Beslenmesine dikkat eder ve düzenli egzersiz yapardı. Sadece son zamanlarda bildiği kadarıyla hafta da iki kez sarhoş olacak kadar alkol alıyordu o kadar. Onu üzmemek için de elinden ne geliyorsa yapmaktan çekinmezdi Baydemir. Ona göre Burkay abartıyordu. Bu düşünceleri dinledikten sonra İstemi kafa sarsıntısı yaşayıp yaşamadığı konusundaki sorusunu tekrarladı. Baydemir çoğu zaman karısının yanında olmadığını yeni hatırlamış olacak ki konuyla ilgili İnci'yi arayıp ondan daha gerçekçi bir görüş alabileceğini düşünebildi. İnci Şimdiye kadar hiç Umay'ın kafasını bir yerlere çarptığına şahit olmamıştı.

Tüm bunlar yaşanırken Umay kendisiyle ilgili anlatılanları ilgiyle dinliyordu. Burkay'ın söylediklerine bakılırsa onun gözündeki itibarını epeyce sarsmış ve en önemlisi de kendisine yakıştırdığı şekilde davranmamıştı. Yaşadığı olayı henüz hazmedememişken bir de nasıl bu hale geldiğini anlamak mümkün değildi.

İstemi tarafından göz muayenesi, psikometrik ve bilişsel testler, tansiyon, şeker ölçümleri gerçekleştirildi ve son on üç yıldır olanları hatırlamaması dışında hiçbir anormalliğe rastlanmadı. İstemi'nin yapılmasını istediği tetkikler için kan numunesi vermek üzere odadan ayrıldılar.

Umay özellikle Baydemir'den uzaklaşıp Burkay'ın yanında yürümeye gayret gösteriyordu. Davranışları, konuşma şeklindeki basitlik ve olayları kendi hayal gücünün anlamsız iyimserliğine göre ifade edişi; Baydemir'den iyiden iyiye soğumasına sebep olmuştu. Hoş, zaten hiç ısınamamıştı. Onunla karşılaştığı andan beri defalarca kez yaptığı gibi tekrar neden evlendiğini anlamaya çalıştı. Ama her defasında olduğu gibi yine bir cevap bulamadı. Daha iyimser bir durumda olsaydı daha iyimser yaklaşabilirdi belki. Baydemir çalan telefonuna cevap vermek için biraz uzaklaşıp geri döndüğünde üzülmüş gibi yapmak zorunda hissetti. Dudaklarını gergin bir şekilde büküp, kafasını iki yana sallayarak bu zorunluluğu yerine getirdikten sonra bu zorunluluğa sebep olan durumu açıkladı.

"Çok üzgünüm ama şantiyeden arıyorlar; acil bir durum varmış ve gidip sorunun çözülmesini sağlamalıyım. Tabii senin için sorun olmayacaksa Burkay. Bu durumda ablanı yalnız bırakamayız biliyorsun. Eğer senin işe gitmen falan gerekecekse ben pek mümkün görünmese de sorunu buradan çözebilmek için bir şeyler yapmaya çalışırım."

Burkay daha acil neyin olabileceğini çok merak etti doğrusu. Umay'ı bu haliyle Baydemir'in insafına bırakmaktansa işinden olmayı yeğ tutardı. Zaten bir kez onun eline bırakmak zorunda kalmış ve Umay'ı neredeyse tamamıyla kaybetme riskiyle karşı karşıya kalmıştı.

"Hayır, ben işe gitmeyeceğim. Sen ne işin varsa halletmek için gidebilirsin."

Umay'ın bu durumu sevinçle karşıladığını tahmin edersiniz. Baydemir yanlarından ayrıldığında kan numunesi vermek için bekledikleri sıra kendisine gelen Umay içeride dört tüp kan verdi. İşi bittiğinde endişeli gözlerle kendisini bekleyen kardeşine bir kez daha hayranlıkla baktı.

"Hiç inanamıyorum Burkay, bu yaşadığımın hafıza kaybı olmadığına eminim. Seni bu halinle daha önce hiç görmedim, bana inanmalısın. Ne kadar da harika bir delikanlı olmuşsun."

"Ah Umay, ne olduğunu bir anlayabilsem. Aslında ben de seni uzun zamandır bu halinle görmedim. Sanki uzun zamandır gördüğüm Umay sen değildin. Öyle umutsuzdum ki; aramızdaki bağın eskisi gibi olabileceği konusunda. Gerçi insanlardan umut kesilmeyeceğini de senden öğrenmiştim. Bir kez daha yanılmamış oldun."

Burkay'ın gözleri umutla parladı, bu parıltıyı görmek Umay için zor değildi. O dün kardeşiyle birlikteydi ve bugün yetişkin halini görmüş olmanın mutluluğunu yaşıyordu ama Burkay için durum çok daha farklıydı. Kendisinin de söylediği gibi uzun zamandır kendisine ait bir işarete rastlamadığı Umay'la birlikte olmanın verdiği hazzın yanında mutluluk çok basit bir his kalırdı.

"Konuşmamız gereken çok şey olduğunu anlıyorum. Tahlil sonuçlarını ne zaman alabileceğimizi öğrendin mi?"

"Evet, görevli iki gün sonra dedi, İstemi görüşünce süreci ancak yarın sonuçların sisteme girilebileceği kadar hızlandırabildi. Hastane çok yoğun olduğu için çok fazla öncelik tanımıyorlarmış. Bu senin için uzun bir süre ama sanırım yapabileceğimiz bir şey kalmadı. Eve gitmek ister misin?"

"Lütfen Burkay, beni yalnız bırakmayacağını söyle."

"Hayır, asla yapamam, ayrıca yapmak da istemem; seni öyle özlemişim ki."

Kulağa garip geliyor, insanın sıkça gördüğü birine seni özledim demesi. Ama kimi insanlar tabiatı gereği yaşadığı değişken ruh halleri dolayısıyla kendinden uzaklaşıp çevresindekileri kendine hasret bırakabilir.  Umay'ın ruh hali dalgalı olmaktan çok uzak olduğu halde kardeşini bu derece kendine hasret bırakacak kadar yabancılaşmasını açıklamak için daha farklı düşünmek gerekir.

***

ENTELEKTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin